Başbakan Ahmet Davutoğlu Mardin de on maddelik bölge master planını açıkladıktan sonra İstanbulda bulunan Dolmabahçe çalışma ofisinde ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ile kapalı bir toplantı gerçekleştirdi.


Bu görüşmenin etkin iletişim çalışması çerçevesinde gerçekleştirildiği açıklanmış olsa da asıl meselenin sürdürülen ve sürdürülecek olan politikalar konusunda medya kuruluşlarının sahiplerini bilgilendirmek ve beklentileri aktarmak olduğu açık. Zaten basına yansıyan haberlerde de belirtildiği gibi yaklaşık 2.5  saat süren görüşmede Terörle mücadele, demokratikleşme süreci, yeni Anayasa, Avrupa Birliği  süreci ve siyasi reformlar, ekonomi, mülteciler başta olmak üzere dış politika  başlıklarıyla ülke gündemindeki diğer konuların ele alınmış.


Görüşmede, Başbakan yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan,  Mehmet Şimşek, Tuğrul Türkeş, Lütfü Elvan, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve  Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı, AKP  İstanbul Milletvekili ve Başbakan Başdanışmanı Ali Sarıkaya da yer almış.


Medya patronlarıyla yapılan toplantıya;

 Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman,

Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Zahit Akman,

İhlâs Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahit Ören,

İhlâs Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol,

Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ,

Doğan Yayın Holding Başkanvekili Mehmet Ali Yalçındağ,

Doğan Online Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner,

Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Ciner,

Ciner Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ,

Esmedya Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak,

Star Medya Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak,

Dünya Veb Ofset Yönetim Kurulu Başkanı Didem Demirkent,

Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören katılmış.


Silahlı çatışmaların ve operasyonların arttığı dönemlerde böyle toplantıların yapıldığını biliyoruz. Nitekim 1990’larda da böyle yaklaşımlar olmuştu.Gazeteci Nazım Alpman’ın aktarımlarından bir alıntı yapılım; “ OHAL Valisi Hayri Kozakçıoğlu gazetecileri toplamıştı, Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin Levent’teki büyük balo salonuna. Sonra da talimatını vermişti: -Basın Güneydoğu’yu milli maç gibi izlemeli! Medyadaki bu “milli ruh” etkisini hiç kaybetmedi. Bağımsız gazetecilik yerine 657 Sayılı Devlet Memurları gibi çalıştılar. Karşılığında maaş yerine her ay servet aldılar. Ama bu dönem, ne hizmetinde oldukları devlete, ne de kendilerine kazandırdı! Devlet büyük bir savaşı kaybetti. Onun hizmetinde olan gazeteciler de itibarlarını!..”


O dönemlerde başbakan olan “Tansu Çiller, 1993'te önce "Kürt sorunu ve terörle mücadele sadece silahla değil, sosyal kültürel ve bireysel tedbirlerle desteklenmeli" diyerek Kürtçe televizyon ve seçmeli ders öneriyordu. Çiller bu konuda siyasi partilerden destek alamadı. Kısa bir süre sonra İspanya'daki gibi BASK Modeli önerdi. Öneriye çok şiddetli tepki gelmesi üzerine Çiller, "Ben böyle bir şey söylemedim" dedi. Çiller aynı yıl içerisinde bu defa "Ya bitecek ya bitecek" diyerek PKK'ya haraç veren işadamlarının listesini çıkardıklarını söyledi. Çiller döneminde PKK'ya karşı çok yoğun operasyonlar yapıldı ve çok sayıda faili meçhul cinayet işlendi. 1994 yılında Meclis'te bulunan DEP milletvekillerini işaret eden Çiller "PKK'yı Meclis'ten atacağız" dedi. Leyla Zana'nın da içerisinde olduğu milletvekilleri gözaltına alındı ve cezaevlerine gönderildi. 2001 yılında Çiller bu kez kamuoyunun karşısına daha ılımlı bir raporla çıktı ve TRT'den birkaç saat Kürtçe yayın istedi.” Sonrasında da Türkiye siyaset tarihinden silinmiş oldu.


Şimdi de liderlerimizin bu sorunla ilgili söyledikleri sözleri aktaralım:
Bülent Ecevit: Kürt Sorunu yoktur ağalık sorunu vardır 
Necmettin Erbakan: Bu ülkede Türkler de var, Kürtler de var. 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' dersen, onlar da 'Ben de Kürdüm daha doğruyum, daha çalışkanım' der. 
Mehmet Ağar: Dağda silah tutacaklarına, düz ovada siyaset yapsınlar. 
Yıldırım Akbulut: Kürtçe dil değil şivedir. Burada gerilla harbi oluyor. 
Erdal İnönü: Ana dili Kürtçe olan insanların ana dillerini konuşmalarına izin verilmeli. Resmi dil Türkçe olmalı ama ana dil eğitimi güvence altına alınmalı. 
Murat Karayalçın: Yasaklar olmasaydı PKK ilk yıllarda etkili olmayabilirdi. 
Hüsamettin Cindoruk: "Sadece düz ovada siyaset yapmakla Kürt meselesi çözülemez. Silahla Kürt meselesi çözülmez. Asıl silah bırakılırsa bu mesele çözülür. 


Numan Kurtulmuş: Bu ne PKK'nın meselesidir ne Abdullah Öcalan'ın meselesidir. Ne uluslararası güçlerin meselesidir. Bu Türkiye'de asırlardır birlikte yaşamış Türk ve Kürt halklarının birlikte çözmeleri gereken bir meseledir. 
Muhsin Yazıcıoğlu: Sorun Kürt veya Türk sorunu değil bir sistem sorunudur. 
Kenan Evren: Kürt diye bir şey yoktur. Bu, Güneydoğu'daki insanlarımızın, karda yürürken ayaklarından çıkan kart kurt diye seslerden oluşmuş bir kavramdır. 


Dileriz bunca tecrübeden ders çıkarılır ve ülkeye daha fazla kaybettirilmeden sorunun demokratik bir anlayışla çözümüne dönülür. Yoksa yukarıdaki örneklere bir örnek daha eklemekten başka bir sonuç çıkmaz tabi bir de vereceğimiz acı kayıplar olacak.