Bugünkü konuğum bir film yönetmeni. Şimdilik sinema salonlarını dolduran kalabalıklar onu tanımıyor belki ama, ne demişler ‘Edvarı Hayat Perde Perde, Kimse bilmez Ne Var İleride’ misali bir durum değimlidir hayatımız…

 

Sayın Malgir “inanınca her şey mümkün” deyip, inancı doğrultusunda kolları sıvadı ve  sinemada ben de varım dedi. Kısa metrajlı üç film gerçekleştirdi. Böylece kendine inandığını gösterdi. 

 

Şimdilik, sinema salonlarını dolduracak en azından cesur bir yürek var  onda. Yani, başarmak için gerekli olan en önemli potansiyel…

 

Malgir dördüncü filmin senaryosunu bitirdi, fakat çekim çalışmaları için finansman bir sıkıntı yaşamakta her filmde olduğu gibi…

 

Tüm bu sıkıntılara rağmen yılmadan ve şevkini kaybetmeden sonuna kadar gidecek azme sahip olan Sayın Malgir’le  sinemayı konuştum.

 

Ve işte, sinema da ben de varım diye yola çıkan, kısa filmlerin uzun metrajlı yönetmeni Sayın Malgir’le yaptığım röportaj.  

 

 

MURAT MALGİR

 

1972 Sason doğumlu. İlk orta ve liseyi Sason’da bitirdi. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo televizyon sinema bölümü mezunu. 1977 de üniversiteyi bitirdikten sonra l998 de Batman’a döndü. Bir süre NTV’ de çalıştı. Van Bölge temsilciliğini yürüttü. Daha sonra tekrar Batman’a dönen Murat Malgir aynı zaman da Batman Belediyesi Basın ve Halkla İlişkilerde görev yapıyor.

 

 

-Murat Malgir’in bir varmış bir yokmuş la başlayan, teatral bir tarifi var mıdır?

 

Bu anlamda ve bu ifade içinde yer alabilecek tek açıklama sinemayla ilgileniyor olmam. Ama açıkçası o teatral ifadeleri yönlendirebilecek bir birikimim vardır.

 

 

- Neden İletişim Fakültesi?

 

Bizim orada daha çok bilinen meslekler tercih edilirdi ve önerilirdi. Doktorluk, öğretmenlik gibi. Dershanedeyken, özellikle kızların iletişime olan ilgileri dikkatimi çekmişti, iletişim denen şeyin ne meram olduğunu merak etmeye başladım ve araştırdım. Kendi içerisinde de güzel bölümleri olduğunu gördüm. Sinema da bu bölümlerden biriydi ve ilgi alanımdı.

 

 

- İletişimin Malgir’ce farklı bir tanımı var mı?

 

Anlaşabilmektir. Derdini anlatabilmektir ve eğer geri dönüşümü de varsa bu olayda iletişim var demektir. Yöntemler değişebilir. Önemli olan sağlıklı bir düzlemde gerçekleşmesidir.

 

 

- Yönetmenliğe yani sinemaya nasıl karar verdiniz?

 

Sinema hep ilgimi çekmiştir. Başlangıçta bana çok ulaşılmaz bir meslek gibi gelmişti. Müthiş bir tecrübeye ve bilgiye gereksinim duyulan herkesin ulaşamayacağı bir alan olarak algıladım. İletişim bölümü mezunuydum fakat neredeyse kameraya bile dokunamadan mezun olduk. Daha sonra NTV de çalışmaya başladım. TV ‘de çalışıyor olmam bende görsel dil nasıl oluşturula ilişkin bir tecrübe oluşturdu. Televizyonda  gidebileceğiniz nokta bellidir ve sınırlıdır. Teknolojinin gelişmesi, özellikle yazı tura filminin ve hatta uzun metrajlı filmlerin bile dijital kamerayla çekilebildiğini gördükten sonra bu işe bulaşmaya karar verdim.

 

 

- Film çalışmalarınız nasıl başladı?

 

Dijital kameraların olması ve sinemaya olan ilgimizi bir araya getirince kısa film yapalım gibi bir heyecan uyandı. Kültür ve Sanat Derneği bünyesinde olmak üzere, bir sinema topluluğu oluşturduk. Üç film çevirdik. İkisi orta düzeyde yaklaşık 20 dakika, biri ise 5 dakikalık bir film. Aslında her filmde kaydettiğimiz mesafe filmin dili ve duygusu açısından aldığımız yol, bizim bu işlerden bir şeyler çıkarabileceğimize ilişkin inancımızı da pekiştirdi.

 

 

- Kültür ve Sanat Derneğinde hangi topluluklar var?

 

Kültür ve Sanat Derneği bünyesine bağlı 7 topluluk var. Bunlardan  biri sinema diğerleri ise müzik, resim, fotoğraf, edebiyat, folklor ve tiyatro. Bu topluluklar  kısa sürede eğer kurumsallaşıp iyi yapılanabilirse 4-5 yıl  sonra birbirimizden beslenerek çok güzel çalışmalar ortaya çıkarabiliriz.

 

 

- Genel anlamda sinema çok pahalı bir sanat dalı finansman destek alıyor musunuz? Bunu nasıl sağlıyorsunuz?

 

Bu işe başlarken konuyu açtığımız, sponsor bulmak istediğimiz  insanların, bize söylediği ‘sinema da nedir’ sözü oldu. Sinemaya ve gücüne kimse inanmadı ve inanmıyor. Sinema bu kentte yapılsa ne olur gibisinden sponsorluk talebimize çok ta ciddi yaklaşılmıyor.  İstikrarlı giden bir sinema topluluğu var ve bir şeyler üretmeye çalışıyor. İnanmayanlar gelip de çalışmalarımızı görebilirler. 

 

 

- Filmlerinizde neyi eksik buluyor sunuz?

 

Filmlerimizdeki en büyük problem  teknik eksiklik. Hikayelerimizi çok sıcak buluyorlar ama teknik boyutunu yetersiz görüyorlar. Bu da kameradan, ışıktan ve kurgudan kaynaklanıyor. Bir çok şeyi cebimizden karşılamaya çalışıyoruz  ama film çekiminde kullanabileceğimiz teknik donanımı satın almak bizim de bütçemizi aşıyor. Bu nedenle bulduğumuz en uygun makinelerle yapmaya çalışıyoruz

 

 

- Film çekimi için size gerekli olan dijital bir teknik donanımın maliyeti nedir?

 

Film çekimi için gerekli olan teknik donanımın maliyeti 20 ile 50 milyar arasında değişmektedir. Bunların tümüne şu anda sahip olamazsak bile kamerayı çok

 

önemsiyoruz çünkü film onunla çekiliyor başka bir şeyle olmuyor. Bize  gerekli olan bir kameranın maliyeti  ise 6-7 milyar’dan başlamaktadır. Belediye Başkanımızın bize biraz desteği oldu ama kamera için yeterli değil.

 

 

- Sinemanın önemine değinirken görsellik çok önemli dediniz. Görselliği bu denli önemli kılan nedir?

 

Görsel zeka algılamada en  güçlü ve unutulmaz olanı. Dolayısıyla o zekaya seslenmek gerektiğine inanıyorum. İnsanları ikna etmedeki en büyük güç orada yatıyor. Bunda da görsel olan tüm boyutlar önem kazanmaya başlıyor. Bir çok şeyi sözlü olarak  ifade edebilirsiniz ama sözlerin etki gücü çok zayıf kalabilir. Gördüğüne inanmak ister insan. Sinemada bunu yakalamak mümkün. Gerçeklere biraz da kurgularınızı katarak sanata dönüştürebilir ve daha geniş kitlelere ulaşabilirsiniz.

 

 

- Şu ana kadar çektiğiniz filmlerden bahseder misiniz?

 

Üç film çevirdik. Bunlar da daha çok sinema topluluğunu anlatmaya yönelikti. Dördüncü film için senaryomuz hazır. İyi bir kamera bulduğumuz takdirde hemen başlayacağız. Çekeceğimiz bu filmi Türkiye’de düzenlenecek olan kısa film yarışmalarına göndereceğim. Önceki filmlerden elde ettiğimiz tecrübeden dolayı teknik dili daha iyi olan bir film olacak.

 

 

-Sponsor bulamayışınızın  nedeni ne istediğinizi tam olarak ifade edemeyişiniz   olabilir mi?

 

Aslında biz kendimizi anlatıyoruz. Düzenlediğimiz bir galayla da bunu gösterdik. Önemsememek anlamında söylemiyorum ama amatör bir futbol takımı kadar bile destek görebilsek çok güzel başarılar yakalayacağız. Bize hep bakalım deniyor ama, baştan savmak için kullanılan iyimser bir cevaptan öteye de gitmiyor. Herkese ulaşabilmek mümkün değil ama sizin aracılığınız ile çağrıda bulunuyor ve desteğe ihtiyacımız var diyoruz…

 

 

- Bir filmin hem senaryosunu yazıyor hem yönetmenliğini yapıyorsunuz. Böyle bir durumun artıları ve eksileri nelerdir?

 

Sinema aslında bir ekip işi ve kolektif bir çalışma gerektiriyor. Fakat biz daha tam olarak topluluk bile olamadık. İki üç kişi ile başlıyoruz onlarında sinemayla ilgileri sınırlı olduğu için destekleri de sınırlı kalabiliyor. Dolayısıyla filmin her şeyiyle

 

ilgilenmek zorunda kalıyorum. Bütün aşamalar tek elden geçtiği için bir şeyler eksik kalabiliyor. Fakat  filmin bütün olarak sana  ait olması ve tüm aşamalarıyla ilgili olmak ise ayrı bir keyif…

 

 

- Kendi memleketinde film yapmak size ne gibi avantajlar sağlıyor?

 

Eğer yaşamdan besleniyorsanız ki; sinema da böyle bir sanat dalı, bizim toplumda çok ilginç şeyler var.Toplumsal, bireysel, aile ve grup öykülerini bulmak mümkün.

 

 

- Dezavantajı var mı?

 

Dezavantajımız ise çalışma mekanları konusunda problem yaşıyor olmamız. Yakın bir zamanda kültür ve sanat derneği bünyesinde  sinema atölyesi oluşturmayı düşünüyoruz. O atölyede sinemayla ilgilenen insanlara senaryo yazmadan kurguya kadar tüm aşamalar verilecek.

 

 

- Karakterlerinizi  nasıl seçiyorsunuz?

 

Aslında ben gerçek öykülerden besleniyorum. Ama bazen gerçek öyküler hiç istemediğim şekliyle sonuçlanabiliyor. Gerçek malzemeden beslenerek kurguluyor ve  yeni karakterler yaratıyorum.

 

 

- Filmlerinizin öykülerine bakıldığında hep kadın üzerine bir yoğunlaşma var. Temalarınız hep bu yönde mi olacak?

 

Filmlerimin konusu daha çok kadın olunca galiba doğal olarak böyle bir sonuç çıkıyor. Aslında bu biraz etki olayıdır. Kadınların öyküleri daha çok dramatik. Ben de daha çok dram üzerine yoğunlaştığımdan olsa gerek. Çok fazla duygusal etki yaratmak istemiyorum. Duygusal etki, izleyicinin filmin bir noktasına odaklanıp genelini görmesine engel oluyor.

 

 

- Komedi düşünüyor musunuz?

 

Benim bu yanım biraz zayıf. Ama eğer birileri  senaryo getirir de, frekanslarımız  da tutarsa aslında çok keyifli olur.

 

 

- Oyuncularınızı nasıl seçiyorsunuz?

 

Tecrübe çok önemli. Belli teatral  faaliyetlerde bulunmuş  olanlar benim işimi kolaylaştırıyor. İlk filmimde bu işle hiç ilgisi olmayanlar yer almıştı. Son çalışmamda ise daha çok çevrede karakterlerimin fiziksel özelliklerine ve ruh haline uyanları bulup yakalamaya çalışıyorum.

 

 

- Ülkemizde bir içeriksiz diziler furyası var. Sizce halk bunu mu istiyor?

 

Açıkçası ben de dizi seyrediyorum. Sinema formatında diziler çekiliyor. Keyif aldığımız dizilerde var. Nitelikli diziler tutuyor. Fakat halk bunu istiyor muhabbeti ve boyutu çok ilginç, sadece bu kılıfa uydurulmaya çalışılıyor. Biraz da halk koşullandırılıyor gibi. Halk bunu istemiyor nitelik istiyor.

 

 

- Sizce iyi bir film nasıl olmalı?

 

Öykü kurgu olabilir. Hayal ürünü de olabilir. Karakterler de hayal olabilir ama film izlerken insanlar arasındaki tepkilerin, ilişkinin, cevapların, soruların, diyalogların gerekçesi olmalı. Mantıklı olmasına, düşünülerek  ve  tasarlanarak yazılmasına önem verilmeli. Ben her şeyin bir gerekçesi olmasından yanayım.

 

 

- Yazmak mı yönetmek mi diye bir tercih yapmanız gerekirse?

 

Yönetmek derim. Filme müdahale etmek daha güzel. Yazarken kahramanlarınız henüz yoktur. Mekan yoktur. O ruhu birebir yakalayamıyorsunuz. Fakat çekerken, senaryoyu daha okuduğunuzda  sinemayla ilgili olduğunuzu hissetmeye başlıyorsunuz.

 

Yazarken filmin çok içinde olamıyorsunuz fakat yönetirken filmi bile kendinizin yazdığını düşünmeye başlıyorsunuz ve bütününde yer alıyorsunuz.

 

 

- Uzun metrajlı film yada çalışmalarınız var mı?

 

Gerçekten iyi bir ekip oluşturulursa 4-5 yıl sonra uzun metrajlı bir film çekebileceğimize inanıyorum. Bu yönde çalışmalarımı yürütüyorum. Bu ekibi oluşturamazsak bile bireysel olarak benim çalışmalarım devam edecek. Tabi bu durumda ağırlık olarak ancak belgesel filmler olabilir.

 

 

- Esin kaynağınız nedir?

 

Bir gün başarılı olma düşüncesi esin kaynağımdır. İstediğim başarıyı yakalayamazsam da asla vazgeçmeyeceğim çünkü bu iş gerçekten çok keyifli. Kısa filmlerle sınırlı kalsam bile ismimi kısa filmlerde başarılı isimler arasına alacağım.

 

 

- Sinema bizim toplumda yeni sayılır, sinema topluluğunuz  bu sanat dalını  sevdirme adına bazı etkinlikler düşünüyor mu?

 

Amaçlarımızdan biriside bu. Yani sinemayı Batman’ da ki yaşama daha fazla yayabilmek. Kent yaşamında sinemayı büyütmeyi amaçlıyoruz. Sinema atölyeleri düzenleyeceğiz. Kısa film yarışmaları ve film izleme günleri düzenleyeceğiz.

 

 

- Bir de televizyon programı yapıyorsunuz, konularınızı ve konuklarınızı nasıl seçiyorsunuz?

 

Hafta içerisinde gerçekleşen en önemli şey nedir önce onu belirliyorum.

 

Söyleyebilecek bir şeyi olanları tercih ediyorum. Program iki oturumdan oluşuyor. İkinci oturumda ise özelliği ve farklı bir niteliği olan kişileri seçiyorum. Konuğumla yaklaşık 25 dakika kadar yaptığı işle ilgili sohbet ediyorum.

 

 

- Hayatının filmini yapsalar hangi senaristin kaleminden yazılmak isterdiniz?

 

Mümkünse ben  yazayım. İnsan karmaşık bir canlı. Bilinen bir insan bile çok iyi çözümlenememiştir. Bir başkasının elinden çıkan hiçbir çalışma birini anlatmada yeterli olmayabilir. Fakat  işin ilginç tarafı  senaryoya konu olacak bir yaşamım yok.

 

 

- Bu olmayacağı anlamına da gelmez!

 

Evet zamanın ne getireceği gerçekten belli olmuyor. Bir zaman bana imkansız gibi görünen bazı şeyleri yapabildiğime göre…

 

 

- Gerçekleştirmek istediğiniz idealiniz nedir?

 

İyi bir yaşam…

 

 

- Huzur bulduğun an nedir?

 

Bir zamanın plansız ve programsız bana ait olduğunu bilmek…

 

 

- Mutluluğun resmi olsa neyi çizerdin?

 

Çocuklarıma olan aşkımı çizerdim…

 

 

- Hep yaptığın ama başkaları tarafından tuhaf karşılanan huyun nedir?

 

Beklenmedik tepkiler vermek… 

 

 

- Neyi mümkün kılmak isterdin?

 

Sinemaya daha erken başlamayı, mutlu bir ülkede mutlu bir birey olmayı mümkün kılmak isterdim. Bir de paraya müdahale etmek isterdim

 

 

- Kar taneleri renkli yağacak olsa tercihin ne olurdu?

 

Mavi güzel olurdu. Bakarken yorulmuyorum. Sonuçta geldiği noktayı anlatan bir renk.

 

 

- Sinema severlere ileteceğiniz bir mesaj var mı?

 

Ben sadece sinema severlere  değil bu alanda bulunmak isteyen herkesi kültür ve sanat topluluğuna davet etmek istiyorum. İsteğim  sanata biraz daha ilgi biraz daha değer ve biraz daha saygı…

 

 

Sayın Malgir’e söyleşi için teşekkür ederken, yaşamın kendisine uzun metrajlı bir film olmasını da diliyorum.