Bazen dünyayı kurtaran adam oluveririz. O denli güçlü ve kuvvetli…

 

Bazen ise rüzgarın savurduğu yöne doğru giden bir toz zerreciği!…

 

Böyle anlarda, kendimize güven servis dışıdır ve  aradığımız yöne doğru umutlardan da eser yoktur.

 

Bir süre sonra da denemeyiniz der içimizdeki ses!…

 

Karanlık bir tüneldir yaşamımız…ne tünelin sonundaki  ışık ne de gelecek olan trenden  eser yoktur…

 

Büyük hayallerimiz erişebileceğimizden çok çok uzaklardadır..

 

Çok karmaşıktır serimiz ve halimiz

 

Tat alamayız hiçbir şeyden  ve sevdiklerimizden…

 

Yaşamak ve yok olmak arası olan  gelgitlerimiz…

 

Ne yaşamayı seçebilir, ne de yok olmayı.

 

Bazen ise içimiz kıpır kıpırdır… dünyanın her yerine uçabilen  bir kuş misali.

 

Ürkek ama heyecanlı ve  meraklı…

 

Sevgi doluyuzdur her şeye ve herkese karşı…

 

Nefes almayı bile büyük bir şans olarak görürüz.

 

Nereye zıplayacağımızı biliriz korkmayız bizi savuran rüzgardan…

 

Büyük hayaller bizden çok uzaklarda değildir, bunun için umutsuzluğa kapılmayız…

 

Çılgın bir fırtınadan sonra bile gökkuşağı gibi gülümseyebiliriz hayata…

 

Biliriz büyük zaferin düşmemek  değil de, düştüğümüz  zaman ayağa kalkmak olduğunu

 

Kayıplarımızdan kazanç sağlamayı biliriz…

 

Bildiğimiz ne çok şey vardır böyle zamanlarda…

 

 

 

******

 

 

 

İYİ  SEYİRLER…

 

 

Mahallede  dükkânın önüne bir tabure atıp oturmak…

 

Kahvehanelerden  dışarı taşarak kaldırımları işgal etmek…

 

Otoyol kenarlarındaki çimenlere oturup gün boyu gelen geçen arabaları seyretmek

 

Pencerelerde oturup, gelen geçene bakmak…

 

Sinemaya gelen kişiyi yerine oturuncaya kadar göz hapsine almak…

 

Kalabalık bir ortamda  birini gözüne kestirmek…

 

Gündüz izlenen kadın proğramları…

 

Başkalarının hayatını, gündemimizin birinci maddesi haline getirmek…

 

Kendi hatamızı ve hayatımızı aramaktansa  başkasınınkini bulmaya çalışmak.

 

Hayatın bize sunduğu bu kadar renk var iken başkasının rengini merak etmek…

 

Radyo yerine, daha çok  televizyonları tercih etmek…

 

Maalesef görsel olana karşı bu merakımız gösteriyor ki,

 

Bazı insanlar hayatı yaşıyor, bazılarıysa seyrediyor…

 

Yaşamaktan çok seyretmeyi seven bir toplumuz ve seyredenlerin sayısı azalmadıkça orada ciddi bir değişim de zor…

 

Tüm bu seyir ve merak;

 

Kendi hayatımız olmadığından mı?

 

Yoksa kendi hayatımızdan memnun olmadığımız için mi?