Taekwon-do sporu ile uzun yıllardır ilgileniyorum. Önceki hafta bu konuda antrenörlük eğitimi almak için Konya ilinin Beyşehir ilçesine gittim. Yurdun çeşitli yerlerinden benim gibi gelen 350 kişi daha vardı. Orada duyduğum, gördüğüm konularla ilgili zaman zaman sizlerle paylaşacağım yazılarım olacak.
Bize mi denk geldi, bilinmez ama nerede bir yobaz, nerede bir faşist varsa yanımızdaydı. Sabah ezanında Seydişehir’deydik ve namaz kılalım dedik. Cami imamı, deme imam resmen psikopat. Bize karşı tavırları çok sertti. Yani namazdan, camiden bir kovmadığı kalmıştı. Acaba neden mi diyeceksiniz? Yanımızda belirgin Kürt şivesi ile konuşan gençler vardı. Dahası aramızda da Kürtçe konuşurken de duymuş olabilir. Halbuki sabahın köründe Allah’ın evine gelen yolculara dinimiz bu şekilde davranılmasını hoş görmez. Dedik ki “Dakka bir, gol bir.”
Oradan ayrıldık ve Beyşehir’e doğru yola çıkacağız ya, bu seferde benzinlikte çalışan bir kişi “gardaş, memleket nire” diye sorunca Batmanlıyız dedik. O da başka bir tür çıktı. Durduk yere “insan hakları insanlar içindir, hayvanlar için değildir” diye söylenmeye, tek bayrak, tek devlet, tek millet nutukları atmaya başladı. Biz sadece bakıyoruz. Anlamaya çalışıyoruz. Bu nutukları atan kişi sırf Kürt olmamızdan ötürü neden bize “karşı propaganda” yapma ihtiyacı hissetti ki?
Beyşehir’deyiz. Yaşlı bir amca kucağında torunu ile birlikte bizimle sohbete başladı. Tabii aynı nakarat, bizde Batman deyince, “ne işiniz var burada?” dedi. Sanırsın memleket babasının adına tapulu. Ataların en fazla bin yıldır bu topraklarda, benimkiler ise Hazreti Nuh’tan beri diyeceğim ama olmuyor, terbiyem el vermiyor. Güzellikle anlatmaya çalışıyoruz ama bu seferde “kardeşliğimizi bozmaya çalışanlar var” diyince, bak bu doğru amcacım deyip kurtuluveriyoruz.
Beyşehir çok ilginç bir yerleşke. Ama insanları maalesef misafirperver değil. Esnaf esnaflıktan uzak. Batman’da bir yabancıya insanlar ilgi gösterir, yardımcı olmaya çalışır. Ancak Beyşehir’de yabancıya düşman gözüyle bakılıyordu. Nasıl bir anlayıştır bu anlayamadım. Tarihi de oldukça eski. Hatta Anadolu Selçukluları zamanında yapılmış çok ilginç bir Camii de vardı orada. Tamamen ahşaptan yapılmış bir güzellik. Tarihi, kültürü epeyce olan bu yerin sakinleri niye böyle diye düşünürken bir yazı ilişti gözüme. Yazıya göre burası defalarca Moğolların istilasına uğramış diye yazılıydı. O zaman ülkenin dört bir yanından gelen arkadaşlarla şu kanıya vardık. Moğol izleri var bu topraklarda.
Ancak şehir çok güzel bir iklime sahip. Tıpkı İstanbul ve Haliç gibi şehrin içinde büyük bir su kitlesinin olması bir güzellik. Balık avlamaya gidenler, tekneler ve motorlarla gezinti yapanlar sürekli göze çarpıyordu.
Gittiğimiz gün bir Festival vardı. Ünlü Sanatçı Emre Aydın’da geceye katılanlar arasındaydı. O çok güzel “Git” şarkısını dinlemeden ayrılmadık.
Öyle bir yer ki ayda ortalama 50 bin adet av tüfeği üretiliyor. Amerika’sındanRusya’sına ihraç ediliyor. Halkı bu anlamda iş bilir ve zengin. Ama iş insanlığa gelince, iş misafirperverliğe gelince kendimizi alamıyoruz ve Selçuklu torunu değil, Moğol’dur bunlar Moğol deyiveriyoruz. Ha yok mu içinde çok hoş olan insanlar. Olmaz mı? Bir dünya DA BİZEMİ DENK GELMEDİ GARDAŞIM?