Ergenekon denilen bir yapıdan söz edilirken birçok kesim bu işin öyle sanıldığı kadar önemli olmadığı, abartılmış bir kaygıdan kaynaklandığını zannediyordu. Sonraki günlerde çorap söküğü gibi gelen gelişmelerden anlaşıldı ki söylenenler ve takip edilen yol öyle yabana atılır cinsten değil. İşte tam bu durumda insanların aklında;
Acaba?
Sorusu yankılanmaya başladı. İnsanlar ordunun bir şeyler çevirdiğinden kaygılanmaya başladılar. Yapılan bir dizi görüşmeden sonra zoraki de olsa kripto odalarına savcıların girmesi ile durum biraz daha anlaşılır olmaya başladı.
Kripto odalarında elde edilen bilgilerden ve zanlıların cezaevleri ile tanışmalarından sonra ordu içerisinde farklı olayların ve gelişmelerin hazırlıklarının yapıldığı da ortaya çıktı. Ordu dışarıdaki destekçilerinin de teşvikleri ile kendine göre güzel güzel darbe planları yapmış adına da tatbikat planı demeyi uygun görmüş.
Özkök paşanın “ben yokum” yaklaşımı aslında bu olup bitenlerin ortaya çıkmasını sağlayan en önemli adım olarak algılanmaktadır. Askerlerden medet umanlar sandıkta isteklerine ulaşamayacaklarını anladıklarında gelenekselleştirdikleri darbe anlayışından umut beklemeye başlamışlar.
Gerek uluslar arası konjektör gerekse ülkenin durumu yeni bir darbeye hazırlıklı olmadığından mı yoksa gerçekleştirmeyi düşünenlerin gevşekliklerinden mi bilinmez sonuçta darbe olmadı ve askerler yönetime el koyamadılar. Bu durumu öğrenen hükümetin kuzu kuzu darağacına gitmeyi kabul etmeyeceğini her halde herkes kabul edecektir. 27 Mayıs süreci sonucunda başbakan ve bakanları darağacına götüren örnek henüz beyinlerde tazeliğini korurken hükümetin ve mensuplarının başlarını ipe uzatmaları elbette beklenemez. Hükümet hiç zaman kaybetmeden hukuksal formatları devreye soktu ve bu işin içinde olabilecek kişileri tek tek yargı mekanizması ile karşı karşıya bıraktı. Sonuç cezaevlerinin yolunu sürekli gösterenlere o yolları göstermek oldu. Onlarca üst düzey komutan darbeye teşebbüs, hükümeti yıpratmaya çalışmak ve itibarını düşürmek gibi suçlamalarla içeri atıldılar. Bu durumun sürmesi ve hükümetin gidişatı ciddiyetle takibi sonucunda yargı yavaş yavaş bu alanda da işlemeye başlayınca her şeyi kendilerine göre dizayn eden anlayışında tepkisiz kalması elbette beklenemezdi.
Ordu ülkenin temel sahibi olarak kendini görürken rejimin tek savunucusu ve bekçisi olarak da söz sahibi olduğunu düşünmekte. Ülke ve rejim siyasetçilere bırakılamayacak kadar hassas konular olarak algılanmış olmalı ki sürekli bir koruma ve kollama çabası var olmuş.
1960,70 ve 80 darbeleri ile ve en son 28 Şubat çıkışı ile başarılı olan ordu son denemesinde beklemediği bir şekilde avlanmıştır. Darbe girişimi gerçekleştirilemediğinden bu girişimde bulunanlar kendilerini içerde bulmuşlardır. Ülkede siyasal mekanizma ilk kez bu tür tavırlara karşı kanun ve hukukun üstünlüğü ilkesini işletmeye başlamıştır. Yargı ilk kez bu alanda görev yapmaya soyunmuştur. Soruşturmalar sebebiyle tutuklu bulunan TSK mensuplarını sayısı 250 civarındadır. Tutuklu oldukları halde rütbe alamayacak olmalarından kaynaklı olarak Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları istifalarını sunmaktadırlar. Bu sahiplenme gösterisi aslında işin yükünden kaçmaktan başka bir şey değil. İstifa yerine zamanında gerekli olan adımları atsaydılar ve böylesi planlar ile etkin mücadele etmeye yeltenseydiler belki de bu gün bunlar yaşanmayacaktı.
Mevcut duruma bakarak siyaset mekanizmasının çok başarılı bir sonuç elde ettiğini düşünmek çok iyimser bir düşünce tarzı olur. Ülkede herkesim askerlerin siyasete karışmalarına karşı olduğu için şu anda sıcak müdahalelerin şansının kalmamış olması yüz yıldır kendini ülkenin ve rejimin sahibi olarak gören çevrelerin 250 kişilik bir eksilmeyle yan gelip yatacaklarını düşünmek iyimserlik olur.
Yargısal süreç devam etmekle birlikte siyasetin yaptığı orduya direnmekten ibarettir. Yani durum henüz dört-bir bile olmamıştır. Evet, bir penaltı kazanılmıştır ama hükümetin bunu gole çevirip çevirmeyeceğini ve maçı kendi lehine çevirip çevirmeyeceğini gözlemlemek gerekir.
Bize göre hükümetin demokratikleşme ve rejim konusunda bundan sonra daha hassas olması gerekiyor. Çünkü böylesi bir tehlikenin belirmesi durumunda siyaset mekanizmasının zedelenmesi olasılığı daha fazladır.
Gol yememek için kuralları tüm açıklığı ile uygulamaktan başka çare yok gibi…