7 Haziranda yapılacak olan 25. Dönem milletvekili seçimlerinde adayları Genel Merkezler seçecek. Yüce katlardan gelen karar böyle.
Peki, adayların seçimi için neden halkın görüşü veya parti teşkilatının görüşü veyahut partililerin görüşe değil de genel merkezin görüşü ön plana çıkar?
Bu tavır demokratik midir?
Ya da zorunluluk nereden geliyor?
Parti genel merkezleri ön seçim uygulaması veya doğrudan inisiyatif kullanma gibi yöntemleri deniyorlar. Genel merkezler adaylarını seçme yöntemini belirlerken kazançlı çıkmanın yollarını arıyorlar. Mesele elbette en iyi adayı seçmek ve en iyi oyu almaktır. Ancak bazen öylesi durumlar ortaya çıkmaktadır ki eğer bu karar verme süreci yerele bırakılırsa istenmeyen sonuçların ortaya çıkması içten bile değil.
Bunun somut örneklerini yaşayan illerden birisinde yaşıyoruz. Genel merkez ön seçime başvurduğunda ortaya çıkan tablo genelde parti yönetiminde yer almış olanların delegeleri ayarlaması sonucu istedikleri sonuca ulaşmalarını sağlamaya müsaittir. Çünkü parti il yönetimine yakın olan adayların aradan sıyrılması sürpriz olmuyor.
Veya delegelerin bir takım görünmeyen eller aracılığı ile yönlendirilmesi de mümkün olabiliyor. Geçen seçimde BDP’de bir eğilim yoklaması yapılmıştı. İşin ilginç yanı il başkanı olan adayın aldığı oy ile milletvekili olan adayın aldığı oy arasındaki uçurumdu. Böylesi bir sonucun kendiliğinden oluşma ihtimali çok güç olmasına rağmen çıkan karara uyulmuştu ve beklentiler yelkenleri indirmişti.
Bu seçimlere bu kez HDP çatışı altında girecek olan aday adaylarının benzer bir sorunu yaşamaması için öyle anlaşılıyor ki genel merkez işi göğüslemeyi yeğlemiş. Böyle bir kararın kolay olmadığını belirtmek gerekiyor. Ancak bu riskin alınmasından başka da şans yok gibi. Çünkü bu partinin son yerel seçimde karşılaştığı sorunları hatırlarsak kararın yerele bırakılması durumunda nasıl sonuçların ortaya çıkabileceğini de tahmin etmek güç olmayacaktır. Böylesi bir durum kutuplaşmayı ve delegeleri ayrıştırmaya götürmeye neden olacak ve sonuç küskünlüklerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. İşte böylesi bir durumla karşılaşmaktan ise genel merkez kararı verme riskine girmeyi tercih etmiş görünüyor.
Bu duruma eleştiri gelmeyecek mi?
Gelecek elbet.
Her ne kadar STK ve benzeri yerlerden tercihler konusunda görüşler alınmış olsa da genel merkez ataması yerelin tercihini yansıtmadığından anti demokratik bir uygulama olacaktır.
Yıllarını halkla birlikte çalışarak siyaset yapmaya adayanların emeklerinin kaybolmasına veya genel merkezin kararına kurban edilmesine neden olacaktır. Bir de genel merkez eğer yerel ve taban ile kan uyuşmazlığı olan bir aday adayını aday yaparsa işte dananın kuyruğunun kopacağı yer tam da bu noktada olacaktır. Bu nedenle de ince eleyip sıkı dokumak genel merkezlerdeki karar vericilerin uygulayacakları yöntem olmalı…
İlimizdeki duruma gelince. AKP ve HDP arasında geçmesi beklenen seçimde her iki parti de merkez ataması gerçekleştirecek.
Her iki partinin de riskleri ve handikapları var. AKP’de eski ve yeni milletvekilleri ile il başkanlarının durumu risk yaratıyor. Yukarı bıyık aşağı sakal misali. Her şey bir kenara sadece Bakan, Milletvekili ve il başkanları arasında tercih yapmak bile oldukça zor bir tercih olacak. Bütün bunları eleyip yeni isimler belirlemek ise oldukça riskli bir karar olacaktır. Bakalım genel merkez nasıl bir kriter ile adayları önümüze getirecek.
HDP de ise işler daha karışık. Adayların genel merkez tarafından atanacağının açıklanması ile birlikte birçok aday kendiliğinden aday adayı olmayarak ilk elemeyi gerçekleştirmiş oldu. Çünkü çözüm sürecinin getirmiş olduğu durumun ortaya çıkardığı ortamın parti tarafından değerlendirme olasılığı var ve bu durum olursa genel merkezin elini güçlendirmek gerektiği fikri hâkim bir fikir oldu. Buna rağmen siyasete ısınmış isimlerin her şeye rağmen aday adayı olmaları da söz konusu.
Bu kesimler daha çok yerel yönetimde görev almış olan isimlerden oluşuyor. Örneğin Hüseyin kalkan, Nejdet Atalay, Hamza Ayiş, İsmail Acar bu kanattan gelenler. Bir de il başkanlığından gelen Mahmut Çiftçi var. Doktor Mehmet Demir de geçen dönemden gelen ve her şeye rağmen yarışta ben de varım diyen isimlerden biri. Osman Ergin genel merkez deneyimine güveniyor. Bir de burada sürdürdüğü çalışmaları var elbet.
Bütün bu aday adaylarına karşın Genel merkezin ilk iki sıraya dışarıdan aday ataması çok güçlü bir olasılık. Şimdiden Feleknas uca’nın adaylığı kesinleşmiş durumda. Eğer bu aday birinci sırada olursa ikinci ve üçüncü adayın erkek olması gerekiyor. Özellikle üçüncü sıra adayının can alıcı bir öneme sahip olduğu açık. Çünkü eğer sevilen ve tabanın desteğine sahip bir adayı üçüncü sırada yer almazsa HDP’nin üç milletvekili çıkarma şansı kalmaz. Bu açık. Bu adayın da ithal olmaması bekleniyor. İthal olursa ne olur. Hiç bir şey olmaz durum sadece baraj aşıldığında 2-2 olur. Bunun da sorumluluğunu kim alır bilinmez!