28 ŞUBATLARI BİR DAHA YAŞAMAMAK ve YAŞATMAMAK İÇİN HOŞGELDİNİZ

            Günler, aylar, yıllar birbirini ne çabuk kovalıyor. 28 Şubat Post Modern Darbenin üzerinden 12 yıl,  son yerel seçimlerin üzerinden de beş yıl geçti. Başbakanın Batman’ı ziyareti de böylesi bir günün yıldönümünde olması, bu geziye ayrı bir önem katmaktadır.

            28 Şubat 1997 yılındaki Milli Güvenlik Kurulu kararları ile “siyasete balans” ayarı yaptırılarak, ülkemizin demokrasi tarihine bir kara bir leke çalınmıştı. O günlerin en büyük mağduru başta bütün millet olmak üzere, şu anda Başbakanımız olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dı. Demokrasinin, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasının insanlara hayatı dar ettiğini en iyi bilenlerden biridir, Sayın Başbakan.

            28 Şubat’ın mağdurlarını hayatımızın her alanında görmemiz mümkün. Sürgün edilenler, fişlenenler, işten uzaklaştırılanlar, en kutsal hak olan öğrenim hakları engellenenler ve daha niceleri. Ne var ki, daha önceki darbelerin ürünü olan 1992 anayasası ile 28 Şubat’ın kalıntıları olan bir çok kanun ve yönetmelik hala yürürlüktedir.

            Ak Parti iki dönemdir iktidarda olmasına rağmen, sivil anayasa konusunda toplumun istediği adımları henüz atabilmiş değil. Yine 12 Eylül ve 28 Şubat’ın failleri ne yazık ki yargılanabilmiş değiller. Bu darbe heveslileri aramızda ellerini kollarını sallayarak gezebilmektedirler. Kamuoyunu şu anda rahatlatan en önemli olay, 28 Şubat faillerinin de aralarında bulunduğu Ergenekoncu tayfanın kısmen de olsa yargı karşısına çıkarılmasıdır. Her ne kadar bazılarına hastanede kalmak cezaevinde kalmaktan daha cazip gelse de, geleceğe dair umutları yeşertmektedir.

            Yine gerçekleştirilmesinde geç kalınan bir husus da, Kürt sorunu konusunda bölge insanının beklediği atılımların zamanında ve hızlı atılmamasıdır. Bu sorun sadece bölge insanını da ilgilendirmiyor. Topyekûn 70 milyon insanı ilgilendiren bir sorundur. Bu konuda radikal denebilecek kararları almanın zamanı geldi ve geçiyor.

            Sayın Başbakanım, Sayın Özal’ın yeşerttiği barış ve kardeşlik umutlarını siz yeşertmeye devam etmezseniz, bu ülke en az 20 yıl daha kaybedecek. Bu konudaki açılımlarınızı sadece seçim yatırımı olarak görmek istemiyoruz. Bunun böyle olmadığına da inanıyoruz. Devlet adamları başkalarının görmediklerini gören, vizyonu ve ufku geniş olan insanlardır. Gündelik siyasi çekişmelerin üstünde, geleceği yorumlayabilen insanlardır.

            Davos’ taki yürekli çıkışınız nasıl milletin gönlünde taht kurmuşsa, Kürt sorunu konusunda yapacağınız cesur çıkışlar da, bütün milletimizin vicdanında aynı oranda karşılığını bulacağına inanıyorum. Çünkü bu millet çok gözyaşı döktü, anaların yürekleri yandı, dağlarda gençler heba oldu.

            Atacağınız adımları bazıları küçümseyebilir, bazıları da ihanete denk görebilir. Siz milletin başbakanı olarak bu milletin gönlünde yer aldıktan sonra varsın kim ne derse desin. Gördüğünüz gibi Kürtçe konuşmakla ülkemiz bölünmüyor bilakis ülkenin vatandaşlarını birbirine bağlayan bağlar daha da kuvvetleniyor. Aynı hassasiyeti okullarına başörtülü olarak gitmek isteyen kızlarımız ve her alanda kılık kıyafet serbestîsinin getirilmesi hususunda da göstermenizi istiyoruz.

            Bizler bölge ve ülkenin insanları olarak, bir daha 28 Şubatları yaşamak istemediğimiz gibi, yarına da daha umutla bakmak istiyoruz. Bunları gerçekleştirecek iradeyi de sizde görüyor ve bekliyoruz.