24 Temmuz tarihi yaşamımızı etkileyen önemli günlerden biridir. Bunlardan biri Lozan Antlaşmasıdır. 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalanmış barış antlaşmasıdır. Lozam antlaşması ondan etkilenenler açısından farklı yorumlara açıktır.
Diğer bir tarih 1908’dir. Yani Basında sansürün kaldırıldığı tarih olarak bilinen tarih. Ve Geçen gün sessiz sedasız ve ne yazık ki adına pek te yakışmayan bir şekilde geçiştirilen gün.
Ülkemizde sansürün kaldırılmış olmasını can ı gönülden isteyenlerdeniz. Çünkü basın yasağı fikri yasağı beraberinde getiriyor. Fikri yasak insanların özgürce düşünmesine engelliyor ve insanlar özgürce düşünemedikleri zaman üretemiyorlar. Yeni fikirler ortaya koyamıyorlar ve yaşanan hep geçmişte yapılanların yorumlanmasına dönüşüyor. Toplum monotonlaşıyor ve ilerlemeye karşı bir direnç haline dönüşüyor.
Basından sansürün kaldırılışının 102. Yılında ülkemizde durum nedir diye düşündünüz mü? Bu konu ile ilgili olarak Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu sözcüsü Necati Abay bir araştırma yapmış ve sonuçlarını paylaşmış. Türkiye’deki durum bu verilerle net olarak ortaya çıkmaktadır. Ve anlaşılıyor ki Ülkemizde basından sansürün kaldırmasının 102. Yıldönümünde 38 gazeteci hala tutuklu. Şiddetten değil fikirden tabi.
24 Temmuz 1908’den bugüne dek Hasan Fehmi, Uğur Mumcu, Musa Anter, Çetin Emeç, Cengiz Altun, Metin Göktepe, Hrant Dink’in de aralarında olduğu 86 gazeteci ve yazar öldürüldü.
Bu gazeteci ve yazarların 19’u gözaltında kaybedildi. 1915 Ermeni Soykırımında Ermeni Yazar Krikor Zohrab ve 9 Ermeni yazarın yanısıra, Türk aydını Sabahattin Ali, kirli savaşın yoğun olarak sürdüğü 1990’lı yıllarda Kürt gazeteciler Nazım Babaoğlu ve Ferhat Tepe gözaltında kaybedilerek öldürülen gazetecilerdendir.
10 Nisan 1990’da yürürlüğe sokulan sansür-sürgün kararnamesi de tarihe mal olmuş sansürcü uygulamalardandır.
Günümüzde sansür saldırısı internette de yaygınlaşarak sürüyor. İnternet Daire Başkanlığı’nın bugüne dek 5 bin 800 siteye erişimi engellemesi, durumun vahametini gösteriyor.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun (TGDP) saptamasına göre halen, aralarında Atılım gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim Çiçek, Özgür Radyo genel yayın koordinatörü Füsun Erdoğan, Dicle Haber Ajansı (DİHA) Şırnak muhabiri Behdin Tunç, Aram Yayınları sahibi Bedri Adanır, Odak dergisi sahibi ve yazı işleri müdürü Erol Zavar, Yürüyüş dergisi sahibi ve yazı işleri müdürü Metin Bulut’un da bulunduğu 9’u yazı işleri müdürü 38 gazeteci ve yazar tutuklu bulunmaktadır.
Düzen muhalifi yurtsever, devrimci, sosyalist gazete ve dergiler, gazeteci ve yazarlar, sanatçılar sistematik olarak sansür saldırısına uğruyor. Günlük gazetesi, Azadiya Welat gazetesi, Atılım gazetesi, İşçi-Köylü gazetesi, Devrimci Demokrasi gazetesi, Yürüyüş dergisi, Kızıl Bayrak dergisi ve Özgür Halk dergisi sıklıkla toplatılıyor, sahibi ve yazı işleri müdürleri hakkında yüzlerce yıla varan hapis cezaları veriliyor. Örneğin tutuklu Azadiya Welat gazetesi eski yazı işleri müdürü ve sahibi Vedat Kurşun’a 166 yıl hapis cezası verildi.
Tabu bunlara İslami ya da sağcı kesime ait olup toplatılanları da eklemekte fayda var.
Kitaplarından dolayı 17 yıl hapis yatan Türk aydını, yazar İsmail Beşikçi yeniden yargılanıyor ve 8.5 yıl hapisle cezalandırılmak isteniyor. Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, gazetede yayımlanan 7 ayrı yazısından dolayı 60 yıla varan hapis cezası isteniyor.
Sansürün kaldırılmasının, düşünce ve ifade özgürlüğünün, basının özgürleşmesinin birinci şartı, Sansür şekline dönüşme ihtimali olan yasal düzenlemeleri ortadan kaldırmaktan geçiyor.Tabi birinci şart olarak Terörle Mücadele Yasasının (TMY) 301. Maddesi olmak üzere sansürcü yasal düzenlemelerin iptal edilmesidir.
Sansür ve tutuklamaların son bulduğu bir ülke dileğiyle…