Seçimlere sayılı günler kaldı. Ancak yaşanan gelişmeler kaygı verici. Eğer bu şekilde giderse 13 Haziran’dan sonrasını düşünmek bile kaygı verici. Çatışmalı ortamın tekrar başlaması bir tarafa toplumsal doku da büyük zarar görecek;
Urfa Suruç’ta Kürtçe ezan okundu
Sivil itaatsizlik eylemleri neticesinde bir çok kişi artık Cuma namazını Camilerde ve Diyanet memurunun arkasında kılmaz oldu
Toplumsal harcımız olan bazı ulvi değerler ile ilgili çok ciddi gelişmeler yaşanmakta. Farkında değiliz ama doğu ile batı, Kürtler ile Türkler arasında birleştirici olan unsurlar üzerinde müthiş ataklar var. Bunun üzerine bir de lokalde olsa bazı menfi davranışlar tuz biber ekmekte. Alın size Bursa olayı;
Bursa’ya bağlı bir yerleşim biriminde BDP’li bir grup ile Ülkücüler arasında kavga çıktı. Akşam saatlerinde toplanan grup Kürtlerin işyerlerini, evlerini ve arabalarını taş yağmuruna tuttu. Polis gruba müdahale etti.
Bu ve benzeri olaylar ve davranış modelleri 13 Haziran sonrası için bir ip ucu verir nitelikte. Özellikle çatışmasızlık tarihinin seçimlerden sonrasına kalmasını dikkate alırsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınızdır. Karşılıklı bir diyalog ve barış ortamı sağlanmazsa Pandora’nın kutusu açılacak.
Suriye bize en yakın ülkelerden birisi. Daha geçen gün 120 polis isyancılar tarafından öldürüldü. Bizimle bir ilgisi yok demeyin. Dünya artık facebook, twitter gibi sosyal paylaşım siteleri sayesinde en küçük bir detayın bile farkına varabiliyor. Fazla bir zaman kalmaz Amerikan müdahalesi yapılır Suriye’ye. Maazallah büyük bir iç karışıklık durumunda 6. Filo gelir Akdeniz’e. Sorunlarımızı elin oğlu/kızı ile değil, kendi iç dinamiklerimizle biz kendimiz çözebilmeliyiz. Bunun yolu da karşılıklı hoşgörü ve diyalog. Amerikalıların ünlü bir ata sözü vardı; çıkarlarımız uğruna şeytanla bile iş birliği yaparız. Biz de diyoruz ki artık silahların değil, toplumsal barışın konuşulma vaktidir.
Seçimlere gelince Kürt seçmenler AKP ve BDP arasında gidip geleceklerdir. Seçmen eğer ben Kürdüm ve Kürtlüğümü savunan partiye oy veririm derse oylar BDP’ye kayacaktır. Öte taraftan ben inançlıyım diyen de AKP’ye. Aslında bu öyle anlaşılmamalı. Çünkü ne AKP’ye oy veren Kürtlüğünü inkar ediyordur ve ne de BDP’ye oy veren Müslümanlığını. Ancak uzmanlar yönelimin bu yönde olduğunu söylemekteler. Gerçi Altan Tan ve Şerafettin Elçi’nin BDP’den bağımsız aday olması olayı da var. Bu iki isim inançlı ve muhafazakar. BDP’de bir şekilde farkına vardı ki Kürt seçmenler dinine, diyanetine bağlı insanları görmek istiyor parti saflarında. İnançlı ve Müslümanlığını yaşayan bu iki isim, bölgede İslami hassasiyetleri olan Kürt seçmenlere AKP’nin dışında bir partiye iç huzuruyla oy verebileceklerinin bir göstergesi olarak sunulmuştur.
13 Haziran bir milat, bir kırılma noktası. Artık ne bu hükümet ve nede bu millet bu şartlar altında Kürt meselesini taşıyamaz noktada. Toplumsal barış adına bir düzenleme, bir Çılgın Proje üretmenin zamanı gelmiştir.
Beri taraftan güzel gelişmeler de olmuyor değil. 12 Eylül 1980 ihtilalini yapan Kenan Evren 31 yıl aradan sonra sorgulandı. Sırada dönemin kuvvet komutanları var. Kendisine 12 soru soruldu. Kaderin bir cilvesi olsa gerek. Ancak Kenan Evren yapmış olduğu ihtilali sonuna kadar savundu. İç hizmet kanununun 35. Maddesi gereğince ülkede bir kaos varmış ve bu yasa kendisine bu hakkı tanıyormuş. Sormazlar mı adama Diyarbakır zindanlarında yapılan işkenceleri de bu kanun maddesi mi yapın diyormuş? Zamanında yapmış olduğu idamlar ile ilgili bir soruya “asmayalım da besleyelim mi?” cevabı yine ilgili kanunda mı yazıyormuş? Ancak her şeye rağmen ve hatta sembolik bir yargılama bile olsa ülkem adına, halkım adına güzel bir gelişme bu. Artık hiç kimse kendi kafasına ve çağdışı maddelerle demokrasileri askıya alamayacak, kesintiye uğratamayacak. Bu konuda Ahmet Altan çok güzel bir yazı kaleme aldı. Yaşlılara saygı duyduğunu, bu özelliğin yurdum insanının bir özelliği olduğunu vurguladı. Ancak Kenan Evren’e yaşlı olmasından ötürü yargılama yapılmamalı diyen çevreye de bu konuda katılmadığını, bazı yaşlılara saygı duymadığını ve Kenan Evren’inde bu kategoride biri olduğunu yazdı. Şapka çıkartılır Ayrıca, Ak Partiye yapmış oldukları çalışmalardan ötürü teşekkür ettiğini, Kenan Evren’in yargılanmasının da yapılan bu çalışmaların bir neticesi olduğunu vurguladı. Ancak tüm bu güzelliklere rağmen oyunun Ak Partiye gitmeyeceğini de söyledi. Kürt sorunu ve Anayasa konusunda Recep Tayyip Erdoğan’ın halen bir şey yapmamasını ve son söylemleriyle milliyetçiliğe soyunduğu da yine Sayın Altan’ın iddialarından. Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini tek ve mutlak lider olarak gördüğünü ve bu yüzden oyunu AKP’ye vermeyeceğini açıklaması size de ilginç gelebilir. Çünkü yazısında da belirttiği gibi Taraf Gazetesi çalışanları ile de aralarında bu konuda büyük tartışmalar yaşanıyormuş. Ancak sonuçta herkes dilediği gibi yazma ve taraf tutma özgürlükleri de varmış. Tıpkı bizim gazetemiz Batman Çağdaş’ta olduğu gibi. Bizim aramızda da kıran kırana tartışmalar yaşanır ancak başta Arif Bey olmak üzere kimse kimsenin üzerinde baskı kurmaz. Köşesinde dilediğince yazı yazabilir. Bu anlamda Taraf Gazetesi ile Batman Çağdaş Gazetesi arasında bir fark yok. Demokrasi kültürü de bu değil midir?