Nazım Alpman

Hasankeyf sadece bölgenin değil dünya kültür mirası bakımından da ön sıralarda gelen antik tarihi bir kent olarak kabul ediliyor. Bölgede yapılan kazı çalışmalarına göre ilk buluntular 3500 yıl ile 12.000 yıl gerilere uzanıyor.

Bu kadar köklü bir tarih sadece 50 yıllık ticari ömrü olan bir baraj için feda edildi. Tarihi kentin idam hükmü, yasal olarak tescil edildi. İnfaz da adım adım uygulanıyor.

Ilısu Barajı tamamlanıp su tutmaya başladığında ki bu 2017 olarak bildirildi, bütün tarih suların altında kalacak. Su seviyesi kentin ortasında yükselen minarenin tepesine kadar gelecek.

İlerde AKP denildiğinde akla ilk önce bütün yerleşimlerin betonlanması gelecek. Beton dökemedikleri yerleriyse suların altında bırakması hatırlanacak.

Oysa muhalefet yıllarında “böyle bir tarih” diyorlardı:

-Feda edilemez!

İktidara geldiklerinde feda ettiler!

Hasankeyf şu günlerde dramatik bir “veda” yaşıyor. Bölge insanları her fırsatta bu artik kente giderek “son bir kez” niyetine ziyaret ediyorlar.

Bir de devlet daireleri “Yeni Hasankeyf” diye gösterilen güneydeki boş araziye taşınıyor.

Biz de son veda niyetiyle tarihi kente gittiğimizde Vahap Kusen ile köprü üzerinde karşılaştık. Kusen, 1999-2004-2009-2014 yerel seçimlerini kazanmış Hasankeyf’in öz evladı olan Belediye Başkanı. Köprü başındaki kahveye (Cafe değil) oturup sohbet ettik. Elbette çok dertli:

-Devlet Hasankeyfi terk etti!

-Ya belediye?

-Biz buradayız, halkımızın yanındayız. Bizi onlar seçti, onlar gitmeden bizim de gitmemiz doğru olmaz!

Bu söyleme bakarak bölgenin jeopolitik yapısını da göz önüne aldığınızda Vahap Kusen’in HDP’li bir Belediye Başkanı olduğunu düşünebilirsiniz.

Ama değil..!

Kusen AKP’li bir yerel yönetici… Partisi ile onun sesi arasındaki farkı şöyle açıklıyor:

-Ben doğma büyüme Hasankeyfliyim abi… Burada insanlarımızın ağzından çıkan her sesin sahibiyim. Nasıl farklı bir şey diyebilirim ki?

Hasankeyf’in gezilip görülen yerleri şimdi çelik tellerle çevriymiş, turizme kapatılmış!

Orada gezerken aklıma 2003 yılındaki genç Batman Valisi geldi. Turizm sezonunu Hasankeyf’te Yeni Türkü konseriyle açmasını hatırladım. Bir de güneş altında sağanak yağmuru ve Yeni Türkü’nün solisti Derya Köroğlu’nun söylediği şarkıyı:

-Hiç kimsenin yağmurun bile/ böyle küçük elleri yoktur!

O zaman nasıl da umutlanmıştı Hasankeyflilerle birlikte bütün Türkiye?..

Ama o güzelliklerin hepsi yalan oldu.

Hasankeyf musalla taşına yatırmış, cenaze namazını bekliyor.

-Tarih canlı canlı gömülüyor!

 

Batman’a niçin gitmeliyiz?

 

Turizm kitapları, dergileri, gazete sayfalarında neyi neden yapmamız gerektiği sıklıkla belirtilir.

Ölmeden önce görmeniz gereken 100 yer!

Yemeklerini yemeniz gereken 100 lokanta. Yüzmeniz gereken 100 plaj. Kat etmeniz gereken 100 rota. Tırmanmanız gereken 100 dağ.

Bunların hepsinin kendi içinde dayandıkları sağlam bir mantıkları vardır elbet. Bilemeyiz. Ama bildiğimiz bir şey var:

-Siz değil de gideceğiniz, göreceğiniz, yemeklerini yiyip, çayını kahvesini içeceğiniz bir bölge son nefesini veriyor.

Yani o ölmeden gidin!

Öncelikle binlerce yılın tanığı Hasankeyf’i dünya gözüyle görmek için bunu yapın. Eğer görmüşseniz, son kez Hasankeyf’e gidip özür dileyin:

-Bizi affet Hasankeyf seni koruyamadık!

Belki bu ziyaretler, tarih katliamcılarını durdurabilir. Biz yanlış yapıyoruz galiba dedirtebilir. Denemeden bilemeyiz ki!..

Orada sizi bağrına basacak bir kent var; Batman!

Büyük tatil beldelerindeki konaklama tesislerini aratmayacak otelleri de eksik değil. Mesela içinde kapalı yüzme havuzu da bulunan kentin en genç tesisi olan Mezopotamya Otele girince, hangi şehirde olduğunuzu anlayamıyorsunuz. Alanya, Kemer, Çeşme, Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Fethiye?..

Hayır, Batman’dasınız!

Biz geçen hafta bir grup gazeteci Batman Gazeteciler Yayıncılar Cemiyeti Başkanı Arif Arslan’ın davetiyle bu kentteydik. Kalabalık bir dinleyici kitlesiyle birlikte panel yaptık. Hasankeyf’e gittik. Çömçe’nin büyük bahçesinde dostlarla bir araya geldik.

Geniş caddeleri parıldayan gözlerle dolaşan gençlerle birlikte Nazım Hikmet’in dizelerini mırıldanarak adımladık:

-İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar!  

 

Editör: TE Bilişim