Bir tohum düşüyor toprağa, ihtişamlı bir ağacı içinde barındıran bir tohum..Bir güneş doğuyor,sarp kayaların ardından,göz kamaştırıcı .Bir kan pıhtısı, anne karnında dönüşüyor cenine..Neleri barındırıyor kainat içinde,ne muhteşem bir sistem,ne akıl almaz, bir nizam böyle,bir fidan misali yetişmeyi,beslenmeyi temenni ediyor gençlik..

Dört mevsimin baharı oluyor,koca bir ömrün abı hayatı,yok olan bir asrın vuslatı,özlemi oluyor..Kimi zaman kalbin ücra yerinden yükselen bir sızı oluyor.Ya da ciğerlere işleyen bir vaveyla..

Ve gençlik.. uzun sandığımız bir o kadar kısa yolculuk..Öyle bir rüzgar ki poyraz misali sert ve hırçın bazen, bazen de samyeli gibi sıcak ve şefkatli.Patikalı bir yolun tatlı esintisi  meltemi.Öyle bir fener ki ışığı hiç sönmeyen,aydınlatabilene engin bir derya ..Firdevsi diyor ya!’’Gençlik bahar,ihtiyarlık kışa benzer öyle bir kış ki arkasından bahar gelmeyecek!.

     Bahara hasret duymamaktır,her mevsimi  bahar yaşamaktır aslında gençliği dirilten..Öyle yaşamak ki,seneler takvim yaprakları misali biriktiğinde’keşke’ lerle değil  ‘iyiki’lerle maziyi anacak.Tebessümler diriltecek ,yıllar sonra çizgiler düşen yüzleri ..Öyle yaşanacak ki yıllar dolu dolu,albümler  gözleri yaşarttığında, can verecek,iksiri olacak gelecek nesillerin. Ömrün en güzel sermayesi  olacak,bitmeyen,tükenmeyen bir sermaye..

Öyle bir coşacak ki ırmak misali,kendi yurdundan taşan, başka milletlere akan,zulmün haykıran sesi,hakikate alkış tutan..

Üstat Necip Fazıl diyor ya ,zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...Nasıl da vecde kaldırıyor bu dizeler uyuyan yüreklerideğil mi? ,nasıl da şahlandırıyor yürüyen ölüleri..Bir çağrı geliyor diriltmek için nesli..Nasıl bir gençlik diyor peki??

Öyle bir gençlik ki, zulme uğrayan kardeşine inen silleyi suratında hissetmek..Somalide,Cezayirde,Suriye de takatsiz kalan bedenlere yekvücutolmak.Bir tas çorba olmak Afrikada, ölüme ramak kala çocuğa.

Arakan da yağan bir damla yağmur,çatlayan dudaklarına bir yudum su olmak sabi’nin.Merhamet olmak.. Adalet olmak ‘Ömer ‘ gibi, ‘Ali’ olmak kılıç misali  zulme…Bilal gibi yanık bir ezan sesi olmak,inletmek arşı alayı..

Hani  MuhameddunResulAllah deyince, kesiliyor du ya nefesi , düşüyordu ya dizlerinin üzerine, . Titrek bir ses olmak bilal gibi.. Ve yine bir gün oturmuş bir köşede ağlıyordu Bilal, Allahın peygamberi sordu??Ey bilal seni böylesine ağlatansebeb nedir? Ey AllahınResulu dedi, Öyle üzülüyorum ki  ben öldükten sonra, arkamdan fatiha okuyacak bir çocuğum yok, bunun üzerine Şefkat peygamberi cevap veriyordu:’üzülme Bilal,, benim ümmetim her ezan sesini duyduğunda sana bir fatihagönderecektir..İşte, bizi görmeden bize kefil olan,, Resule layık bir ümmet olmak..

Meryem olmak.. iffet kokmak buram buram.,küfre kalkan olurken,,arsıza dilsiz olmak,Meryem olmak kirlenen,örselenen dünyalara ..Sümeyye ye yasir  olup Şehadet kürsüsüne oturmak..

Biraz da Furkan olmak Mavi Marmara da!

Annem mi,şehadet mi  demişti ya ikisi de ne tatlı yarab! Ve Anne Şehadet daha tatlı geliyor affet demişti ardından,.Furkan gibi şehadet marşı olmak sinelerde..

          Kimi zaman yanmak Mevlana gibi Şemse,yandıkça hayat bulmak,dirilmek..Aşığına maşuk olmak, püryan olmak sevdasına. Ve Akif olmak asımın nesline! Diyordu Akif;

Asımın Nesli diyordum ya,nesilmiş gerçek

                                    İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek

                                    Şüheda gövdesi bir baksana dağlar,taşlar..

                                    O rüku olmasa dünya da eğilmez başlar..

Akif diyorsa bize ne hacet bir tek rükuda eğilsin başlarımız..eğmeyelim başlarımızı,eğdirmeyelim,dik dursun her daim..gökyüzünü selamlar, bulutları kucaklar gibi.

 

Bizler ki Kanuninin ,Akif’in,Necip Fazılı’ın  büyüttüğü bir nesil ,bizler ki Çanakkalede destan yazan,kınalı Mehmetlerini ,vatana kurban olsunlar diye, ellerine kına yapıp, savaşa yollayan anaların nesli!..Kar,kış,kıyamet demeden Sarıkamışta,125 bin askerin, şehadet uykusuna uyudukları ecdadın nesliyiz…Bizler asımın nesliyiz!!

Kolay değil destan olmak,,kolay değil tarih yazıp sinelere dokunmak..Lakin izlerini sürmek adına bizimde umutlarımız var.Gelecek vaddecek yarınlarımız,hak uğruna evlatlarını şehadete yollayacak  analarımız var!.Zulme uğrayan her  millete biz de burdayız, diyecek yüreklerimiz var!..Aşık Veysel misali inleyen sazlarımız,candan çıkacak nidalarımız var.

Dört mevsim’ de hazan yoktur bizim için, beşinci mevsimi de bahar yapacak iklimlerimiz var!Yarınlar bizimse şayet,yarınlara, demet demet,her dem taze güllerimiz var..Vakit  durma vakti değildirey yolcu!!,nefesimiz yetene kadar hakka koşacak sinelerimiz var!.Umuda çelme takmasın yarınlar,katran gecelerden sonra doğacak güneşlerimiz var,Kaldırın bedbaht cümleleri sandıklara, kilitleri okyanuslara gömülü yüreklerimiz var.!

Musalla taşına erteleme günahlarını ,gözyaşlarımızın şahitlik edeceği veballerimiz var!!Eğreti kalır tüm temenniler onsuz, yolsuz mu kaldım,rehbersiz mi kaldım diyorsun,,Kalk ey yolcu yolsuza  yol olacak, Muhammed Mustafa’mız  var..

SÜMEYYE FIRAT
SABAHATTİN ZAİM ÜNİVERSİTESİ
PDR 3.SINIF

Editör: TE Bilişim