“HER GECE MASALLAR ANLATIRDI”
Uluslararası Batmanlı sanatçı Ahmet Güneştekin, hayat hikayesini Hürriyet’ten Zeynep Bilgehan’a anlattı. Batman Çağdaş’a da değerlendirmelerde bulunan Güneştekin, 14 yaşındayken Beşevler’deki evlerinin bahçesini atölyeye çeviren Güneştekin, çocukluğunun geçtiği evi de koruma altına almayı planlıyor. Sanatının bugünlere gelmesinde ailesinin büyük etkisi olduğunu belirten Güneştekin; “Annemle (Hediye) ve babam (Osman) aynı köyde yaşamış, birbirlerini çocukluktan tanıyarak büyümüşler ve aşık olup evlenmişler. Yedi çocuklu bir ailenin altıncı çocuğuyum; Mehmet, Salih, Ekrem, Kerem, Recep abilerim, Gülperi kız kardeşim. Sadece ben Garzan kampında dünyaya geldim. Batman’da tepelerin dört yanı petrol çıkaran at başlarıyla dolu. Ve her taraf çıkan petrolü rafineriye taşıyan boru hatlarıyla döşeli. Çocukluğumun belleğindeki arka plan bu görüntü aynı zamanda. Aileme kendi hikayemi yazmamı olanaklı kıldıkları için borçluyum” dedi.

“HER GECE MASALLAR ANLATIRDI”
Ancak onu en çok etkileyen, hikayesindeki en büyük imza ise ninesine ait. Güneştekin; “Nenem ‘Piro Zarife’, benim çocukluk yıllarımda ailemizin en büyüğüydü. Bana her gece masallar anlatırdı. Aramızdaki bağ da bu masallarla oluştu. Kalabalık bir aile olduğumuz için, annemin üzerindeki yük fazlaydı. Beni gösterdiği bu yakınlıkla, anlattığı hikayelerle büyüttü. Dengbejdi aynı zamanda, ilk mitolojik hikayeleri ondan dinledim. Hafızamdaki yeri çok başkadır…”

“İLK SERGİMİ ÖĞRETMENE KIZIP OKULDA AÇTIM”
Güneştekin, Garzan kampından yalnızca bir yazlık sinemayı hatırladığını söyleyerek devam ediyor: “Dört yaşında bulduğum her şeyin üzerini çizer, sokakta oynarken çamurdan şekiller yapmaya çalışırdım. Dokuz yaşındayken yağlıboyayla tanıştım. Üçüncü sınıftayken okullar arası resim yarışmasında birinci seçildim. Hediye olarak bana bir yağlıboya takım verildi. Yağlıboyayı kullanmayı bilmiyordum, su ile boyaları karmaya çalıştım ancak başaramadım ve yağlıboyanın satın alındığı yere giderek boyaların bozuk olduğunu söyledim. Dükkâncı yağlıboyaya özel inceltici kullanmam gerektiğini söyledi. Böylece resimde ilk teknik bilgi dersimi ondan almış oldum!” Ailesi de evdeki küçük sanatçıyı desteklemiş… Ancak ona ilk sergisinin yolunu açan ilkokul öğretmeni olmuş: “Resim öğretmeniyle ilk defa ortaokul üçüncü sınıfta tanıştım. Pervin öğretmen, ilk derste bizden tahtaya kaldırdığı bir öğrenciyi çizmemizi istedi. Ben çizmeye çalışırken o da dikkatle beni izliyordu. Ona, ‘Bu bir şey değil, benim evde birçok tablom var, üstelik yağlıboya tablolar’ dedim. Pervin öğretmen abarttığımı zannetti; ‘Burada kim yağlıboya resim yapar?’ diye yanıt verdi. Söylediği şey bana çok dokunmuştu. Eve gidip bisikletimin selesine yükleyebildiğim kadar tablo yükledim. Okula gelince tek tek resimlerimi çıkarıp koridora dizdim. Zil çalıp da öğrenciler dersten çıkınca ilk kez resimlerimi gördüler. Bu, benim ilk resim sergimdi.”

Editör: TE Bilişim