Her ulusun yada ülkenin tarihinde olağanüstü sıkıntılı dönemlerden çıkışın sembolü olan dönemler, anlar, zamanlar, kişiler ve olaylar vardır. Normal sürece geçildiğinde bu önemli çıkış anları hatırlansın diye her sene o zamana denk gelen süreç tekrar anılır.

Adına kurtuluş savaşı dediğimiz genel olarak1915–1923 dönemlerini kapsayan süreçte olağanüstü bir direniş ve birliktelik sağlanmıştır. Osmanlının dağılma sürecinde imparatorluğu oluşturan ulusların tek tek ayrılmaları ile elde kalan son parça olan Anadolu’nun da elden gitmemesi için gösterilen direncin hikâyesidir. Samsuna çıkış, Anadolu müdafii hukuk cemiyeti çalışmaları kapsamında Amasya, Erzurum, Sivas kongrelerinin gerçekleştirilmesi yapılan savaşlar ve ortaya çıkan genç Cumhuriyette Türkiye’de yaşayan etnik kökeni ne olursa olsun herkes elinden gelen çabayı göstermiştir. Bu çabayı gösterenlerin başında çoğunluğu oluşturan Türkler ve Kürtler gelmektedir. El ele, omuz omuza verilerek bu süreç tamamlanmıştır.30 Ağustos böyle bir dayanışmanın ürünüdür.30 Ağustos sadece bir muharebenin kazanılması değil bir ülkenin yeniden inşasının başlangıcıdır.30 Ağustos yeni bir devlet ve yeni bir rejimin temel taşlarının yerleştirilmesidir. Bu nedenle otuz Ağustosu değerlendirirken bir ülkenin insanlarının diğer ülkenin insanlarını ne kadar sayıda öldürdüklerini değil bu sürecin atlatılması ile ortaya nasıl bir sonucu çıkarıldığına bakmak gerekmektedir. Bu tarih her ne kadar askeri anlamda değerlendirilmekte ise de sonucu itibariyle adı geçen süreçte kazanılan en büyük siyasi hamlelerden birisidir.

Dayanışma ve birlikte hareket etmenin simgesi olan o günden bugüne kadar köprünün altından çok sular aktı. O gün omuz omuza ülkeden işgalcileri çıkaranların torunları bugün ne yazık ki bir birlerini öldürmekle meşguller.

O zor koşullardan yani toplu iğne üretemeyen bir ülkeden tank üreten bir ülke haline geldiğimiz gerçeği ortada ancak kurduğumuz cumhuriyetin gelişim sürecini barış ve kardeşlik ile taçlandırmayı ne yazık ki beceremedik. İlerleme yolundaki başarımızı alçak gönüllülük olarak algılayacağımıza bir birimize külhanbeyliği

Tasarladık. Sevgiyi, saygıyı, kardeşliği, kucaklaşmayı, kaynaşmayı, ön palana getireceğimize toslaşmayı, güç ve sindirmeyi, dağıtmayı, asarım, kesirim, dağıtırım felsefesini ön plana taşıdık. Bunun bir sonucu olarak dedelerinin yaptıklarını görmek istemeyen torunlar 20 yılda 40 bin canın toprağa verilmesini,4 bin köylerinin boşaltılmasını, milyonlarca insanlarının göç etmesini,400 milyar ytl’lik kaynaklarının heba olmasını sağladılar!

Dünyanın kazan, süper güçlerin kepçe olduğu dünyada Ağustosta zaferler kutlanırken çatışmalar devam etmektedir. Bu ülkenin Ağustosta zafer bayramlarını kutlarken vatandaşlarına verebilecekleri en güzel bayram hediyesi barışla taçlanan bir harekettir.

Cumartesi günü 30 Ağustos zafer bayramı kutlanacak 31 Ağustosta ise Türkiye’nin üç büyük merkezinde Barış meclisince organize edilen Barış mitingleri düzenlenecek. Anlaşılan odur ki dışarıya karşı kazanılan zafer içeride barış ile taçlandırılamamakta.

Türkiye gerçekleri ile yüzleşmeye hazır hale getirilmelidir. Kötü günlerini beraber anmalı, güzel günlerini birlikte kutlamalıdır. Bunun başarılması için de siyasi süreçlerin iyi işlemesi ve siyasi kararların alınması gerekmektedir. Kavgada olanların saldırmak yada savunmaktan başka bir şey düşünmelerini bekleyemeyiz. Bu nedenle kavganın bitirilmesi kararını kavga edenlere de bırakmamak gerekmektedir. Birilerinin araya girmesi ve kavgayı bitirmesi gerekmektedir. Birbirleri ile çatışanlar birbirlerini öldürenler bu ülkenin evlatları, Ağustos sıcaklarında her gün ana haber bültenlerinde çatışmalar, ölümler, gözyaşları ve feryatlar görüyoruz. Bu ülkeyi yönetenlerin artık bu savaşa bir dur demelerinin zamanıdır. Barış mitingleri buna bir başlangıç olabilir.

Hükümet olmak, devlet olmak zorlu süreçlerde zor kararları da almayı gerektirir. Bu ülkenin hiçbir sorunu kardeş kavgasını önlemekten daha önemli ve hassas değildir. Oluk oluk kardeşkanının aktığı süreçler barış ile taçlandırılmadıkça ne bayram kutlanır nede başlar yastığı gönül rahatlığı ile konulabilir. Bu ülkede yaşayan yetkili ve etkili herkesten ve her kesimden talebimiz bir an önce barış ortamının tesis edilmesidir. Bunun başlangıcı da silahların susmasından, operasyonların durmasından geçer diye düşünüyoruz. Bir daha ki Zafer bayramının Barış ile taçlandırılmış olması dileğiyle.