Dünden devam

Bir saat uykuya hasret hastaların, yolcuların, çalışanların, çocukların, mesaiden dönen insanların haklarına saygılı olmayanlar hiç medeni insan olabilir mi?

Topluma saygılı olmayanlar hiç çağdaş, uygar ve medeni insanlar olabilir mi?

Asla…

Ancak bütün bunları yapanlar var. Ve herkes sadece seyrediyor…

Gece yarılarında havai fişek patlatanlar, korna çalanlar ve toplumu rahatsız edenlere yönelik eleştirilerimde haklı olduğumu görüyor ve doğrusu bundan üzüntü duyuyorum…

Bakınız, havai fişeklerin yasaklanmasını istemiş değilim. Sadece, ‘gece yarılarında patlatmasınlar’ diyorum.

‘Gece yarılarında korna çalarak eğlenmesinler’ diyorum…

Geçmişten beri toplumun acılarını hiç düşünmeyen ve eğlenenler olmaktadır. Şu değerlendirmemi lütfen dikkatle okuyunuz:

Daha sel sularına verdiğimiz miniklerin cesedini bulamamıştık. İluh’u çevreleyen semtlerdeki yüzlerce ev, pencerelerine kadar çamura bulanmış haldeydi. Yitirdiğimiz insanlarımızın acısını bir yana bırakın, aç geceleyip yardım isteyen binlerce kardeşimiz gerçeği vardı…

Ve işte tam da o hengamede birilerinin düğün çalgıları Batman’ı inletiyordu…

Yardımlaşma ve dayanışma ruhu ölmüş, şefkat ve merhametten yoksun kişilerin bu sorumsuzluğuna tepki göstermiştim. Acıları paylaşma yerine düğün çalgılarının sesini, selde yaşamını yitirenlerin taziye çadırlarına ulaştıranları eleştirmeyecektim de kimi eleştirecektim?..

ÇEVREYE SAYGI, İNSANA SAYGIDIR…

Hiç kimsenin gece yarısını geçtikten sonra havai fişekler patlatma hakkı olamaz diyorum…

Çünkü nüfusu 400 bini aşmış kentte sadece eğlenen insanlar yaşamıyor ki. Aramızda öyle acı çeken, bir saat uykuya hasret hastalar var ki bilemezsiniz…

Gece yarıları insanların huzur ve sükûna ihtiyaç duydukları anlardır. Çocuklar, yaşlılar, çalışanları rahatsız etmeye kimin hakkı var?

Tarlada sabahtan akşama kadar kızgın güneş altında çapa sallayan işçinin, akşama kadar beton-harç döken amelenin, mesaiden dönen polisin, hemşirenin, doktorun, memurun, bekçinin vs. kamu emekçisinin istirahatını bozmaya, onlara uykuyu zehir etmeye kimin hakkı var?

O nedenle diyorum ki hiç kimsenin gece yarılarında havai fişekler patlatmaya hakkı yoktur. Hem bu görgüsüzlüktür…

Topluma saygısızlıktır…

Çevreye saygı, insana saygıdır. Bu saygının gereğini yapalım.

Ne yazık ki birileri bu hakkı kendinde görüyor.

Ne yazık ki bu görgüsüzlüğe ve rezalete alıştırılan bir toplum olduk…

Yeni bir yaşama hazırlanan çiftler için yapılan düğünlerde, gece yarılarında havai fişekler patlatılması yetmiyormuş gibi, araç konvoyu ile kentte turlar atılıyor…

Saatler gece yarılarını gösterirken onlarca aracın kornalar çalarak kentte tur atmaları görgüsüzlük ve terbiyesizlik değilse nedir? Bu çirkinliğe imza atanlar isterse yakın akrabalarım olsunlar, bu ifadeleri esirgemeyeceğim…

GÖRGÜSÜZLÜKLE MÜCADELE DERNEĞİ!..

Birilerinin mutluluğu için başkalarının huzursuz edilmesi mi gerekiyor? Haydi araçlarla tur atıyorsunuz, uzun uzun korna çaldırmazsanız olmaz mı? Bu ne görgüsüzlük, bu ne saygısızlık?

Bir kentte gece yarıları toplumumuzu rahatsız edenler varsa, bunlara sadece ‘saygısızlar’ diyerek geçemeyiz. Her gece eğer toplumun değişik kesimlerini rahatsız edenler çıkıyorsa, birilerinin onlara bazı kuralları hatırlatmaları gerekiyor.

Bu saygısızlar kuralları takmıyor, hiçe sayıyor ve halkımızı rahatsız etmeye devam ediyorlarsa, cezai yaptırımların devreye girmesi gerektiğine inanıyorum. İlgili kurum ve kuruluşlar her kimse görevlerini yapmalı ve halkımızın huzurunu bozanlara seyirci kalmamalıdır…

Bu ifadeleri yazma gerekçem gece yarılarında patlatılan havai fişeklerdi. Bazı cezaların kesildiği belirtilmesine karşın rezalet aynen devam ediyor…

Gece yarılarında havai fişekler patlatanlara ‘görgüsüzler’ diyebiliriz. Ancak sadece havai fişekler patlatılarak halkımız rahatsız edilmiyor. Hayatın pek çok alanında o kadar görgüsüzler çoktur ki onlara karşı ne yapacağımızı merak ediyorum…

Düşünüyorum da acaba ‘Görgüsüzlerle Mücadele Derneği’ni mi kurayım?

Yukarıda örnekler sunduğum görgüsüzlük olayına karışanlar 20-30 kişi değil, yüzlercedir. Bu önemli bir toplumsal sorundur. Acaba ‘Görgüsüzlerle Mücadele Derneği’ni mi açayım?

Halkı rahatsız etmenin yasalar karşısındaki tanımı açıktır; suç işliyorlar. Bu suçu bilerek ve tasarlayarak işleyenler var.

Gürültü kirliliği yaratarak halkı rahatsız edenler uzaydan gelmiş değildir. İçimizden birileri bu çirkinliğe imza atıyor. Bu bir kültür meselesidir de. Toplumun iyi yönde değişmesi gerekiyor. Bunun için hepimize önemli görevler düşüyor. Birbirimizi uyarmalı, haklarımıza saygı göstermeliyiz. Kent yaşamında olmazsa olmaz olan bazı toplumsal kurallara uymalı, uymayanları uyarmalıyız. Halkımızın huzurundan sorumlu olan resmi kurumların da görevlerini yapmaları gerekiyor. Görgüsüzlerle mücadele derneğini kursam bile birilerinin tatlı dil ve iyilikten anlayacağına inanmıyorum. O nedenle yaptırım gücüne sahip kurumları göreve çağırıyorum…

Bazıları, “ömrümüzde bir kez çocuğumuzu evlendiriyoruz, bu eğlence bizim hakkımız” diyorlar. Yanlış. Eğlenmenin ölçüsü, toplumu rahatsız etmemek, çevreye saygı göstermekten geçer.

Aksini kabul etmek, çağ dışılıktır…

Kötüleri sadece saygıya davet ediyorum. Aç yatan insanlara paranızla, son model aracınızla caka satabilirsiniz, bari ölçüsüz rahatsızlık vermeyiniz…

Tekrara kaçsa da derleme yazılarımla yanlışları eleştirdim ve sorguladım. Gerçekten de kentimizde yığınla acılı insan, hasta, istirahata ihtiyaçları olan insanlarımız var. Gürültü kirliliğinden sorumlu kurum ve kuruluşları göreve çağırıyorum. Toplumun huzurunu, rahatını korumakla görevli olan ve bunun için ayrıca devletten maaş alanları, seyirci konumlarını terk etmeye davet ediyorum.