Yılmaz Güney film festivalinin ikincisi Salı akşamı aynı adı taşıyan sinemada düzenlenen bir kokteyl ile başladı.
Batman Belediyesi, Batman kültür ve sanat Derneği ve Yapım 13 tarafından düzenlenen festivalde üç kategoride ödül kazanan filmlerin yanı sıra bir dizi film gösterimi gerçekleştirilecek.
Açılış kokteylinin beklenenin üzerinde ilgi ile karşılandığını belirtmek gerekir. Soğuk bir kış akşamında akşam yemeği saatine denk getirilmesi için adeta büyük çaba sarf edilmiş olmasına rağmen sanatseverlerin ilgisinin yoğunluğu sanata verilen önemin göstergesi olarak algılanmalı.
Bu festivalin açılışında da gördük ki Yılmaz Güney sinema salonu ve kafeterya bölümü böylesi etkinlikleri kaldırmakta yetersiz kalmaktadır. Gerek kokteyl verilen kafeterya da gerekse gösterilerin sahnelendiği salon bölümünde davetliler ve sanatseverler ayakta bile yer bulmakta sıkıntı çektiler.
Bu durum da göstermektedir ki organizasyon düzenlemesinde görev alan sorumluların daha detaylı hazırlık yapmaları gerekmektedir.
Program sunumunun Türkçe ve Kürtçe yapılması organizasyonun hanesine artı olarak işaretlenmelidir.
Belediye Başkan vekilinin açılışta bulunamaması bir eksiklikti. Aylar öncesinde hazırlıkları yapılan böylesi organizasyonlarda gerekli ayarlamaların yapılması gerekir.
Açılış konuşmasını yapan Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın sanata yönelik söylemleri dikkate değerdi. Sanat ve sanatçı göremediklerimizi bize sunmalıdır derken sanat ve sanatçının gerçekleri çalışmalarına yansıtması gerektiğini vurguluyordu. Tv’lerde oynatılan dizilerdeki karakterlerin gerçeği yansıtmadığını da belirten Akat sanatın toplumsal konumuna vurgu yaparak bu konuda sırrı Süreyya Önderi örnek gösterdi. Katılımcılar listesinde bulunan Sırrı Süreyya Önderin film gösteriminden sonra programa yetişmesi de sevenlerini merak içinde bıraktı.
Konuşmalardan sonra M. Biber ve ekibinden mini bir konser dinleme imkanı bulan sanatseverlerin salonun koltuklar arasındaki boşluklarını bile doldurmaları ve programı bu sıkıntı içerisinde saatlerce takip etmeleri duyarlılığın göstergesi olarak algılanabilir.
Kokteyl, açılış konuşmaları, mini konser derken sıra gecenin açılış filmine gelmişti. Necmettin Çobanoğlu, Bilal Bulut, Serdar Orçin ve Melahat Bayramın başrollerini oynadıkları “İZ” adlı film seyircilerin meraklı bakışları içerisinde başladı.
Bir annenin doğduğu topraklara gömülme isteğinin hikâyesini anlatan film Hemşerimiz Yavuz Ekinci’nin incir adlı öyküsünden uyarlanmış. Film yönetmeni M. Tayfur Aydın’ın tarihsel kurgu konusunda “yetkimi kullandım” yaklaşımını bir kenara bırakırsak doksan dakikalık film içerisinde birçok sahnenin gereğinden uzun verildiğini belirtmek gerekir.
Ermenilerin uğradıkları haksızlığın filmde ölen annenin sırrı olarak perdeye yansıtılması, korucuların bölgede yaptıkları haksızlıklar, köylerin boşaltılması, büyük şehirlerdeki yozlaşma konuları filme yansıtılırken bölgenin olmazsa olmaz adetlerinin göz ardı edilmiş olduğunu da belirtmek gerekir. Bir izleyicinin de yönetmene sorduğu gibi Batmanda bir cenazenin bir yerden bir yere taşınması sırasında hiç kimsenin etrafta görünmemesi veya cenaze evine komşuların gelmemesinin imkânının bulunmadığını belirtmek gerekiyor.
Bütün bunlara rağmen 2. Yılmaz Güney film Festivalinin yapılmış olması başarılı ve ihtiyacı karşılayan bir çalışma olduğunu belirtelim. Geçen yıl tek dalda düzenlenen kısa film yarışmasının bu yıl üç ayrı kategoride düzenlenmiş olması konuya olan ilginin de arttığını göstermektedir.
Bir hafta boyunca bol bol film izleme imkanına kavuşacağımız festivalin başarılı geçmesini diler bütün katılımcılara başarılar ve nice filmler çekmelerini dileriz.