Son dönemdeki siyasal çalkantılar toplumu oldukça gerginleştiren unsurlar taşıyor. Bu gerginlik durup dururken ortaya çıkmadı. Adım adım geliyorum dercesine ilerliyor.

Çok hassas bir dönemde,

Çok hassas noktalar kullanılarak,

Çok hassas gerginlikler oluşturuluyor.

Siyaset, rolünü sokaklara bırakma sevdasında sanki. Sorunları çözmekle görevli siyasal mekanizma sorunu sokaklara havale etme görüntüsü sergiliyor.

Siyasal çekişme ve restleşme vatandaşın sırtından yürütülmeye çalışılıyor. Bu yanlışı yakalamak için fırsat kollayanların boş duracakları sanılıyorsa yanılınıyor bilinsin.

Kürt sorununun çözümü noktasında tam da siyasal çözüm modelleri gelişiyor, sorun meclis çatısı altında konuşularak çözülecek gibi görünüyor umutları doğmuşken ortalık toz duman oldu.

Öcalan´ın koşuları bütün Doğu ve Güneydoğuyu ayağa kaldırdı. Sorun cezaevi koşullarının etkisi mi diye düşünülürken DTP Eş başkanı Emine ayna sorun Birkaç santim hesabı değil diyerek konuyu muhataplık konumuna taşıdı. Sorun için bir yandan hükümet yetkilileri ile görüşülürken diğer taraftan sokağa taşındı. Sonuç ölümlü müdahaleler.

Aslında durup manzaraya dikkatlice bakmak gerekiyor. Siyasilerin satranç taşları ile oynadıkları oyunu çok iyi görmek lazım. Ancak hassasiyetleri de görmek lazım. Ülkede derin ya da yüzeysel politika yapanların sadece Hükümeti oluşturan AKP ve Kürt temsiliyeti sergileyen DTP´den ibaret olmadığını iyi okumak lazım. Meclisteki görüşmelerden sonra ortaya çıkan tablodan da anlaşılacağı gibi MHP ve CHP bu süreci baltalamak için ellerinden gelen bütün gücü kullanacaklardır. Çözümü gündeme getiren iktidar partisi ile varlık nedenlerinden biri de bu topraklara barışı getirmek isteği olan DTP´nin bunu görmemelerini anlamak mümkün değil. Ancak öyle görünüyor ki ya görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar. Bu sorunu parlamento çatısı altında çözmeyi becerememeleri durumunda nasıl bir sonla karşılaşacaklarını da tahmin ettiklerini sanıyoruz.

Bütün bu gerginliklerin üzerine bir de Tokat´tan gelen Tokat gibi saldırı haberi geldi. Bu kadar olayın üst üste gelmesi tesadüfî olamaz diye düşündürtüyor insanı. En çok korktuğumuz olgu kan akmasının devam etmesidir ki kan akmasını isteyenler bu projelerini adım adım yürütüyor görünüyorlar.

Bu ülkede kırk bin insan hayatını çatışmalarda kaybetti. Ne kazanan oldu nede kimse yok oldu. Sorun gittikçe daha da büyümeye başladı.

Ülkenin sorunlarını düşünmekle meşgul olan herkesin ortak talebi kanın durması ve silahların susmasıdır. Demokratik sistemlerde sorunlar demokratik yöntemlerle çözülür. Kan akıtmadan, insanları öldürmeden ve öldürtmeden sorunları çözebilenler başarılı olarak görülür.

Demokrasinin gelişmeye başlaması, hak ve hukuktan bahsedilmeye başlanması, sorunların bütün açıklıkları ile yavaş yavaşta olsa konuşulmaya başlanması elbette birilerini rahatsız edecektir. Bu rahatsızlığı duyanlar ise barış isteyenler değil çıkarlarını savaşta, çatışmalarda, karanlıklarda görenlerdir şüphesiz.

Topluma öncülük edenlerin ve ülkeyi yönetenlerin bu savaş kışkırtıcılarının tuzağına düşmemeleri gerekmektedir. Çünkü tecrübelerle sabittir ki bu tuzağa tekrardan düşülmesi durumunda yaşanacak acılar daha büyük olacaktır. Ve bu savaş kışkırtıcılarının eski güçlerine tekrardan kavuşmaları durumunda onları bugünkü duruma getirtmek hiç kolay olmayacaktır.

Çözümleri yanlış yollarda aramanın da fayda getirmediğini belirtmek lazımdır.

Türkiye´de demokratik açılım sürecini sürmesi ve Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümü için gerekli olan hassasiyetin bütün kesimlerce gösterilmesi gerektiğine inanmaktayız. Bu nedenle DTP´nin kapatılmasının ülkeye yarar getirmeyeceği kanaati taşıyoruz. Bu sorun nasıl ki bu güne kadar bunca partinin kapatılmasına rağmen çözülmemişse ve kapatılan partilerin yerine daha güçlü partiler almışsa bundan sonra ki gelişmeler de bundan farklı olmayacaktır.

Doğrudur, toplamsal hassasiyetler konusunda mayın tarlasında bir siyaset yürütülüyor. Yanlış tek hamle yanlış yapanı bitirecek potansiyele sahip. Bunu görmemenin imkânı yok.

Doğrudur, son dönemdeki olaylar toplumu fazlasıyla germiş durumdadır.

Doğrudur, atılması gereken adımlar zamanında atılmıyor.

Doğrudur, toplumsal hassasiyetler üzerinden bir politika yürütülerek toplum terbiye edilmek isteniyor.

Doğrudur, Toplum gerdiriliyor.

Ancak; bütün bunlara rağmen doğru yoldan, demokratik zeminden ve silahsız,  kansız bir yolla sorunun çözümü hedefinden uzaklaşmak yanlış olacaktır.