Dünden devam

Yeni Zelanda'daki iki camide vahşice katledilen Müslümanlar gerçeğine dünkü yazımda işaret etmiştim. Dünyanın en güvenli ülkelerinin başında gelen Yeni Zelanda'daki camilere saldırı açık bir terör eylemi olmasına karşın, kimi devletlerin yöneticileri ve basınları bu gerçeği dillendirmekten kaçınmışlardır.

Bu adil olmayan yaklaşım vicdanları sarsmıştır. Dünyada hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, vicdanlı insanlar duruşlarıyla takdir topluyorlar...

Yeni Zelanda olayından sonra dünyaca ünlü Ricky Martin adlı bir şarkıcının sosyal medya hesabından yaptığı açıklamaya tanık olduk. Şu haber ajanslara düşmüştü: "Dünya medyasının saldırgan hakkında taraflı ifadeler kullanıldığını söyleyen ve camide cuma namazını kılmaya giden 40 Müslümanı öldüren saldırgan hakkında yapılan haberlerde ondan tetikçi ya da aşırılık yanlısı biri olarak bahsedildiğini söyleyen şarkıcı Ricky Martin, bunun çok yanlış olduğunu söyleyerek uluslararası medyanın böylesine yanlı haber yapmasının sebebini Yeni Zelanda’daki saldırıyı gerçekleştiren kişinin Müslüman olmaması olarak gösterdi. İşte Martin’in paylaşımı: '40’tan fazla Müslümanı öldüren ve 20 kişiyi ağır yaralayan adam. Bütün uluslararası medya ondan bahsederken tetikçi ve aşırılık yanlısı olarak bahsediyor ama ona terörist demiyor! Neden, çünkü o bir Müslüman değil!” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yasam/1297888/Ricky_Martin__Ona_tetikci_diyorsunuz_cunku_Musluman_degil.html

)

Müslüman olmayan bir sanatçı bile bu iki yüzlülüğe tepki gösteriyor. Çünkü vicdanı kabul etmiyor. 50 Müslümanı nahak yere katleden birine terörist demeyenler, o günaha ortaktırlar...

**

**

Ne yazık ki dünya medyası adil bir duruşa sahip değildir. Özellikle İngiliz ve Fransız basınının Yeni Zelanda ile ilgili haberleri büyük tepkilere neden oldu.

Dünya ajanslarına hükmeden emperyalist güçler her zaman iki yüzlü hareket etmişlerdir. İslam adına yapılan eylemleri gerçekleştirenler için 'İslamcı' yaftasını haberlerinde kullanan ve onları terörist olarak ilan ederlerken, son örneği Yeni Zelanda'da olduğu gibi 'terör' ifadesini kullanmaktan sakınmaktadırlar.

Hürriyet'in hiç beğenmediğim Yazarı Ahmet Hakan, bazen güzel tespitlerde bulunmaktadır. Batı medyasının şaşı bakış açısını eleştirdiği gibi, o barbarlık üzerinden yapılan yanlışları da eleştiren yazısında; "Gerçek Hıristiyanlık bu değil. Hıristiyanlık ile terör bir araya getirilemez. Bir grubun gerçekleştirdiği bu terör, Hıristiyanlığa mal edilemez" demişti.

Evet, Ahmet Hakan, doğru tespitte bulunmuştur. Hatta, onlar İslam adını kullansalar bile, biz adil durmamız gereken Müslümanlar, bireysel veya örgütlü de olsalar, Müslümanlara karşı vahşetlere imza atanlar üzerinden bir semavi din eleştirisi yapamayız, yapmamalıyız.

Şu açık bir gerçekliktir; İslam adına nice barbarlıklara imza atan örgütler, cemaatler, terörist yapılar vardır. İslam adını kullanarak eylemler gerçekleştiren, camilere, kiliselere, sinagoglara bombalı saldırılar düzenleyen yapılar kesinlikle terörist odaklardır...

Tıpkı İslam adına saldırılar gerçekleştiren, dünyaya korku salan yapılar gibi...

İslam adına hareket edip, katliamlara imza atan El Kaide, El Nusra/HTŞ, DAEŞ/IŞİD, Boko Haram vs gibi yapılar için 'İslamcı' kavramlarının kullanılmasına her zaman itiraz ettik değil mi?

İslam'ın masumları, sivilleri katletmeye asla onay vermediği gerçeğini dillendirdik, dillendiriyoruz...

Kriterler bellidir, açıktır; kim, hangi örgüt, yapı, hangi din adına olursa olsun cinayetler işliyor, bombalar patlatıyor, dini mabetlere ve oradaki ibadet edenlere zararlar veriyorlarsa, onlar için 'terörist' ifadesini kullanabiliriz, kullanmalıyız.

Ancak alçakça saldırıları gerçekleştirenleri dinleriyle ilintili göstermek nefret söylemine hizmet olduğu gibi, gerçekleri çarpıtmaktır.

Ne yazık ki özellikle sosyal medyada çok vahim yanlış görüşler dillendirilmektedir. Yeni Zelanda vahşetine misilleme yapılmasını savunan, buraya taşımayı uygun görmediğim çağrılar yapanlar gerçeğine tanık olmaktayız. Yaygın basın ve din adına yorum yapan niceleri de, batının İslam yaftası gibi, 'Hıristiyan' ifadesiyle nefret söylemine katkıda bulunmaktadırlar...

**

**

Sosyal medya paylaşımımda şu görüşümü dillendirmiştim; Hiçbir semavi din terörü onaylamaz, meşru görmez, buna Hıristiyanlık da dahildir.

İslam'a iman etmiş ve araştırarak benimsemiş biri olarak diyorum ki; "Öldürmeyeceksin-Katletmeyeceksin" diyen Hıristiyanlık gerçeği biliniyor. O din adına katliam yapan alçak veya alçaklar üzerinden Hıristiyanlığı suçlamanın mantığı yoktur. Bunu yapanlar büyük vebal altına gireceklerdir.

İslam adına katliamlar, cinayetler işleyenler var. Dinimiz adına vahşetlere imza atanlar örgütlü yapılar olmalarına karşın, İslam'ı terörle ilişkilendirenleri nasıl kınıyorsak ve doğru bulmuyorsak, Hıristiyanlık adına da teröre başvuranlar olduğunda, o dine mal edemeyiz. Hamasi nutuklar ve bazı doğruları cümleler arasına yerleştirip Hıristiyanlık düşmanlığı yapanlara karşı uyanık olmalıyız.

Düşünceme göre hangi parti, örgüt, cemaat, mezhep, tarikat vs düşünce sahipleri bu olay üzerinden toplumu Hıristiyanlara karşı galeyana getirmeye çalışır, kutuplaştırırsa, oyunlara gelmemeli ve onlara aldanmamalıyız.

Dünyanın neresinde ve hangi din mensupları da olursa olsun İslam karşıtlığı üzerinden politikalar yürütüyorlarsa, onlar en alçaklardır. Bunun bilincinde olalım.

Hıristiyanlara İslam düşmanlığını aşılayanlar gerçek birer Hıristiyan değildirler. Bu gerçeği unutmayalım. Alçaklar dünyanın her yerinde boş durmuyorlar, günah kazanmamak ve kötülerin, şer güçlerin, insanlık ve din düşmanlarının değirmenine su taşımamak için aman dikkat...

Bu konuda Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, "Teröristlerin kafasındaki ve hayalindeki 'biz ve onlar' ayrımına teslim olmamalı. Her yerde iyi-kötü, makul-fanatik insanlar var" diye yorum yapmıştı. Benim görüşüm de böyledir.

Düşünün, İsrail’in Siyonist yönetiminin barbarlığına karşı çıkan Yahudi aktivistler, Filistinlileri bombalama kararına itiraz ettikleri için ordudan atılan ve hapse sokulan bazı pilotlar gerçeğini de biliyoruz.

Yine yıllar önce bir 17 Mart günü, Siyonist rejime karşı çıkan genç bir Yahudi insan hakları aktivisti, İsrail tankının altında ezilerek yaşamını yitirmişti.

Bu köşede sayısız kez İsrail zulmüne karşı yorumlar yapmış biriyim. İsrail’in barbar yönetimine karşı olmam, bütün bir kavme düşmanlık yapmamı gerektirmez görüşüne sahibim. Siyonizmi esas almayan, aksine Siyonizme karşı çıkan, "Neturei Karta,Ortodoks Yahudiler' olarak tanınan İsrailliler gerçeğini de unutmamak gerekiyor.

Bu hareket, "Siyonist terör makinesi ve onun işgal edilmiş Kudüs’teki rejimi ne Yahudileri, ne de Musevî dinini temsil ederler. Onlar kendilerini Yahudi ilan etmiş olsalar da, Yahudi dinine bağlı değillerdir. Onlar barbar kasaplardır!.. Bizler, Filistinlilerin tarihî vatanları üzerindeki haklarının en kısa zamanda sağlanması, hür Filistin’in yine tarihî vatanları üzerinde kurulması, Siyonist rejimin de tasfiye edilmesi ve Kutsal Topraklardan silinip kazınması için dua ediyoruz" diye açıklama yapmışlardı. Düşmanlığımız dinlere değil, zalimlere... Tüm zalimleri lanetleyerek yazıma son veriyorum.