Yeni bir yıla başlıyoruz.Beklentiler iki yönlü gelişecek biri olumlu diğeri olumsuz beklenti. Tabi bunlara karşılık insanın umutları da var. İnsan ne olursa olsun geleceğe umutla bakmak istemekte. Biz de geleceğe umutla bakmaya devam edeceğiz ancak çok iyi bilmekteyiz ki umutlu olmak gerçekleri görmeme anlamı taşımaz.
2011 yılı bütün umutlarımıza rağmen istediğimiz gibi geçen bir yıl olmadı. Bölgemizde ve ülkemizde olduğu gibi ortadoğudaki gelişmeler de insanlar için çok da parlak geçmedi. Bir çok ülkede demokrasi baharları sloğanları ile değişimler gerçekleşmiş olsa da yeni kurulmak istenin düzenlerin bir türlü kurulamaması beraberinden sorunlar doğurmuştur. Dileğimiz bu ülkelerdeki sorunların bir an önce ülke yurttaşlarının çıkarları ve istekleri doğrultusunda gelişmesi.
1984 yılından bu yana Kürt sorunu Türkiyenin temel sorunlarının başında gelmektedir. Bu sorunun bilançosunu sürekli tekrarlamaktan bıkmış olsak da neden önemli bir sorun olduğunu anlamamıza yardımcı olan verileri bilmemiz gerekir. Bu güne kadar bu problemlerin çözümlenmemesi sebebiyle harcanan veya heba olan kaynak miktarı 400 milyar dolar civarında. Buna mukabil yaşanan insan kaybımız 40 bin civarında. 4 bin köyümüz boşaltılmış ve yakılmış veya yıkılmıştır. Bu ülkede 17 bin 500 faili meçhul cinayet ve binlerce kayıp söz konusu. Bu sorundan kaynaklı olarak bölgemizde 350 bin civarında güvenlik gücü teyyakuz durumunda çarpışma halinde. Dağda barınan ve silahlı mücadele yürüten PKK silahlı gücü sayısı en az 5 bin civarında. Bu ülkenin savaş uçakları dahil bütün silahlı güçleri savaş modunda çalışma yürütmekte. Ortaya çıkan sendrom sivil, silahlı farkı gözetilmeksizin insanların bombardımana tabi olma durumu. Sanırım son uludere olayı bu konuya örnek olarak gösterilecek bir konudur. Cezaevlerinin durumu insanlık onurunu ayaklar altına alan bir hal almaya başladı. Ülkenin cezaevlerinde kapasitenin üzeride tutuklu ve hükümlü yatmakta. Hasta mahpusların durumu içler acısı olarak ortaya durmaktadır. En az 215 kişi cezaevinde öümcül hastalıklar nedeniyle can çekişmekte. Ülkeni demokrasi alanında düşünce ve ifade özgürlüğü alanında eksiklikler mevcut. Yazar ve akademisyenler başta olmak üzere bir çok aydın ve yazarımız ne yazık ki demir parmaklıklar arkasında hapsedilmiş bir durumda. Yalçın küçük, Ragıp Zarakolu, Büşrü Ersanlı bunların beli başlı örnekleri . Sadece bunlar değil gazeteci meslekdaşlarımız da aynı akıbeti paylaştılar. Şu anda en az 96 gazeteci demir parmaklıklar ardında çıkacakları günlerini bekliyorlar. Bu sayı aynı zamanda dünya rekoru sahibi olmamızı da sağlıyor. İnsan Hakları alanındaki sicilimiz de parlak değil. Türkiye cezaevlerinde halen 15 insan hakları savunucusu cezaevlerinde bulunmakta. Bunların içinde şube başkanları ve genel başkan yardımcıları da dahildir.
Siyasal yaşam ve örgütleme alanında da sıkıntılar mevcut. Bir çok sivil toplum örgütü temsilcisi tutuklu durumda. Bunların çoğunluğunun KESK üyesi sivil toplum örgütü temsilcisi olması ibrenin yönünü muhalefeti bastırma eleştirilerine yöneltiyor. Siyasi partilerin muhalefet kanadı da aynı baskılarla yüz yüze bulunmaktadır. Başta Barış ve Demokrasi partisi yöneticileri olmak üzere sol siyasal partilerin tamamı bir şekilde baskılanmış durumda. Ve daha vahim olan ise Bölge Belediye Başkanlarının makamları yerine cezaevlerinde tutuluyor olmalarıdır. Bu durum aynı zamanda siyasal temsiliyet meselesinde sıkıntılar yaratmaktadır. BDP üyesi Belediye Başkanlarının ve meclis başkanlarının tutuklanması halkın seçme özgürlüğünün engellenmesi manasına da gelmektedir.
Bütün bunlara rağmen 2012 yılından beklentimiz umutvar olmak durumunda. Yeni bir anayasa ile memleketin yeni düzeni kurulabilir. Bütün olumsuzluklara rağmen   yeni yapılacak olan anayasada ülkede vatandaşlık tanımı yeniden yapılarak herkesi etnik kökeni ile kendini tanımlama hakkı başta olmak üzere düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanması gerekmektedir. Bu anayasa aynı zamanda ülkeye barış getirecek bir çalışmanın da tamamlayıcı unsuru olarak görülmeledir. Kürt sorunun barışçıl yöntemlerle çözümü konusunda hala var olan fırsatın heba edilmemesi gerekir. Ölümlerin sorun çözemeyeceği gerçeği unutulmamalıdır.
Yeni yıla başlarken umut diliyoruz. Bu ülkede barış ve huzur dolu günlerde insanların yüzlerinin güldüğü günler dileğiyle...