Geçen gün Ak Parti Batman İl Başkanlığının aylık danışma toplantısında konuşan Ak Parti Batman Milletvekili Ziver Özdemir: “Vesayet yanlıları bölgemizde demokratikleşmeye takoz olunmaya gayret ediyorlar; ancak başarılı olamazlar. Bir vesayeti kaldırırken başka vesayeti getirmeye çalışanlar var. Bunun olmaması için çaba göstermeliyiz.”
Eğer sayın Özdemir’in kastettiği bu vesayeti getirenler; Sağlık İl Müdürü, Başsavcı, Emniyet Müdürü, Bölge Devlet hastanesi Başhekimi,Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü,Şehircilik ve Çevre Müdürü, okul müdürleri ve bunun gibi daha birçok müdürlüğe yapılan antidemokratik atamalar ise sayın Özdemir’e sonuna kadar katılırım. Çünkü son yıllarda gerçekten de tüm Türkiye’de olduğu gibi ilimizde de inanılmaz bir haksız kadrolaşma bulunmaktadır. Ve bu kadroların atanmasının meşruluğu ise hiç tartışılmaya bile açıl(a)mamaktadır ve sayın vekilin dediği gibi bir vesayet kaldırılırken bir vesayet getirilmeye çalışılmakta. Bugün baktığımızda Asker-Kemalist vesayet yerine Polis-Cemaat vesayet yerleşmekte ve yerleşmiş de diyebiliriz. Böyle bir durumda elbette oluşturulan bu korku imparatorluğu karşısında sessiz kalmamak gerek ve halk topyekün vekillerinin yanında olduğunu belirterek bu vesayate karşı dur demelidir. Ama yok eğer sayın Özdemir’in, söz konusu vesayet getirenler olarak kastettiği ülkeye korku imparatorluğu getiren bu kadrolaştırma baronları değil de başka gruptan söz ediyorsa onu bilemem ve burada sayın Özdemir’e naçizane tavsiyem; ilk başta bu zahiren yapılan kadrolaşmanın önüne geçmeye çalışsın ve bu aşikar vesayetçilerin karşısında dik durarak Batmanlıların sesi olsun…
 
Din Kardeşliği mi, Türk-Kürt Kardeşliği mi!
Bir önceki “ALLAH’ın Kürdü Olmak” başlıklı yazımda, Türk-Kürt kardeşliğinin olmadığını ve buna da inanmadığımı ve hatta bu kronikleşmiş slogan üzerinden geçinenlerin olduğunu yazmıştım. Ama bazı dindar Türk kardeşlerim beni yanlış anlamışlar ve benim ırkçılığa kaydığımı dolayısıyla üzüldüklerini beyan etmişler. Buradan başta İstanbul İlahiyatta okuyan Türk kökenli Şerife Hanım ve Marmara İlahiyatta okuyan Ahmet kardeşlerime ve de diğer dindar Türk kardeşlerime şunu izah etmeye çalıştığımı belirtmek istiyorum: Irklar arası kardeşlik olmaz, aynı ülkede yaşanılıyorsa eşit vatandaşlık, yaşanıyor değilse dostluk ve yakınlaşma olur; çünkü ırkların birbirleriyle kan bağı yok ve bundan dolayıdır ki maalesef bazen araları açılır ve birbirlerinin acılarını anlamazlar. Bu sebeple, olmayan bu sloganlaşmış kardeşliği istemediğimi ve tasvip de etmeyi hiç uygun görmediğimi belirtiyorum; dolayısıyla burada herhangi bir ırkın başka diğer ırklardan özel olduğunu söylemiş olmamın ne imkanı vardır ne de ırkçılık yaptığımın söz konusu olmuştur. Ama gerçek anlamda din kardeşliğine ise; hiç şüphesiz evet derim ve zaten bu anlamdaki kardeşlerin de ırkları pek de önem taşımaz; çünkü burada kan bağından da daha önemli, daha kuvvetli ve hiç düşünülmeden canların birbirleri için feda edildiği Manevi Bir Kardaşlık Bağı vardır. Ve bu kardeşliğin en güzel örneği ise; İslam tarihinde Medineli Ensar’ın, Mekkeli Muhacirlere kucak açıp malları ve canları pahasına onları kardeş kabul etmeleridir. Dolayısıyla Şerife Hanım, Ahmet Bey gibi kardeşlerim Mekke iseler hiç şüpheleri olmasın ben Medine’yim…