Hükümet ve bağlı olduğu siyasi parti olan AKP’nin üçüncü dönem iktidarı için hedeflediği temel öğelerden biri de şüphesiz demokratikleşme adına yeni bir anayasanın hazırlanarak yürürlüğü koymasıydı.


Çıraklık, kalfalık ve ustalık olarak nitelendirilen bu süreçlerin sonunda demokratik bir ülke için gerekli olan gereklilikler ve koşullar yaratılacak ve başta AB olmak üzere hedeflediğimiz Uygur dünya ölçülerine varmış olacaktık.


Bu nedenle de ülkenin hemen hemen her yerinde düzenlenen panel ve etkinlikler, sosyal formlar ve anketlerde yeni bir anayasanın nasıl olması gerektiği hususunda görüş alışverişlerinde bulunuldu.


Gerek sivil toplum tarafından gerek hükümet tarafından yapılan çalışmalar ile Meclis tarafından hazırlanması düşünülen yeni anayasanın içeriği konusunda bilgiler ve doneler toplandı. Hatta birçok Sivil Toplum Kuruluşu yeni anayasada yer almasını istediği maddeler veya hususlar hakkında yazılı görüş ve bilgi sundu.


Ülkenin her yanında vatandaşlar yeni anayasanın hazırlanması konusunda mecliste temsil edilen partilerin bir araya gelerek yeni anayasayı hazırlayabileceği kanaatine de sahip oldular.


Mecliste yapılan değerlendirmeler sonucunda oluşturulan Anayasa hazırlık komisyonuna eşit sayıda üye verilmesi meselesinde uzlaşmaya varılması da bu umutları artıran bir unsur olmuştur.


Ancak toplum tarafından genel kabul gören ve benimsenip beklenti haline gelen iktidarın da sözü olan yeni anayasa çalışması aradan geçen bunca zamana kadar tamamlanabilmiş değil. Komisyon yaptığı değerlendirmelerde kamuoyuna yansıdığı kadarıyla sadece 48 maddede uzlaşmaya varmış, uzlaşması mümkün olabilecek 30 kader maddeden de söz edilmektedir.


Yeni anayasa Türkiye için çok önemli bir konudur. Çünkü yılların kangrenleşen sorunlarının çözümü ancak demokratik bir ortamın oluşmasından demokratik bir ortamın oluşması için de anayasal düzenlemelerin yapılmasından geçer. Temel Hak ve Hürriyetlerin herkes için geçerli olacağı, kimsenin kendini ifade etmekte sıkıntı yaşamayacağı, farklılıkların bir sorun olarak değil zenginlik olarak algılanacağı bir ortam için yasal değişiklikler yapmak şart. Bu şartın yerine getirilebilmesi için de çatı konumundaki Anayasanın demokratik ve sivil bir mantıkla hazırlanması gerekmektedir.


Zamanın daralması ve yerel seçimlerin yakınlaşması ile siyasi alanda yeni dalgalanmalar ve sorunlar çıkmadan bir uzlaşı arayan siyaset mekanizması yeni çözümler konusunda kafa yormaktadır. Bu çözümlerden birisi de üzerinde uzlaşmaya varılan maddelerin meclisten geçirilmesi geri kalan maddeler üzerinde ise uzlaşı arama çalışmalarına devam edilmesi, hatta mümkünse uzlaşma maddelerinin artırılarak meclise getirilmesidir. Bu öneriyi gündeme getiren Başbakan oldu. Konunun peşinen red edilmesinin de doğru mantık olmayacağı açık. Ancak şurası kesindir ki yine “Yetmez ama evet” mantığına gelmiş olacağız. Hatırlanacağı gibi geçen dönemde de yapılan değişiklikler bu şekilde gündeme gelmiş ve referanduma gidilmişti.


Yeni Anayasa konusunda ve yeni düzenlemelerin acilliyetin anlayan ve bu konuda sorumluluk taşıyan AKP ve BDP çözümün süratle gerçekleştirilmesinden yana tavır koymaktadırlar. Çünkü ülkede silahların susmasına sağlayan ve kan akmasını durduran çözüm sürecinde ilerleme kaydetmek için yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğini biliyorlar. Buna karşılık her ne kadar masadan kalkmak niyetinde olmadıklarını beyan etseler de istemedikleri maddelerin komisyondan geçmemesi için ayak direten diğer partilerin ise zaman kavramı açısından bir sıkıntıları görünmüyor. Çünkü tamamlanamayan bir anayasa kendileri için seçim meydanlarında koz olacaktır. Hem hükümetin sözünü yerine getirmediğini söyleyecekler hem de başka niyetlerden dem vuracaklardır.


Özetle belirtilmelidir ki Türkiye’de;


Gerek çağdaş demokratik bir ortamın oluşturulması için olsun,


Gerek üyesi olmaya çalıştığımız AB’nin demokratik kriterlerine uygun bir yasal yapıya kavuşmak için olsun,


Gerek hak ve özgürlükler alanında hak ettiğimiz noktaya varmak için olsun,


Gerek vesayet demokrasisinden kurtulmak için olsun, gerek ülkenin kangrenleşen sorunlarının çözümü için olsun yeni bir anayasaya kavuşmamız şarttır.


Türkiye bu sorunlarını aşamadığı için bugünkü sıkıntılarını yaşamaktadır. Kabullenip beraber refah içinde yaşamak yerine red ve inkar politikaları ile baskı ve korku ile bir yönetim sürdürme modeli bizi hayli geri bırakmış durumda. Bu nedenle uzlaşı kültürü ile hareket etmek başta siyaset kurumu temsilcileri olmak üzere herkes için geçerli olmalıdır. Kısmi maddeler ile bir değişiklik yerine komisyonun çalışmalarını sürdürmesi ve tamamlamasının daha hayırlı olacağı kanaatindeyiz. Bu süre ve imkan vardır. Biraz daha zorlamak faydalı olacaktır. Tartışılan çözüm son noktaya gelindiğinde denenmelidir.