Anne, baba, kardeş ve yurdundan uzakta yatılı öğrenci yurtlarında kalan ve hayata hazırlanmak için her türlü fedakârlığa katlanan çocuklarımız, olması gereken ancak değişik nedenlerden dolayı ilgililerin yerine getirmediği görevlerden dolayı ileride ciddi bir sağlık sorunu ile karşı karşıya gelmelerinden endişe ediyorum.

            Şüphesiz ki hayatta kalmak ve sağlıklı olmak için beslenme en önemli unsurlardandır. Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda beslenme, çocuğun ileriki hayatını da etkileyebilmektedir. Bu çağda sağlıklı ve dengeli beslenemeyen çocukların bağışıklık sistemi gelişmemekte, hastalıklara karşı dirençsiz kalmaktadır.

            Batman’da bulunan yatılı okullarımızdaki durum ne yazık ki pek içi açıcı değildir. Genellikle satın alma yoluyla yemek fabrikalarından yemek alınmaktadır. Bununla ilgili denetim görevi okul yönetimlerine verilmektedir. İlgili yöneticilerin görevlerini ihmal ettiklerini tabii ki iddia etmiyorum.

            Ancak çıkan ürüne baktığımızda, yemeklerin hiç de iyi olmadığı, pek sağlıklı pişirilmediği, öğrencilerin yemeği yiyemedikleri, genellikle aynı tür yemeklerin çıktığı, bazı yemeklerin bitirilmeden çöpe döküldüğünü görürüz.

            Kullanılan yağların kalitesi, temizlik şartları yemeğin yenilebilmesini artırmakta veya azalmaktadır. Suyu ve tanelerinin tabakta ayrı ayrı yüzdüğü çorbayı, yediğinizde boğazınızda takılan kupkuru bulgur pilavını merak ediyorum kaç öğrencimiz ağzının tadıyla yemektedir. Amaç sadece karın doyurmaksa, kuru ekmekle de öğrencilerimizin karnı doyar. Bu yemeğin üzerine bir de temiz olmayan ve içine baktığınız takdirde içindeki suyu içemeyeceğiniz metal bardaklarla verilen su da ayrı bir konudur.

            Acaba Milli Eğitim yetkilileri bu okullarda öğrencilerle birlikte hiç yemek yediler mi? Haber vermeden öğlen vaktinde gidip yemekte bulundular mı?

            Ve kendilerine çocuklarını emanet edilen yöneticilerimiz. Her şeyiyle sizlere emanet edilen çocukların yemeklerinin en iyi şekilde çıkması için denetimlerinizi gerçekten yapıyor musunuz? Nöbetçi öğretmenler size yemek ile ilgili bir sorun getirdiklerinde bununla ilgileniyor musunuz?

            Söz yemekten açılmışken Milli Eğitim Müdürlüğündeki yemekhane ve yemeklerden de bahsetmek gerekir diye düşünüyorum.

            Palmiye Lokantası, Öğretmenevi derken en sonunda Müdürlükteki toplantı salonu yemekhaneye çevrildi. Toplantı salonu aynı zamanda yemekhane olarak da kullanılmaya başlanacak. Böylece personelin uzağa gitmeden, kendi evlerinde yemek yemeleri sağlanmış olacaktı. Buraya kadar her şey güzel ama, verilen yemekle kaç kişi doyabiliyor? Eti alınmış haşlama, yağ deposu tatlılar, üç kaşıkta bitirebileceğiniz pilavı yediğinizde bu yemeği yapmak için verilen emeğe mi acırsınız yoksa yenmeden dökülen yemeklere mi o zaman karar verirsiniz. Bir de yemek yerken nutuk da dinleyebilirsiniz! Bunun için kimse sizden fiş de istemiyor. Ayrıca saat 12:10’ dan sonra gitmeniz halinde yemek yiyememe sorunu da yaşayabilirsiniz. Saat 12:10’ da yemek bitiyorsa saat kaçta gitmek gerekir diye merak ediyorum?

            Maalesef bu konuda da Batman hak ettiği yerde değildir. Profesyonelleşmek çok mu zor? Neden işlerimizi hakkıyla yapamıyoruz? Ve neden hakkıyla yapılmayan işlerin hesabını soramıyoruz? Aynı imkânlarla aynı hizmeti daha kaliteli vermek mümkün değil mi? Veya gerçekten kaliteli hizmet vermek isteniyor mu? Peki bizler kaliteli hizmet istiyor muyuz?

            Demokrasi ancak hakkını bilen ve koruyan bireyler sayesinde yerleşir. Bunun için herkes kendi hakkını koruduğu kadar başkasının hakkını da korumalı, kendi iç muhasebesini yapmalıdır.