Ülkemizdeki Cezaevleri sorunları dikkat çeker bir şekilde gündemleşmeye devam ediyor. Gerek yasal mevzuatın suçlu yaratma potansiyeli gerekse cezaevlerinde gerçekleştirilen uygulamalar konuya ciddi şekilde yönelinmesi gerektiğini göstermektedir.
Öncelikle şu konuya bir açıklık getirmek gerekmektedir. Yapılan uygulamaların yasa, tüzük, yönetmelik ve benzeri yerlerde yazıyor olması bu uygulamaların doğruluğunu ve haklılığını göstermez.
Yasa dövebilirsin diyorsa döverim
Yasa hücreye at diyorsa atarım
Yasa soy diyorsa soyarım
Yasa doktorda bile rahat bırakma diyorsa bırakmam
Yasa yasak diyorsa yasaklarım anlayışı ile bu işin yürüyemeyeceği yürüse bile sorunlar ortaya çıkaracağını bilmek gerekiyor.
Doğrudur yasalara uymak gerekiyor ancak yasa koyucu bazı kuralları koyarken bunların uygulanması için veya hangi şartlarda uygulanacağına yönelik de belirlemeler yapmıştır. Uygulayıcıların bu yetkileri kullanırken bu uygulama şartlarına da uymaları gerekiyor.
Cezaevlerinde cezaevleri yönetiminin uygulamaları yerden yere değişiklikler göstermektedir. Bazı yönetimler konuya iyi yönünden değerlendirip sorun çıkmasının önüne geçerken veya geçmeye çalışırken bazı cezaevi yönetimlerinin içerdekilere baskı uygulamak için adeta yazılı kelime aradıkları eleştirisi de az duyulmuyor.
Cezaevlerindeki uygulamalar karşısında seslerini disiplin cezasını göze alarak çıkaranların çoğunluğu siyasi tutuklu ve hükümlüler. Buralardan gelen eleştirilerin yersiz olmadığı da Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün soru önergesine verdiği cevaplardan anlaşılıyor.
“UTANDIRMADAN SOYUYORUZ”
İnsanların kendilerine ait özelleri vardır. Vücut bütünlüğü gibi, Bedeni gibi, Kişisel düşünceleri gibi…
Ancak Cezaevleri uygulamalarında insanların bu özel dünyalarını zorla girilmeye çalışıldığı görülmektedir. Üçlü protokol gibi, Çıplak arama yapma gibi, Hücre cezası gibi…
Son dönemlerde özellikle kadınların kaldıkları cezaevlerinde meydana gelen gelişmeler hiç de iyi bir fotoğraf göstermiyor. Gün yoktur ki bir kadın kapalı cezaevinde yönetimlerin uygulamalarına ilişkin bir şikâyet gelmesin. Kitapların içeriye alınmasında bile bandrol arayan müdürler var. Ya kardeşi sizin kitap bile vermemek için uğraştığınız hükümlü veya tutuklu zaten sizden farklı düşündüğü için orada değil mi? Bari içerde tuttuğunuzda bırakın da istediği bilgiye ulaşsın, istediği kitabı, gazeteyi, dergiyi okusun. Siz izin vermediğinizde dışarıda serbest olan insanlar o kitabı, gazeteyi veya dergiyi okumuyor mu?
Tutuklu veya hükümlü hastalandığında doktora götürülüyor. Burada hastalığını doktora anlatması ve gerekiyorsa doktora muayene olması lazım. Ancak uygulamadaki üçlü protokol gereği bu muayenenin jandarma kontrolünde olması lazım! Bu konuda gelen şikâyetler karşısında yapılan savunma da ilginç “Jandarma veya kolluk gücü sırtını dönüyormuş!” Bunu yapıyorlar mı bilmiyoruz ancak eğer yapıyorlarsa bile bunu insan olarak utandıklarından dolayı yapıyorlardır.
Bu kadar mı hayır. Bir de cezaevlerinde yapılan nakiller veya hükümlü veya tutuklu bir yerden bir yere nakledilirken yapılan bir uygulama var. Çıplak arama! Yani gardiyanlar gelen insanı çırılçıplak soymak suretiyle arıyorlar. En ince noktasına kadar inceleyerek ceza evine öyle alıyorlar. Bu soru da sorulmuş sayın bakana alınan cevap;” "Çıplak arama olarak tabir edilen arama çeşidinin, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 46. maddesinde düzenlediği ve istisnai durumlarda başvurulduğu; bu aramanın, hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin bulunması ve kurum müdürünün uygun görmesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde anılan mevzuatta belirtilen usule göre ve hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde yapıldığı anlaşılmıştır." Şeklinde oluyor.
Olmaz ya hadi olur diyelim bir insanın cezaevi güvenliğini tehlikeye düşürecek bir maddeyi veya eşyayı nasıl ………… taşıyacağı da başka bir konu. Ne diyelim sayın bakan siz utanmıyor olabilirsiniz veya utandırtmadığınızı düşünebilirsiniz ancak insanlık utanıyor bilinsin.