Yıllardan beri toplumumuzu gözlemliyorum. Özellikle çatışmalı süreç olarak bildiğimiz 90’lı yıllarda köylerden kentlere zorunlu göçler yaşandığında, üreten değil, tüketen bir toplum olmaya doğru gittiğimiz gerçeğine inanmaya başlamıştım.

Görünen köy kılavuz istemiyordu. Her tarafta yüz binlerce dönüm ekilebilir arazilerin sahipsiz kalmasıyla sonuçlanan bir süreçten geçiyorduk.

Daha önce alın teri dökerek, üreterek hem kendilerine yetebilen, hem de ürettikleri değerlerle kent ve ülke ekonomisine katkı sağlayan köylülerimiz gerçeğini ülkeyi idare edenler de görüyordu. O nedenle göçleri tersine çevirmek için adımlar atılıyordu.

Bu acı gerçekleri izlerken hep insanlarımızın huzuru, mutluluğu ve refah içerisinde sürdüreceği hayatı için kendimce ç özüm önerileri sunuyordum. Kentlerden köylere geri dönüşü teşvik edecek her adımı desteklemeyi hep görev biliyordum.

Tanıdığım nice aileler vardı ki, köylerinde iken her gün çok sayıda misafiri rahatlıkla ağırlar, yoksul insanlarımıza ise kol kanat gererlerdi…

Çatışmalı süreçte şu veya bu etkenlerle köylerini terk ettikten sonra, kentimize sığınmış, gıda paketlerine muhtaç olmuşlardı…

Bırakın bölgemiz genelini, Batman ili sınırları dahilindeki köylerde hayvancılık önemli gelişme kaydetmişti. Hangi köye gitseniz, akşam saatlerinde bir toz bulutu ile karşılaşırdınız. Gün boyunca kırsalda otlanan hayvan sürülerinin köye girişlerinde neden oldukları duman, köylülerin kendi kendilerine yettiklerinin bir göstergesiydi.

Ziraatla uğraşarak, tarlalarını ekip biçerek ve hayvan besleyerek ailelerini geçindiren köylülerimiz, huzurlu bir toplumun da göstergeleriydi…

TUİK VERİLERİ DÜŞÜNDÜRMELİ…

Ne yazık ki son yıllarda sadece bölgemizde değil, ülke genelindeki tüm bölgelerde köyler boşalıyor, insansızlaşıyor…

Hızla üreten değil, tüketen toplum olmaya gidiyoruz…

Hayır, hayır çatışmalı süreçten söz etmiyorum. En huzurlu süreçten geçerken, köylerimizden kentlere yoğun göçler yaşanıyor…

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) raporlarını izliyor musunuz? Ya da şöyle sorayım; TUİK’in yıl sonlarındaki Adrese Dayalı Kayıt Sistemi Sonuçlarını okudunuz veya duydunuz mu?

Ülke nüfusu, yaş oranları, kentlere göre dağılımı ile ilgili istatistik sonuçlarına baktığımızda gelecek adına endişelenmemek elde değildir…

Söz konusu istatistikleri gören, okuyan akıl sahipleri endişelenirken ve gelecek adına büyük kaygılara kapılırken, toplumumuzun ekseriyetinin bundan habersiz olduğunu söyleyebilirim.

Ocak ayı başında TUİK’in köyler ile kentlerde yaşam süren nüfusumuzla ilgili raporunu bir gazetede okumuştum. Ancak hakkında değerlendirme yapmayı unutmuştum.

Geçtiğimiz gün köyden kente taşınan bazı ailelerin olduğu konusundaki bir sohbet, beni araştırma yapmaya yöneltti. TUİK’in 2017 yılı sonuç raporunu aradım ve buldum.

TUİK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2017 Sonuçlarına baktığımda gerçekten çarpıcı bilgilere ulaştım. Şu bilgileri TUİK internet sisteminden aldım: “Türkiye nüfusu 31 Aralık 2017 tarihi itibarıyla 80 milyon 810 bin 525 kişi oldu. Türkiye’de ikamet eden nüfus 2017 yılında, bir önceki yıla göre 995 bin 654 kişi arttı. Erkek nüfus 40 milyon 535 bin 135 kişi olurken, kadın nüfus 40 milyon 275 bin 390 kişi oldu. Buna göre toplam nüfusun %50,2’sini erkekler, %49,8’ini ise kadınlar oluşturdu. Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızı, binde 12,4 olarak gerçekleşti. Yıllık nüfus artış hızı 2016 yılında ‰13,5 iken, 2017 yılında ‰12,4 oldu.

İl ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı %92,5 oldu; İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı 2016 yılında %92,3 iken, bu oran 2017 yılında %92,5’e yükseldi. Belde ve köylerde yaşayanların oranı ise %7,5 olarak gerçekleşti.”

Değerli Okurlar, bu istatistik sonuçları gelecek için vahim tablo demektir. Kentler eğer nüfusun yüzde 92,5’ini ağırlıyorsa, köylerdeki üreten emekçilerin sayısı hızla azalmış demektir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun bir önceki yıl raporlarına da baktım. Şu ifadeleri bilginize sunuyorum: “Türkiye'de 15-64 yaş grubunda bulunan (çalışma çağındaki) nüfusun oranı, 2016 yılında yüzde 68 olarak belirlenirken, çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı yüzde 23,7, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı da yüzde 8,3 oldu. Köy ve beldelerde yaşayan 6,1 milyonluk nüfusun, 1,3 milyonu 0-14 yaş grubundan, 3,8 milyonu 15-64 yaş grubundan, 941,9 bini de 65 ve daha yukarı yaş grubundan oluşuyor.”

http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=27587

Bu bilgilere göre demek ki köy ve beldelerimizde yaşayan toplam nüfus 6 milyon 100 bin dolayında. 14 yaş altı ve 65 yaş üstünü saymadığımızda, alın teri dökerek, emek sarf ederek çalışan 3.8 milyon insanımıza minnet borcumuz var…

Köylerdeki nüfusun hızla azalması, kentlerde yaşam sürenlerin sayısının ise artması, ülke ekonomisini olumsuz yönde etkiler. Kentlerde yaşayıp, köylerdeki arazilerini ekip biçenlerimizin de hayli yüksek bir sayısı vardır şüphesiz. Ancak yine de gittikçe tembelleşen bir toplum oluyoruz. Kimin biraz maddi gücü, refahı oluyorsa, üretmekten, çalışmaktan vazgeçiyor ve tüketiciler kervanına katılıyor. Bu acı gerçeği görüp, ona göre düşünmek lazım. Biz kentlerde yaşayanlar genelde tüketicileriz, hep hazıra konanlarız.

Köylerdeki nüfus hızla azalıyorsa, geleceğimiz adına tehlike çanlarının çaldığına kesinlikle inanabilirsiniz. Ülkeyi idare edenlere büyük görev düşüyor. İvedilikle köylerdeki nüfusu arttırmanın yollarını aramalıdırlar. Hepimiz bu gerçeği iyi düşünmeli ve üzerimize düşeni yapmalıyız.