7 Haziranda yapılacak seçimin amacı ülkeyi yine ülkenin kaynaklarını kullanarak daha iyi bir yönetimle daha iyi bir yere götürmektir. Yapılan mücadele ise bunu hangi anlayış veya siyasi parti veya partilerin kadroları ve programı ile gerçekleştirmeye yöneliktir.

Hal böyle olunca siyasi parti temsilcilerinden beklenen ülkede gerginlik yapmadan, yasaları çiğnemeden, küskünlük ve kaos yaratmadan bir seçim süreci atlatmalarıdır.

Peki, öyle mi oluyor?

Hayır, hiç böyle olmuyor.

Siyasi partilerin sayın genel başkanları başta olmak üzere kimse kimseye demediğini bırakmıyor.

Şerefsizlik, haysiyetsizlik tanımlamaları seçim meydanlarında yankılanıyor. İş öylesine abartılı bir hal almaya başladı ki olay neredeyse kan davasına dönüşmüş durumda!

Bu doğru bir tavır değil. Bir ülke bir siyasi partinin, bir liderin, bir kadronun, bir anlayışın, bir seçimin kazanılması için bu şekilde feda edilemez.

Yanlışı bile bile ülkeyi bu havaya sokmanın bir anlamı yok. Bu konuşma şekli, kullanılan bu üsluptan derhal uzaklaşılmalıdır.

Üstelik işin kötü yanı bu ateşe su dökecek bir merci’in de artık bulunmuyor olması. Eskiden siyasi atmosfer kızıştığında devletin başı olarak kabul edilen cumhurbaşkanı makamında oturan devlet büyüğü tarafları bir masa etrafında toplar ve ülkenin geleceği için lazım olan tavrı ortaya koyardı. Şimdi bu da gitti.

Gitti çünkü cumhurbaşkanı artık tarafsızlık merkezi olarak değil kurucusu olduğu siyasi partinin temsilcisi olarak miting alanlarına çıkıp kendini anayasada olmayan bir makama seçtirmek için oy istiyor.

Alınan oylar yeterli olursa Anayasa değiştirilecek, ardından başkanlık sistemi getirilecek ve ondan sonra da kendileri devletin başkanı olacak. Şimdiki görev cumhurbaşkanlığı!

Peki, Türkiye bir anayasa referandumuna mı gidiyor?

Hayır.

Geçen seçim kazanılırken AKP’nin birinci önceliği hatırlanırsa 12 Eylül anayasasından kurtulma sözüydü. Aradan bir dönem geçti şimdi tartıştığımız konu yine aynı.

Bu ülke ne şekilde geçerse geçsin bu seçimi de atlatacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki ve sayın liderler bilmelidirler ki bu seçimde meydanlarda söylenen sözlerin parlamentodaki yankılanmaları çok farklı olmaya gebe.

Türkiye hızla bulunduğu denge döngüsünden çıkmaktadır. Sistemi ayakta tutmakla görevli olanlar sistemi bozmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Yenisi yapılmadan eldeki de giderse karşı karşıya kalacağımız durum kaos ortamıdır. Diktatörlük ve zorbalıkla karşı karşıya kalmaktır. Özgürlüklerin sınırlandırılmasıdır ve dolayısıyla ülkenin geriye gitmesidir.

Peki, bütün bunlara gerek var mı?

Benden sonrası tufan demeye gerek var mı?

Ya ben başa ya da kuzgun leşe anlayışına gerek var mı?

Bu durumda diretenleri, bu yöntemleri deneyenleri, sözüm ona ülkenin kurtuluşu için kalem kırmayı ihmal etmeyenleri gördük. Hiçbiri siyaset sahnesinde tutunamadı. Üstelik cenazeleri bile ortada kaldı. Şimdi ülkeyi bu kaos ortamına doğru götüren mevcut siyasi partilerimiz bile sahip çıkmadı.

Hal böyle iken aynı senaryoyu tekrarlatmanın, aynı oyunu oynamanın, aynı kaderi paylaşma riski ile karşı karşıya kalmanın anlamı var mı?

Bu ülkenin ve sisteminin kimyası ile oynamaya başlayanlara bir hatırlatmak lazım. Ülke insanları belli bir noktaya kadar yeniyi kazanma uğruna sessiz kalabilirler ancak unutmamak lazım ki sessizliğe alıştırılan kitleler gün gelir rüzgar tersine döndüğünde de sessizliklerini sürdürmeye devam ederler.

Eden bulur mantığı bu ülkede oldukça egemen olan bir mantıktır bunu unutmamak gerekiyor. Normalde yenilikler özellikle sistem değişiklikleri umut barındırdığından hep ilgi çekerler. Ülkemizde askeri vesayetin ortadan kalkması için gün geldi yapılan haksızlıklara bile sessiz kalındı. Ancak bu durum eğer yenilikler umut verirse gerçekçi olur. Yenilik adına ortaya atılanlar yeni bir baskı rejimi anlamına gelir veya böyle bir algı yaratırsa kimse kusura bakmasın ama çark durur.

Bu ülke insanı özgürlükleri, adaleti, eşitliği ve refahı hak ediyor. Onlara bunları sunmak gerekiyor. Ülke insanı çatışan, bozuşan, ortada etik değer bırakmayan liderler istemiyor. Hele hele bir seçim için ülkeyi heba etmeye yönelenleri iyi bir algıyla hatırlamayacaktır.

Üslup ve tarafsızlıklarını bozanlar yarın rüzgar tersine döndüğünde bozduklarını aramaya çalışırlarsa bulmayabilirler. Bizden sorumluluk gereği tekrar hatırlatılması…