Ülkemizde kişi başına düşen milli gelir ortalaması 17 bin dolar civarında görünmekte. Ancak bu görünen gerçekleşen anlamında değil. Çünkü ülke milli gelirinin yaklaşık yüzde 47’lik bölümü yüzde 20’lik zengin grubun eline geçerken geri kalan yüzde 80 arasında dağılmakta ve bu dağılımda ilk örnekteki gibi adaletsizlikler içermektedir. Yani çok farkında olmasak da birileri bu hengâmede bal yalarken diğerleri parmak yalamaktadır.

Türkiye büyümede son yıllarda yakaladığı yaklaşık yüzde 6’lık oran ile hem istikrarlı bir büyüme kaydediyor hem de milli gelirini yükseltiyor. Geçen seneki verilerle ilgili konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şunları söylemişti;” Milletçe sevindirici haberi TÜİK’den aldık. 2013 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 4.4 büyüme kaydettik. 6 aylık ortalama büyüme oranımız da yüzde 3.7 oldu. Geriye dönük 4 dönemde (yıllık) milli gelirimizi Türk Lirası bazında 1.5 trilyona çıkararak, yeni bir rekora imza attık.”

Ancak bu sevindirici gelişmenin yoksulun sofrasına yansımadığını, işsizliğin artarak devam ettiğini bazı yöre ve bölgelerde ise insanların karınlarını doyurmak için göç etmek zorunda kaldığını belirtmek gerekiyor.

Bu  olumlu gelişmelere rağmen Türkiye, gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaktadır.. OECD'nin araştırmasına göre, Türkiye halen, Şili ve Meksika'dan sonra en yüksek gelir eşitsizliğine sahip üçüncü ülke konumundadır. Çünkü En zengin yüzde 20 Türkiye gelirinin yüzde 46,7’sini alıyor.

Türkiye’deki gelir dağlımı konusunda bir araştırma yapan TÜSİAD ortadaki durumu ortaya koyan sonuçları nedenlerini de belirterek açıkladı. TÜSİAD Başkan Yardımcısı ve Sosyal Politikalar Komisyonu Başkanı Memduh Boydak,” gelir dağılımındaki eşitsizliklerin birçok nedeni bulunduğunu vurguladı ve 'Ülkenin nüfus yapısı, işsizlik düzeyi, kayıt dışı ekonomi ve enflasyon eşitsizliğe yol açan yapısal unsurlar arasında sayılabilir. Bunun yanında vergi, sosyal güvenlik, tarım, fiyat gibi alanlarda izlenen politikalar da gelir dağılımında bozulmalara neden olabildiğini” belirtti.

TÜSİAD Sosyal Politikalar Komisyonu'nun faaliyetleri çerçevesinde, İTÜ İşletme Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Raziye Selim ve Prof. Dr. Ünal Günçavdı ile İTÜ İşletme Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Ayşe Aylin Bayar tarafından hazırlanan raporda, gelir eşitliğinin sağlanmasının etkili stratejiler gerektirdiği vurgulandı ve şu değerlendirmelere yer verildi: 'Büyümenin gelir eşitsizliklerini giderici yönde etki yaratması için, gelir yaratma süreçlerinin iyileştirilmesine ihtiyaç vardır. Gelir dağılımı eşitsizlikleri ile sadece makroekonomik politika uygulamalarıyla mücadele edilemez. Ülkenin üretim kapasitesini artırması ve ekonomiye potansiyel bir büyüme kabiliyeti kazandırılması gereklidir ancak yeterli değildir. Ülkemizdeki iktisadi faaliyetlerin daha formel ve daha kurumsallaşmış bir yapıya kavuşması küresel rekabet düzeyi yüksek olan iktisadi faaliyetlerin payının artması tasarrufların ve mevduat düzeyinin artırılması ve tasarrufun tabana yaygınlaştırılması ekonominin döviz cinsinden gelir yaratabilme potansiyelinin artırılması vergi politikasının ve sosyal nitelikli harcamaların gözden geçirilmesi işgücü piyasalarının kayıtlı ve kurumsal yapısının güçlendirilmesi gibi adımlar, gelir dağılımı eşitsizliklerinin giderilmesinde etkili olabilecek politikalar arasında sayılabilir.'

Bu açıklamalar çerçevesinde konuyu ele aldığımızda ülke kaynaklarının değerlendirilmesinde ve gelir dağılımında yeni politikaların devreye girmesi gerektiği açıktır. Çünkü ülke gelirleri bu şekildeki bir adaletsizlikle dağılmaya devam ederse ileride telafisi mümkün olmayan olayların ortaya çıkması söz konusu olabilir. Bu durumda ortaya istikrarsızlık çıkar ki bunun sonucu da yabancı sermayenin ülkeden kaçışı ve cari açığın artması demek. Sonuç ise sıkıntı.

Milli gelirin yarısını yüzde yirmilik bir zengin sınıfı elde ederse geri kalan da adaletli dağıtılamadığından diğer sınıflar arasında kargaşa çıkacaktır. İnsanlar karınlarını doyurmak için her yolu mubah saymaya başlayacaktır ki bu da toplumsal düzeni bozar. Bu nedenle hükümetin gelir dağılımı konusunda ilk başlarda uyguladığı politikalarını gözden geçirmesinde fayda görüyoruz. Her ne kadar kişi başına düşen milli gelir oranı 17 bin dolarları göstermekteyse de bütün kesimlerin aynı orana sahip olmadığı bazı vatandaşların bunun 5 bin dolarını bile bulmadıklarını hatırlatmakta fayda var.