Yanı başımızda bir savaşın sürdüğünün milyonlarca insanın vatanlarından, yurtlarından göç etmek zorunda kalarak ülkemize sığındığının, işsizlik oranının resmi rakamlara göre gençlerde %20 genel olarak %10 oranının üzerinde olduğunun farkındayız.
Ancak bütün bunlar ülkemizdeki gelir dağılımının düzensizliğini ortadan kaldırmıyor aksine uçurumu daha da artırıyor. Sosyal sınıflar arasındaki gelir makası gittikçe açılıyor ve bu durum böyle giderse şu anda sosyal yardımlarla ötelenmeye çalışılan sosyal sorunun patlamasına neden olacak.
Çünkü hem çalışanlarla çalışmayanlar arasında büyük bir gelir farklılığı ve sorunu var hem de çalışanlar arasında bir ücret dengesizliği var. Bu da büyük bir problem. Ülke gelirinin yüzde seksenini tekeline almış olan yüzde yirmilik bir grubun durumundan şimdilik bahsetmeye gerek yok.
İŞ BULDUĞUNUZA DUA EDİN!
Herhangi bir kurumda veya kuruluşta çalışıyor durumdaki bir vatandaşımız sokağa çıktığında çalıyor olması, konuşmasına engelmiş tavrı ile karşılaşıyor. Çünkü bir işi ve ücreti var ve bunca insan işsiz güçsüz durumdayken ücret yetersizliğinden bahsetmesi abes ile iştigal olarak görülüyor! Bu yaklaşım öylesine ilerlemiş ki artık yöneticiler bile iş bulduğunuza ve ücretlerinize dua edin milyonlarca işsiz çalıştığınız işler için kuyrukta bekliyor tehdidi savuruyor! Milyonların iş kuyruğunda olduğu doğru ancak bunun müsebbibi çalışanlar değil çalışma olanakları yaratamayanlar.
Bu derin çelişkinin yanında bir de ücretli kesimin yaşadığı sorunlar var. Yani çalışanlardan söz ediyoruz. 2014 yılında devletin asgari ücret oranı olarak belirlediği miktar yılın ikinci yarısı için brüt 1134 TL ve net olarak da 981 TL’den oluşuyor. Günümüz şartlarında bu para ile geçinmenin zorluğu ortada ancak bunu bulamayan milyonlarca insanın varlığı da gerçeğimiz.
Ücret ile çalışıp iyi durumda olan seçkin bir sınıf dışında kimsenin kalmadığını da belirtmek gerekiyor. Bu durumun yani bıçağın kemiğe dayanmış olduğunu gören hükümetin uyguladığı politika ise kesimleri birbirine düşürme politikası. Çünkü her kesimin sorunlarını ayrı ayrı gösteren hükümet vermesi gereken maaşı lütuf mantığı ile dağıtıp reklam yapmayı seçiyor. Hâkim ve savcılara verilmesi gereken zam HSYK seçimleri öncesi adeta bir teşvik primi gibi sunuldu. Hâkim ve savcıların mali haklarının yüzde 15 ile yüzde 31 arasında değişen oranlarda olmak üzere net bin 146 lira olarak artırılması öngörülüyor.
Ardından akademisyenlerin durumu masaya getirildi. Bu kesim için yaklaşık olarak 726 lira ile 835 lira arasında zam yapılacak. Açıklama ise Maliye Bakanına ait. Bu durum ile ilgili olarak bir çarpıcı açıklama ise Hacettepe Üniversitesinden geldi. Hacettepe üniversitesi rektörü Prof.Dr. Murat Tuncer;“Üniversite olarak özel bütçemizden öğrencilerimize burs veremiyoruz, ancak 700-800 bin liralık lüks makam aracı alabiliyoruz. Bütçeyi öğrencinin lehine dönüştüremezken, kişisel harcamalar yapabiliyoruz. Yıllık 1-2 milyon lirayı öğrencilerin kullanımına açamıyorum. Öğrenciye bursu yasaklarken milyonluk makam araçları alınmasını serbest bırakan düzenleme son derece yanlış”
Yargı mensupları ve akademisyenlere verilen bu artışlar bu kadar gündemleştirilirken sessiz sedasız verilecek olan bir zam daha var.  TBMM’ye sunulan bütçe yasa tasarısıyla milletvekillerinin emekli aylığı ve maaşlarında 2015 yılında yapılacak artışlar da netleşti. Milletvekillerinin emekli aylıkları yüzde 9.5, maaşları da yüzde 7 oranında artacak. Emekli aylığı almakta iken çalışmaya devam eden milletvekilinin eline geçecek aylık bin 700 lira artarak 23 bin 200 lira olacak.
Kısacası 2015 yılı söz konusu olduğunda üst kesimlerin alacakları zamlar bin liranın üzerinde ancak bir de bu kesimlerle birlikte çalışanlar, onlara ve topluma hizmet edenler var. Asgari ücretle çalışanlar gibi memurlar gibi işçiler gibi. Bu kesimlerin alacakları ücretlerin bir bölümü hükümet diğer bölümü ise toplu sözleşme ile belirleniyor. Ancak bir sorun var.
Geçen sena yapılan memur toplu sözleşmesinde Memur- Sen konfederasyonu ki hükümetin elinde bulunuyor. İmzaladığı toplu sözleşme ile 2014 yılında seyyanen 123 TL’lik bir artışı imzalayarak 2 milyon memurun canına okudu. Bu artışın yıl içinde enflasyon karşısında eridiği ortada. 2015 yılı için öngörülen zam oranı ise %3+3 enflasyon beklentisi ise bu oranların çok üzerinde.
Hal böyle olunca uygulanmakta olan ücret politikasının haksız, adaletsiz ve tarafgir bir çizgide yürüdüğü görülüyor. Dileriz hükümet bu durumu bir seçim malzemesi yapmadan düzeltme gayreti gösterir.