Kış mevsiminin soğuğuna rağmen Ortadoğu ateşi etrafı ölümcül şekilde ısıtmaya devam ediyor. Son gelişmelerden sonra özellikle Suriye sınırında Rus savaş uçağının düşürülmesi ile tansiyonun ve etkinin daha da arttığını belirtmek gerekiyor.

Irak ve Suriye içinde devam eden DAIŞ çetelerine yönelik operasyonlar olsun, rejim askerleri ile muhalifler arasındaki çatışmalar olsun veya koalisyon ve diğer güçlerin hava saldırıları olsun hangisine bakarsanız sonuçta siyasal bir tıkanmanın öldürücü sonuçlarını görmektesiniz.

Bu savaş kapsamındaki alanlardan önemli bir nokta da şüphesiz Kürdistan ve Kürtlerin konumu ile kalıcı komşuları ile olan ilişkileridir.

Gerek Irak ve gerek Suriye rejimlerine karşı mücadele eden Kürt güçleri mevcut durumda fiilen olsa bile kendi yaşam alanlarında bir egemenlik durumu yaratmış durumdadır. Buna karşı bu bölgelerin yönetimleri ile Türkiye arasındaki ilişkiler kafa karışıklığı yaratmaya devam ediyor.

Aslında bizi ilgilendiren temel soru şudur: Türkiye'nin Kürdistan ve Kürt politikası nedir?

Çünkü uluslar arası anlaşmalarla yapılan dağıtım ve çizimlere göre ülkelerinde Kürtlerin bulunduğu ülke sayısı dörttür. İran, Irak, Suriye ve Türkiye.

Bu alanlarda bulunan Kürtlerin değişik şekillerde ve ideolojilerde olsa da bir mücadele içinde bulundukları da biliniyor.

Suriye ve Irak'a net olmasa da bir resim oluşmuş durumda ancak bu resmi renklendirecek olan gelişmeler Türkiye ile varılacak anlaşmaya veya oluşacak duruma göre belirlenecek gibi görünüyor.

Kürtlerin bütün alanlarda başlangıç olarak belirledikleri politika mevcut sınırlar içerisinde otonom bir yapı. Yani ister adına federasyon deyin, İster kanton deyin, İster özerklik deyin nasıl adlandırıyorsanız adlandırın sonuçta yaşadıkları ülkeleri bölmeden haklarının tanınmasını istiyorlar. Bunun için de mücadelelerini siyasi ve askeri olarak yürütüyorlar.

Buna karşı beraber yaşadıkları ülkelerin politikalarının net olmadığını belirtmek gerekiyor.Bizim bu yazıdaki konumuz Türkiye'nin durumudur.Çünkü Türkiye'nin fiili yaptıkları ile söyledikleri arasında çelişkiler var ve bu çelişkiler kafa karıştırmaya devam ediyor.

Aslında bize göre doğru olan durum Türkiye'nin Kürtlerle anlaşarak Misak-ı Milli diye tanımlanan sınırları sahiplenmesidir. Daha açık bir ifade ile Kürtlerle gönüllü bir birliktelik yaratarak Musul ve Kerkük’ü de içine alan bölgede etkin olmasıdır. Bu alanlar zaten şu anda fiilen Kürtlerin denetimine açık olan veya denetiminde olan alanlar. Uluslar arası kurallara göre yapılacak bir tercihte de böylesi bir sonucun ortaya çıkması gerçekçidir. Nitekim Hatay’da aynı durumun olduğunu tarih sayfaları yazıyor.

Bu gerçeğe rağmen Türkiye’de yönetimin net olmadığını belirtmek gerekiyor. Kimsenin bir tek çakıl taşında gözümüz yok politikası söylem olarak dinlendirilirken özellikle Suriye'de de ortaya çıktığı gibi şu ülkenin veya bu ülkenin askerleri orada ne arıyor söylemi cumhurbaşkanlığı makamından dile getiriliyor.

Peki, Türkiye'nin Irak Kürdistan’ındaki askeri varlığı konusunda nasıl biz izahat yapılacak?

Türkiye'nin bu bölgenin BAMERNİ ve BAŞİKA bölgelerinde tanklarla donatılmış askeri üsleri bulunmaktadır.

Türkiye Irak Kürdistan’ında yaklaşık 16 yıldır asker bulundurmaktadır.   Talabani TV’ye dayandırılan haberlere göre; “PKK’nin faaliyetlerini izlemek amacıyla 16 yıldır bölgede bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Zaho’dan Çukurca bölgesine kadar olan 30 metre derinlik, Bamerni Havaalanı’ndan iç bölgelere doğru ise 80 kilometrelik sınır şeridini kontrol altında tutuyor.

 Askeri birlikler ağırlıklı olarak tank ve topçu birliklerinden oluşuyor. Türk askeri, Bamerni haricinde Batufa, Kanimasi, Amediye, Şeladize ve Deraluk bölgelerinde bulunuyor.”

9 Ekim 2012’de, Merkezi Irak Hükümeti, Irak’ta yabancı askeri güçlerin varlığına imkan tanıyan anlaşmaların kaldırılması yönünde karar vermiş ve dönemin hükümet Sözcüsü Ali El Dabbah “Irak topraklarına yabancı asker de giremeyecek” demişti.

Uluslar arası anlaşmalara göre hükümranlık hakkı iddiasında olan Irak’ın bu talebi Türkiye tarafından fiilen kabul görmemiş ve askeri varlık devam etmişti. Şimdi işe Peşmergeleri eğitmek maksadı ile BAŞİKA da bulunan askeri üsse tank ve asker yığınağı yapılıyor.

Konu ile ilgili yazılan haberlerde: “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), iki yılı aşkın süredir Musul'un 32 kilometre kuzeyindeki Başika'da peşmerge güçleri ve diğer IŞİD karşıtı grupları eğiten komando birliği ve tank gücünde nöbet değişimi, Kuzey Irak yönetimi ile varılan bir mutabakatı ortaya çıkardı. Başika'ya Siirt 3. Komando Tugayı'ndan 400 komando gönderildi. Kampta daha önce 90 kadar komando bulunuyordu. Türk askerinin Musul civarında konuşlandırıldığı haberine en sert tepki Irak'tan geldi. Irak Parlamentosu Güvenlik Komisyonu Başkanı Hakim el-Zamili Türk askerine "işgalci" dedi” ve Hava Kuvvetlerinin vurmak için emir beklediğini açıkladı.

“25 tanktan oluşan zırhlı birlikte de nöbet değişimi yapıldı. Tanklar, Trakya'daki zırhlı birliklerden sevk edildi. Başika'ya yerleşen toplam asker sayısı 600'ü buldu. Bölgedeki askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre Başika'daki görev değişimi 2 gün önce yapıldı. Takviyeli görev değişimine ilişkin mutabakata, geçici hükümet döneminde dışişleri bakanı olan Feridun Sinirlioğlu'nun Kuzey Irak'a 4 Kasım'da yaptığı ziyaret sırasında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani ile görüşmesinde varıldı.”

Suriye ve Irak'ta IŞİD'e yönelik hava operasyonları yapan koalisyon güçleri görev değişimiyle ilgili bilgilendirildi. Reuters ajansına konuşan ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, bu faaliyetlerin  ABD  liderliğindeki IŞİD'e karşı uluslararası koalisyonun faaliyetlerinin bir parçası olmadığını açıkladı.

Bütün bunları alt alta sıraladığımızda başta sorduğumuz soruyu artık sormamız gerekiyor. Türkiyenin veya hükümetin Kürdistan politikası nedir?

İşgal mi?

İlhak mı?

İttifak mı?

 Karıştırmak mı?