Türkiye’de sol tek parti dönemini saymazsak (ki o da ordunun gücüne dayanıyordu) bir türlü tek başına iktidara gelecek başarıyı gösteremiyor.

Büyük çabalara rağmen sadece yerel yönetim seçimlerinde bazen yükselen bir oy potansiyeli gösterse bile bu başarı sonradan eski rutin durumu düşüyor.

Peki, Türkiye’de sol neden beceremiyor?

Neden 13 yıl boyunca iktidarda kalan ve bütün olumsuzluklarına rağmen ortaya çıkan sağ eğilimli partiyi geçemiyor?

Türkiye de solu temsil eden partilerin toplam oy oranları neden tek bir sağcı partinin oy oranını bile yakalayamıyor?

Nedenini sağcı partilerin dini politikaya alet etmesi olarak izah edenlerin yanıldıklarını belirtelim. Mesele bu kadar basit değil.

Solun bir türlü başarılı olamamasının altında yatan gerçek neden bu değil.

Solun sistemli çalışmamasından kaynaklı.

Yan gelip yatmasından kaynaklı.

Ülke gerçeklerine ve vatandaşın tepkisi karşısındaki duyarsızlığından kaynaklı.

Bu konuyu Türkiyenin iki temel meselesi çerçevesinde ve basit bir şekilde ele almaya çalışalım. Mesela Kürt sorunu ve eğitim sistemi konusunda.

Türkiyenin ilerici, çağdaş, demokrat, eşitlikçi anlayışını temsil eden partilerin uyguladıkları politikaların daha gerçekçi olmasını beklersiniz değil mi? Mesela sağ kesimlerin veya muhafazakâr kesimlerin değişik nedenlerle karşı çıktıkları fikirlere demokratların daha ılımlı ve çözümleyici bakmaları gibi. Ama maalesef Türkiye’deki sol böyle bakmıyor. Sol birçok alanda sağ kesimlere alan bırakmayacak kadar radikal ve milliyetçi. Bunu Kürt sorununda somutlaştırmak daha gerçekçi.

Kendilerine Ulusalcı diyen kesimlerin MHP’ye bile taş çıkartacak politikalar uyguladığını yakın tarihimizden çok daha iyi biliyoruz. Düne kadar Kürt dostu olarak görünen ancak durumlar değişip şapka düştüğünde kellikleri görülen Doğu Perinçek ve ekibi gibi. Daha döne kadar çıkardığı 2000’e doğru dergisi ile Kürt gençlerini yönlendirmeye çabalayan Baka vadisindeki fotoğrafların başköşesinde bulunan bu zat bugün Kürt hareketinin karşısında en sert politika yürüten kesimlerin başında geliyor. Doğu Perinçek güdümlü politikaların MHP politikalarına rahmet okuttuğunu söylesek yanlış olmaz her halde.

Sadece onlar değil sosyal demokrat olduklarını iddia eden kesimler de aynı durumda. Fransa’daki Kürt konferansına katıldıkları için milletvekillerini partiden atan SHP anlayışının doğurduğu sonuçları herhalde kimse inkar edemez.

Ama ne oldu?

Solun beceremediği adımları AKP kimliğinde Türkiye sağ ve muhafazakâr kesimi attı. Bu sayede Türkiye’de iktidarı ele geçirdiler ve hem kendi iktidarlarını perçinleştirdiler hem de insan haklarına dayalı (!) adımların temsilcileri durumuna geldiler. Çözüm süreci adı altında çalışmalar yürüttükler ve son dönemdeki Erdoğan müdahalelerini saymazsak bugüne kadar ki en iyi politikaları yürüttüler. Sol ise manzarayı seyretmekle kaldı. Ve sonuç ortada her şeye rağmen %41’lik AKP’ye karşılık % 25’lik CHP.

Durum sadece bundan ibaret değil Türkiye sol kesimleri anlayış bazında Türkiye eğitim sisteminin mimarlığına yürütecek kadar kadro potansiyeli ile kurumlarda bulundu. Ancak uyguladıkları politikalar içte ve dışta o kadar tutarsız ve hedefsiz oldu ki şimdi gıkları çıkmıyor.

Türkiye sağ ve muhafazakar kesimleri vakıf, birlik, dernek, cemaat adları altında binlerce kurumu harekete geçirip temel eğitimden üniversite öğrenimine kadar kadro yetiştirmek, sahiplenmek ve yerleştirmekle uğraşırken sol kesim masa başı tartışmaları, sahil tatilleri, yüzme seansları ile vakit harcadı. Sonuçta bütün kadrolara bu kesimlerin yetiştirdiği elemanlar yerleşirken sol kesim son umut olarak cumhuriyet mitinglerine bel bağlamak zorunda kaldı.

Buna rağmen şimdi kalkmış isyan ediyorlar neden böyle oldu diye?

Peki adama sormazlar arkadaş senin kaç tane okulun var?

Kaç tane öğrenci yurdun var?

Kaç tane vakıf kurdun ve buralarda insanlara yardımcı oldun?

Kadınların kurduğu bir iki kurum dışında kaç tane kurumla bu ülkenin sivil alanında sistemli çalışmalar yürüttün?

Siyasal ve sosyal alanda ne kadar kucaklayıcı oldun?

Neden hep kongreler partisi kimliği ile koltuk savaşlarından başını kaldırıp ülkenin durumuna bakmadın ve ona göre politikalar geliştirmedin?

Siyaset yan gelip yatma yeri değil. Çalışacaksın. Eğer hedeflerin varsa ve bu hedefler gerçekten çağdaşlaşmayı amaç ediniyorsa o zaman sistemli çalışacaksın. Yoksa beceremezsiniz!

Aynı eleştirileri şimdi Kürt yurtsever kesimlere de yöneltelim. Siz bunca yerel yönetim gücüne rağmen gerçekten sistemli bir toplumsal kalkınma modeli konusunda başınızı ağrıttığınızı düşünüyor musunuz?

Sonuçta kazananlara bakarsanız en çok radikalleşenin değil en çok ılımlı bir şekilde sistemli çalışanın kazandığını göreceksiniz. Bunu sol beceremiyor bu yüzden de başaramıyor, peki siz ne yapıyorsunuz?