Erken seçime iki aydan kısa bir zaman kaldı. 24 Haziran’da sandık başına gidecek seçmenler, normal genel seçim dışında bir de başkanlık yetkisine kavuşacak Cumhurbaşkanı için oy kullanacaklar…

Bilindiği gibi ülke seçim sathına girdiğinden beri kıyasıya bir tartışma yaşanıyor. Cumhurbaşkanlığı yeni sistemi, milletvekilliği aday adaylığı için siyaset arenası kaynıyor…

Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50 barajının aşılması gerektiğinden, partiler arasında ittifaklar gündeme gelmiş durumda…

Bildiğiniz gibi yeni seçim sisteminde ülkenin Başbakanı olmayacak…

Sayın Binali Yıldırım, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘son başbakanı’ olduğunu kamuoyuna gururla açıkladı…

Ancak parlamento (Türkiye Büyük Millet Meclisi), başbakansız olsa bile yine olacak…

Üstelik daha önce 550 Milletvekilinin bulunduğu parlamentoya, bu kez 600 Milletvekili gidecek…

Batman’ı parlamentoda daha önce 4 Milletvekili temsil ediyordu. Bu sayı 5’e yükseltildi…

Sayı arttığı için haliyle arz ve talep meselesi gibi, bu toplumu temsil etmek isteyenlerin sayısında da bir artış yaşanacak…

SİYASETTEKİ TARAFGİRLİK VE DURUŞUM…

Politikayı, özellikle tarafgirlik olmayı şart koşan ve gerektiren siyaseti sevmeyen ve hiçbir yerinde asla olmak istemeyen biriyim…

Tarafgirliği merkezine alan siyasete bakış açım nedeniyle hayatımda hiçbir zaman, hiçbir parti ve aday için oy kullanmadım…

Bir parti için oy kullandığımda, kamuoyunun karşısında ‘tarafını seçen biri’ olarak çıkmış olacağımdan, bu bana hep ters gelmiştir…

Hep doğrular kimden gelirse gelsin, yanında olmayı ilke edinmişim…

Aynı şekilde yanlışlar da kimden gelirse gelsin, karşısında olmayı inancımın gereği bilmişim…

Ne yazık ki ülkemizdeki siyaset sistemi böyle bir duruma müsait değildir…

Tarafgirlik esastır. Herhangi bir partide yolsuzluk ve hırsızlık yapan birisi için parti içi muhalefet yaparak açıkça tavır koyan siyasetçiler adeta yok gibi…

Ayrıca partiler kurulurken, kendilerine bir yasal çerçeve(daire-hudut-sınır)çizilmiştir. O sınırlara riayet etmeyen partilerin kapatılması için de yasa metinleri bulunmakta olup, bildiğiniz gibi tarihi süreçte gerekenler de yapılmıştır…

Son olarak şunu da belirtmek isterim; çoğu zaman toplumu temsil etmek isteyenleri, toplumun kendisi değil, partilerinin genel merkezleri belirliyor. Bu da ayrıca bir handikaptır.

Bakış açım ve duruşum kamuoyunun ve okurlarımın malumudur. Şahsıma hangi parti olursa olsun, seçimi kazanacağı garanti yerde birinci sıra Milletvekili adaylığı ve üstüne de her ay 100 bin TL maaş verseler, Vallahi asla kabul etmem…

BEDİUZZAMAN’IN ÇARPICI TESPİTİ…

Bu konuda düşünceme en yakın ünlü simanın Bediuzzaman olduğunu belirteyim. Benim düşüncem, Bediuzzaman’ın şu sözleri ile çok örtüşmektedir:

"Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl–i ilim, fikr–i siyasîsine muhâlif bir âlim–i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. İşte, siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm, 'Euzubillahi mineşşeytâni ve's–siyaseti' dedim.

Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melcedir ki, onlara nokta–i istinad teşkil eder. Çünkü, garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona–hâşâ–lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek."

Bu çarpıcı tespitlere katılıyorum, çünkü acı gerçekleri gözler önüne sermektedir. Bu konuda değerlendirme yapan bir yazarın şu sözleri de gerçeklere ışık tutmaktadır: “Siyasette tarafgirlik marazının bir başka tehlikesi de, taraf olunan bir siyasî partinin bütün icraatını hoş görmek, yahut ona kayıtsız şartsız destek vermektir.”

Evet, partiler için çizilmiş sınırlar ve uymaları gereken kurallar açık iken, bir kısır döngü içerisindeki hareketle ülkenin sorunlarının çözümlenebileceğine inanmıyorum. Bu görüşümü, bakış açımı 28 yıl boyunca her seçim öncesinde siz saygıdeğer okurlarımla paylaşmış biriyim…

Benim bakış açım böyledir ve başka gizli bir ajandam da yoktur…

İnandığım değerler, düşüncem böyledir…

Herkesin siyasi düşüncesine, bakış açısına hep saygılı oldum…

Bakış açım böyledir diye, asla politika ile uğraşanlara yönelik aşağılayıcı bir yaklaşımım olmadı.

Herkesin benim gibi düşünmesini isterim. Keşke tüm toplum benim gibi düşünseydi de, karşıt partiler yerine ‘uzlaşıyla’ ülke sorunlarını çözen bir yapı oluşsaydı…

Bu öyle zor bir şey değildir. Misal Batman Kent Konseyinde her görüş ve düşünceden temsilciler vardı. Kent sorunlarının çözümü için ortak akılla hareket edip, genel olarak oy birliği ile kararlar alıyorduk.

Çıkar ve menfaatleri esas almayan bir yapı kurulsa, benim düşüncem uçuk değildir diye düşünüyorum.

Başka ülkeleri bilemem ama ülkemizdeki siyaset sisteminde ‘biat kültürü’, hatta ‘müritlik’ vardır. O nedenle toplumumuzun değişimi zordur.

Benim gibi düşünmeyerek toplumu yönetmeye, temsil etmeye namzet/aday olanlara saygım vardır. Toplumumuzu temsil etmek isteyenler için kriterlerim var. Dürüstlük, güvenirlilik, cesaret, adil duruş, toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde görmek, mecliste söz alıp, hakkı haykırmak, kentin ve halkın sorunlarıyla ilgili olmak ve en önemlisi vicdanlı olmak gibi kriterlerim var. Bu kadarla yetineyim. Bu kriterleri esas alarak siyaset yapanlara başarılar diliyorum.