Son aylarda eşim ve oğlumun kullandığı telefonların faturaları kabarık gelince, ilgili firmayı aradım. Tabi yetkililerine ulaşıp sorununu anlatamıyorsun. Muhatabın, herkesin bildiği gibi; ‘Müşteri Hizmetleri’dir. Zorla ulaştığım muhatabım, bazı ek paketlerden söz etti. Hiçbir ek paket talebinde bulunmadığımı ısrarla ifade etmeme rağmen, gönderilen bir mesajın yanlış bir tuşla onaylanmasının gerekçe gösterildiğini gördüm. Tüm ek paketleri iptal talimatı verdim. Sonraki ay tekrar fatura kabarık gelince, yine müşteri hizmetlerini aradım. Bu kez ek paket değil, interneti gerekçe gösterdiler. Süre aşımında internet erişimini kesmeyen firma, müşterilerini uyarma gereği de duymadan kabarık internet faturasını gönderiyorlar. Bunun kocaman bir yalan olduğunu söyledim. Çünkü bir aylık sürede normal haklarını bile kullanmıyorlar. Sorunu yargıya taşıyacağımı söyledim. O firmayı terk etsem, sözleşmenin bitimine aylar kaldığından, cezası var.

Kendimden örnek verdim, benim gibi sayısız mağdurlar var. Bir sömürü mekanizması kurulmuş. Toplum açıkça sömürülüyor… Sistemde toplumumuzun öz benliğini esas alan bir çark bile işlemiyor. Hal böyle olunca bu düzende para kazanmak için sadece maddeci bakış açısı yeterli oluyor…

Mevcut düzende ‘mana’ esas alınmadığı için ‘helal-haram mevhumu’ önemsenmiyor. Bunun tabii sonucu birilerinin toplumu aldatarak köşeyi dönme arzusudur. Zaten ‘Serbest Piyasa Ekonomisi’ deniliyor. Bu düzende firmaların, şirketlerin kuruluş amacı topluma hizmet vermek değildir. Firmalar, şirketler sadece para kazanma hırsı ile kurulurlar…

Bütün şirketlerin, firmaların yönetim kurulu üyelerine sorabilirsiniz. Bütün yönetim kurulu üyelerinin samimiyet şartıyla verecekleri cevap şöyledir: “Para kazanmak için şirket kuruyoruz.” Maddeyi esas alan sistemde işlerini kuran herkesin tek amacı vardır; daha fazla para kazanmak… Evet, toplumumuz ekseriyetle Müslüman’dır. Normalde helal-haram mevhumuna inanmaları inançlarının gereğidir. Ancak faiz sistemini esas alan mevcut düzende inançlarının gereğini yaşamaları kolay değildir. ‘Mana’yı esas almayan düzenle idare edilen ülkemizde gerçekten de toplumun büyük kesiminin alenen aldatıldığını gözlemliyorum. Ne yazık ki toplumu aldatmayı mubah görenlerin sayısı hızla artıyor… Üretimi değil, daha çok tüketimi esas alan düzende kurulan onlarca firma, onlarca şirket toplumu aldatmanın yollarını da buluyor. Çünkü kanunların, yasaların olması her şey değildir. Yasalara rağmen ülkemizde milyonlarca insan aldatılıyor, sömürülüyor…

İşte esas meseleye yeni geldim. Bu uzun girişi yapmamın nedeni soyut bazı hususlara dikkat çekmek değildir. Toplumun nasıl aldatıldığı konusunda çok somut bilgiler sunmaya çalışacağım.

'ALO SOYGUN HATTI!..

Teknolojinin geliştiği ülkemizde ‘iletişim’de de çığır açılmıştır. Cep telefonları günümüzde vazgeçilmez iletişim araçlarıdır. Sayısız firma serbest piyasa ekonomisine göre faaliyet halindedir…

Ancak söz konusu firmalar açıkça, eskilerin tabiriyle ‘alenen’ toplumu aldatmaktadır. Açıkça bir Alo soygun' hattı kurulmuştur...

Her türlü hile yöntemlerine başvuran firmalar, daha çok para kazanma hırsıyla toplumun önüne yeni seçenekler sunmaktadır…

Daha cazip ürünler, yani her türlü yeniliğe ayak uyduran cep telefonlarına bir itirazım yok.

Toplumun bu konuda aldatılmasını çok önemsemiyorum. İsteyen istediği pahalı telefonu alabilir ve kullanabilir. Ancak firmaların kurduğu sömürü sistemi daha farklı…

Bu köşede açıkça iddiada bulunuyorum; şu anda ülkede kaç çeşit telefon görüşmesi yapıldığını, kaç çeşit tarife ile konuşulduğunu bilen bir kurum yoktur… Çünkü firmalar baş döndürücü bir hızla yeni telefon görüşmeleri ayarlıyorlar… Bu toplum faturalı ve faturasız yöntemle sayısız telefon görüşmesine mahkum edilmiş durumda… Kontör yükleme veya dakika hesabı ile görüşen milyonlarca vatandaşın göz göre göre sömürüldüğü gerçeği açıktır… Bir ‘soygun düzeni’ kurulmuştur…

MUHATABINIZ YOK...

Bu düzende milyonların muhatabı da yoktur!.. Büyük firma sahipleri oturdukları yerden para kazanıyor. Batman'da onlarca bayi onların ürettiği telefonları satabiliyor, faturalarını tahsil edebiliyor, ama en ufak bir soruna müdahil olmuyor...  Neden? Çünkü ‘mağdur ediliyorum’ veya ‘aldatılıyorum’ diyen vatandaşların muhatabı, eğer ulaşabilirlerse firmaların ‘Müşteri Hizmetleri’nden başkası değildir… ‘Müşteri Hizmetleri’ servisi bile zaten sömürü mekanizmasını tescil ediyor… Müşteri Hizmetleri’ne ulaşmaya çalışırken stres yaşamayanların olduğuna inanmıyorum…

Uzun süre telefon başında ve sanal alemde telefon görüşmesi yapanlar, en sonunda stres yaşamamak için hak aramaktan vazgeçmektedir. Sanal alemde yapılan telefon görüşmeleriyle haklarını aramaya çalışan ancak açıkça sömürülen toplum gerçeğine inanıyorum… Firmalar açıkça sayısız seçenekleri ortaya koyarak toplumu aldatmaktadır. Kamuoyuna cazip tarifeler ilan eden firmalar, sözleşme imzaladıkları vatandaşları sömürürken, hak arama yolları da adeta kapalıdır… Milyonlarca abonenin hak arayışına cevap verecek bir yargı, bir hukuk sistemi bulunmamaktadır… Yukarıda özetle anlatmaya çalıştığım soygun düzeni, her gün yeni zenginler üretmektedir…

Mana’ya inanan biri olarak hakkımı helal etmiyorum… Mevcut düzende yaşam sürerken iletişim araçlarından yararlanmak zorundayım. Ancak sadece ‘madde’yi esas alan bir yönetim yüzünden mağdur ediliyorum…

Benim gibi mağdur edilen milyonlar var. Hiç kimsenin hakkını helal ettiğine inanmıyorum…

Telefon hileleriyle açıkça sömürülen

toplumun hakkını kim savunacak?

Daha çok kar hırsıyla toplumu aldatan

firmaları kim kontrol altına alacak?

Ülkeyi idare edenler bu meseleye el atmak zorundadır. Onları göreve çağırıyorum…

Sadece iletişimdeki hilelerden söz ettim.

Telefon ile ilgili firmaların soygun düzenine dikkat çektim. Bankalar da soygun düzenini kurmuştur. Onların soygunlarına da ‘dur’ demenin zamanı gelmiş ve geçmektedir.

Madde’yi esas alan soygun düzeniyle hesaplaşmanın kolay olmadığını bilerek bu uyarıyı yapıyorum. Duyarlı bir toplum olmamız dileğiyle.