Geçtiğimiz Pazar günü Memur-Sen toplu konutlarında oturan bazı vatandaşlar, yerel basınımızda pek yer almasa bile ‘baz istasyonu’na karşı kitlesel bir tepki gösterdiler…

Duyarlı vatandaşlar cami, okul, market ve konutların arasına kurulan baz istasyonuna, özellikle çocukların sağlığı için tepki gösteriyorlardı…

Yıllar önce gündemimizde olan, hakkında araştırmalar yaptığım ve kentin en üst danışma ve karar alma organına taşıdığım baz istasyonlarını unutmuştum.

Memur-Sen TOKİ sakinlerinin hatırlattığı baz istasyonları ve toplum sağlığı üzerine bir değerlendirme yapmak artık bir zorunluluk oldu. Bu mesele hakkındaki görüşlerimi kamuoyunun bilgisine sunarken, ilgililerin bu konuda sessizliği tercih etmemelerini dilerim.

TEKNOLOJİ, KİTLE İLETİŞİM VE BAZ İSTASYONLARI…

Günümüzde teknoloji çok büyük ilerlemeler kaydederken, iletişimde de sürekli yeni çığırlar açılmaktadır…

En önemli kitle iletişim araçlarından birisinin de telefonlar olduğunu biliyorsunuz.

Sabit telefonlar artık tarih olmak üzere…

Eskiden ankesörlü telefonlar vardı. Numaraları çevirerek karşımızdakilerle iletişime geçiyorduk. Şimdilerde cep telefonları ile iletişim kuruyoruz.

Tabi şu kesin bir gerçekliktir; cep telefonları hayatımızı kolaylaştırdı. 2006 yılında bazı çevreci dostlar ve basın mensubu arkadaşlarımla Mereto Dağı’nın zirvesine vardığımda ilk yaptığım şey cep telefonu ile iletişim olmuştu. Bir önemli olay, felaket yaşandığında cep telefonlarıyla görüşmelerde nasıl patlama yaşandığı hepimizin malumudur.

Maalesef her rahatlığın bir de külfeti vardır. Baz İstasyonları sayesinde cep telefonları ile iletişim sağlanabiliyor.

ÇATILARDAKİ DÜŞMANLAR!..

Cep telefonlarının yaygınlaşmasına paralel olarak baz istasyonları da türemeye başladı. Hemen hemen her semtin bazı sokak aralarındaki evlerin ve kimi kurumların çatılarında ‘düşman’ olarak nitelediğimiz baz istasyonları gerçeğini görebilirsiniz…

Bakıyorsunuz hangi mahallede bir yoksul varsa, evinin damına baz istasyonu kurmuş.

Neden?

Çünkü paralı şirketler rahatlıkla yoksulları kandırıp, semt sakinlerinin tepkilerine rağmen baz istasyonlarını özel mülkiyet olan damlara kurabiliyorlar…

Yıllar önce eski mahallemizde semtimizin en yoksulu üç dört katlı bir acube bine yükseltmişti. Sıvasız, duvarsız sadece kolonlar üzerine yükseltilen bina yıllarca öyle atıl durdu. Sonra bir de baktık ki o ucube binanın en üstüne ‘çatılardaki düşman’ olarak bildiğimiz baz istasyonu yerleştirmişler. En alt kattaki çocuklarının sağlığı ne olacak diye sorulunca, çaresizlikten dem vurulmuştu…

Doğrudur yoksullarımız var. Şirketler bu kadar ahlaksızca yoksulluğu istismar edebiliyorlar. Yoksullarımızın hak ve hukukunu soracak resmi merciler yok ne yazık ki…

Baz istasyonlarının toplum sağlığını tehdit ettiğine dair sayısız bilim insanı görüşü ve mahkeme kararı var. Yargıtay’ın bile onadığı baz istasyonu kararları gösteriyor ki iletişimin topluma ağır bir faturası söz konusudur…

2003 yılında Yargıtay ile Aycell firması arasında protokol imzalanmıştı. Ancak bunun öncesi vardı. Bazı Yargıtay çalışanlarına ‘kanser teşhisi’ konulunca, kızılca kıyamet kopmuştu…

Yargıtay çalışanlarından bazılarının kanserden dolayı hayatlarını kaybetmeleri üzerine baz istasyonları gerçeği Türkiye kamuoyunun gündemine oturmuştu…

Bunun nedeni Yargıtay Başkanlığı ana binasının çatısına kurulan baz istasyonuydu. Googlede bir arama yaptığımda konumuzla ilgili şu bilgilere ulaştım: “Bazı çalışanlarına kanser teşhisi konulması üzerine Yargıtay'ın çatısındaki baz istasyonları kaldırıldı. Yargıtay Başkanlığı ile Aycell firması arasında 2003'te imzalanan protokolle ana binanın 3 noktasına baz istasyonu yerleştirilmişti. İstasyonların, personel üzerinde olumsuz etki yarattığı iddiaları üzerine Başkanlık, harekete geçti. Odası baz istasyonuna yakın olan bir Yargıtay üyesine 'ilik kanseri' teşhisi konulması üzerine, 26 Eylül'de 3 baz istasyonu söküldü. Ordu Fatsa'da yaşayan Osman Güvenalp, 3 Kasım 2004 tarihinde ilçede bir GSM operatörünün Yeni Kumru Caddesi'nde bir apartmanın terasına yaptığı baz istasyonunun kaldırılması için Fatsa Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açtı. Şikayeti görüşen Fatsa Asliye Hukuk Mahkemesi, 23 Kasım 2006 tarihinde, ‘Baz istasyonunun durdurulması, sökülmesi ve müdahalesinin önlenmesi şeklinde’ karar aldı.(Bu kararla baz istasyonlarından rahatsız olan her vatandaşa bunlardan kurtulma yolunun açık olduğu gösterilmiş oldu.) Yargıtay, Ankara Asliye 22. Hukuk Hakimliği’nin verdiği kararı oybirliği ile 27.09.2004 tarihinde bozarken, karar metninde şu cümleler yer almıştır. ‘bu ve benzeri tesislerin işletilmesi sonucu geniş bir halk kitlesinin yarar sağladığı bilinen bir olgudur. Ne var ki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan gerek hizmetten elde edilen yarar ve bunun karşısında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin, kişi yaşamının önüne geçmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Kaldı ki somut olayda, bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunluluk da bulunmamaktadır. Muhtemelen fazla bir giderle de olsa, başka bir yerde aynı sonuçları sağlayacak bir istasyonun kurulması ve hizmet vermesi olanaklıdır.”

Bu haberde geçen karar üzerine Şamil Demir isimli bir avukat, “Yargıtay bu tarihi kararıyla birlikte, baz istasyonu tartışmasında önceliği soyut yönetmelik değerlerine değil, ‘vatandaşın sağlığına’ vermiş ve baz istasyonlarının yaydığı radyasyonun uzun vadede insan sağlığına gerek psikolojik gerekse doğrudan zararları olduğunu, yerleşim yerlerinden uzakta kurulmaları gerektiğine karar vermiştir” diyerek yorum yapmıştı. Bu değerlendirmeye katılıyorum.

Dünya Sağlık Örgütü’nün kamuoyuna yaptığı açıklamalarına bakarsanız baz istasyonlarının toplum sağlığına hiçbir zararı yok. Ancak gerek yargı kararları, gerekse bazı bilim insanlarının açıklamaları vardır ki, toplum sağlığının korunması için baz istasyonlarının her yerde kurulmasının yanlışlığına dikkat çekiyorlar.

Devamı yarın