Cumartesi günü akşam saatlerinde Türkiye’nin Suriye’nin Kuzey bölgesi Azez’e fırtına topları ile saldırıda bulunduğu haberleri alt yazı olarak verilmeye başlandı. Askeri kaynaklardan açıklama gelinceye kadar yapılan haberler ve yorumlar Türkiye’nin PYD veya YPG güçlerinin kontrol altına almış oldukları hava alanına saldırının yapıldığına yönelikti. Hatta açıklamalarda Türkiye’nin Suriye’nin kırmızı çizgi hattının ihlal edildiği ve bunu karşılık verildiği sık sık hatırlatıldı.

Ancak ilerleyen süre içerisinde haber şekli değişikliğe uğradı konu askeri kaynaklara dayandırılarak şu haber geçildi: “Halep'e bağlı Azez ilçesinin güneybatısında yer alan Maranas bölgesinden bölücü terör örgütü PYD/PKK mensuplarınca Akçabağlar üs bölgesine ateş açılması üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarınca angajman kuralları çerçevesinde karşılık verildi.

Askeri kaynaklardan alınan bilgiye göre, Halep'in Azez ilçesinin Güneybatısında yer alan Maranas bölgesinden terör örgütü PYD/PKK mensuplarınca Akçabağlar üs bölgesine ateş açıldı.

Bunun üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, angajman kuralları çerçevesinde karşılık verdi.

ÇALIBOĞAZI BÖLGESİNE HAVAN ATIŞI

Ayrıca, Hatay'ın Çalıboğazı karakolu bölgesine, Suriye tarafında bulunan rejim unsurlarınca saat 14.55'te havan atışı yapıldı.

Bunun üzerine TSK unsurları angajman kuralları çerçevesinde karşılık verdi.”


Bizde bir deyim var. “Top atmak” şeklinde. Bu top atma fiiliyattaki gibi fırtına toplarını karşı cepheye atmak değil elbet. Bu top atma iflas etme anlamında kullanılır.


Suriye meselesi çok tehlikeli bir mesele ve her adımının hesaplanarak hareket edilmesi gereken bir yürüyüşü içeriyor. Çünkü eğer her hangi bir yere yanlış basarsanız sınırdaki mayınların kurbanı olur ve ölmezseniz bile bacağınızdan olursunuz. Kısadan hisse Suriye’ye karadan girmek mayınlı alana girmek kadar tehlikeli.


İkinci unsur elbette hava kontrolü sağlamaktan geçiyor lakin bu mesele de “atılan ilk yemi yutma” şeklinde gerçekleştiği için ortadan kalktı. Rusya uçağının düşürülmesinden sonra maalesef artık uçaklar artık sınıra yakın bölgede bile uçuş gerçekleştiremiyorlar. Çünkü Rusların elindeki S-300 füzeleri hazırda bekletiliyor. Petriotlar da çekildiği için durum oldukça tehlikeli.


Sınırdan artık eskisi gibi yardım gönderme, eğit-donat unsurlarını yollamak da oldukça riskli hale geldi. Çünkü aşağı bölgede artık DAIŞ çetesi tur atıyor.


Orada olup bitenlere seyirci kalmak gibi bir durum kalıyor, cumartesi günü olduğu gibi karşı tarafı top atışlarına maruz bırakmak. Lakin belirtmeliyiz ki Suriye’ye top atışları yapmakla ticarette top atmak arasında büyük bir fark bulunmuyor artık. Çünkü bu top atma siyasetten top atmaya benziyor. Bizim Suriye politikamız üzülerek belirtelim ki top atmış vaziyette.


Başında beri söylüyoruz ve dilimiz ve imkânlarımız elverdiğince hatırlatmaya devam edeceğiz. Türkiye Suriye’de başarılı olmak istiyorsa,masada sağlam oturmak istiyorsa Kürtlerle uzlaşmalı ve Kürtlerin dostu olduğunu ispat etmelidir.Aksi durumda Kürtlerin kazanımlarını sindiremeyen bir ülke konumundan ve izleniminden kurtulamayacaktır. Öyle süper güçler olan ABD ve Rusya’ya dönerek “ya bendensin ya onlardan” açıklamaları ile bir arpa boyu kadar yol almak bile mümkün olmayacaktır. Bakın Cenevre-3 görüşmeleri sırasında da aynı tavır ortaya konuldu. Evet başarı gibi görünen bir durum oluştu ve PYD görüşmelere davet edilmedi ama şu gerçek de ortaya çıktı ki PYD olmadan Cenevre’de görüşmeler de tıkandı ve 29 şubata ertelendi. Dileriz bu yıl şubat 29 çeker!


Aksi durumda Cenevre görüşmelerinin sonuca bağlanması için dört yıl daha beklemek gerekecek. Malum şubat ayı dört yılda bir 29 gün çekiyor!


Bir de bu ara sık sık gündeme gelen Suudi Arabistan askerleri ile kara operasyonu meselesi var. Deniliyor ki Suudiler Türkiye’ye gelecek ve Türkiye ile birlikte bir kara operasyonu ile Suriye’ye girilecek?


İşte bu durum tam da top atmanın daniskası olacak söyleyelim. Çünkü Türkiye-Suudi Arabistan ilişkisi artık gizlenemez ve saklanamaz bir Sünni-Şii çatışmasının resmidir. Bu bölgede mezhep savaşının başlaması ile birlikte bölge uzun yıllar sürecek olan bir savaş ortamına girecek ki bunun en fazla acısın çekecek olan ülke Türkiye olacaktır. Çünkü her ne olursa olsu Arap dünyasının Türkiye’yi Sünni dünyanın lideri olarak kabul etmesi artık mümkün değil.


Yemendeki çatışmaları da sürece dahil edersek ortaya çıkacak durum karşısında olayı DAIŞ’e bağlayıp DAIŞ’in yenilgisi ile ortadan kalkacak bir durum olarak belirleyemeyiz.


Sonuç olarak belirtmeliyiz ki izlenmekte olan Suriye dış politikası haddinden fazla duygusallık içeriyor ve bir an önce bu politikadan vazgeçilerek akıl ve mantığa dayalı bir politikaya dönülmelidir.


Savaştan kim galip çıkarsa çıksın unutulmamalıdır ki yan yana olan halkların dostluğu önemlidir. Dönem düşman kazanma zamanı değil dost bulma zamanıdır. Bu nedenle topyekun top atmamak için top atışlarını ayarlamak yararlı olacaktır!