Bugün üstü kapalı değerlendirmelerimle birilerine taş atmak istiyorum. Üstü kapalı da olsa feraset sahipleri mesajımı anlayacaklardır.

 

Özellikle şu zaman sürecinde bazen,

kimi gelişmelere,

hadiselere,

 

olaylara,

durumlara tanık olduğumda,

‘birilerinden’ tek kelimeyle tiksiniyorum!..

 

Hal ve davranışları,

duruşları,

yaklaşımları,

bukalemunlukları,

yağcılık ve yalakalıkları ile

‘birileri’ gerçekten tiksindiriyor!..

 

Kim bunlar?

Hayatın her alanında, her meslek

ve meşrepte böylelerini görüyorsunuz…

 

Gazetecisi,

politikacısı,

imamı,

tüccarı,

memuru,

esnafı vs…

 

Yahu dünyayı ebedi mi sanıyorsunuz?

 

Bir insanın yanlışlarını görerek

değişmesini anlarım…

 

Ancak değişim yaşarken düne kadar kendileriyle hareket ettiklerine en büyük düşman kesilmeleri var ya, tiksinti vericidir…

 

Adamlar politikacı.

Düne kadar en aşağılık

küfürleri, hakaretleri

yapmaktan çekinmiyorlar.

 

Ancak çıkar ve menfaati kendilerine her

şeyi unutturabiliyor. Samimiyetinize kim inanır?

 

Adam gazeteci-yazar, düne kadar güç

ve kuvvet sahibi efendisinin sağ kolu…

 

Rüzgar tersten esince, yeni bir efendinin gözüne girebilmek için en aşağılık iftiralarda bulunarak eskiye küfür ediyor…

Sadece bu davranışı bile samimiyetsizliğinin göstergesi değil mi? Yarın rüzgar tersten eserse, bugün sadakat gösterdiklerine de saldırmayacağının garantisi var mı? Bu toplumun ahlaklı,

 

erdemli,

ilkeli,

dürüst insanlara ihtiyacı var…

 

Çıkar ve menfaatleri için her şeyi mubah görenlere değil, dürüst ve ilkeli insanlar lazım bize…

 

Her devrin yağcı ve

yalakalarından tiksiniyorum…

 

LEŞ AKBABALARI...

Her dönemde çıkar ve menfaatlerini toplumun çıkar ve menfaatlerinin önüne koyanlar vardır. Onları çıkarcı akbabalara benzetiyorum.

 

Nerede bir leş düşse kokusunu

alıp, çullanan akbabalara…

 

Leş peşinde koşan dev kuşlar üzerinden

bir benzetme yapmıştım yıllar önce.

 

Akbabaları doğadaki temizliğin elemanları

olarak da bazen değerlendirebiliyorum.

 

Ancak bu değerlendirmemde

doğadaki çıkarcılar olarak söz edeceğim.

 

Çocuktum ama yine de leş akbabalarını

sevmezdim. Çünkü fırsatçılık yapan kuşlardı…

 

Elime taşlar alır, peşlerine düşerdim.

 

Korksam bile onlara taşlarımı atardım…

 

Bazıları korkup kaçardı.

Bazıları ise, benim yalnız başına küçük bir çocuk olduğumu bildiklerinden olacak, aldırış bile etmezlerdi…

 

Leş kargaları diyorlar ya,

asıl leş akbabaları demek lazım…

 

Leşler, bilgisizlikten, cahillikten kaynaklanıyordu.

Köylülerimiz bilinçli olmadığından

hayvanları hastalanıyor ve ölüyordu.

 

Ölen leşleri, bilinçli bir toplum

olmadığımız için etrafa atıyorlardı.

 

Akbabalar da o nedenle leşler

için toplanıyordu…

 

Fırsatçı akbabalar!..

 

Biliniz ki nerede bir duyarsızlık,

denetimsizlik varsa, orada leşler olacaktır…

 

Nerede leşler etrafa atılırsa, bilesiniz ki

leş akbabaları oraya üşüşecektir…

 

Maalesef duyarsızlıktan, denetimsizlikten kaynaklı olarak sorunlar yaşıyoruz.

 

Sorunlar sorunları doğuruyor.

Etrafa leşler(!) haliyle düşüyor…

 

Ve sorunları fırsat bilenler türüyorlar.

Etrafta yığınla leş akbabaları kol geziyor!..

 

Bir doğal afet mi yaşadık,

ortaya sorunlar mı çıktı?

 

Hemen fırsatçılar türüyor içimizden…

 

Günümüzün leş akbabalarından söz ediyorum.

Yaşanan afetten faydalanmak

isteyenleri leş akbabalarına benzetiyorum…

 

Açık konuşmam gerekirse, günümüzde leş peşinde koşan çıkarcıları gördükçe, çocukluğumda havada uçuşan akbabalar gözümün önüne geliyor…

 

Çocukluğumda yaptığım gibi, korksam bile elime taş (kalem) alıp, fırlatıyorum leş akbabalarına!..

Bilmem korkup kaçacaklar mı?

 

Yoksa, yalnız olduğumu düşünüp,

aldırış mı etmeyecekler?..

 

Gelin hep birlikte fırsatçı leş akbabalarına

(Çıkar ve menfaatçilere) taşlarımızı atalım!..