Gelişen ve değişen yeni  dünya düzeninde her alanda olduğu gibi toplum hayatında da değişim kaçınılmaz olmuştur.

Değişimin en büyük faktörü kuşkusuz sanayi devrimi olmuştur. Gelişen sanayi ile birlikte bir süre sonra insanların doymak bilmeyen para hırsı, beraberinde kapitalizm denilen ve değerleri yiyip, yutan canavarı, sosyal hayatımızın içine almaya başlamıştır. Sanayi devrimi ile birlikte gelişen teknoloji ve kitle iletişim araçları; radyo, tv, internet ile de kapitalizmin getirmiş olduğu dünyevi yaşam tarzı, insan yaşamında değerleri ikinci planda bırakıp maddiyatı ön plana çıkarmıştır.

Yaşam ve geçim mücadelesi veren şehir insanı, gittikçe resmileşen ve çıkar ilişkilerine dayanan toplumsal yaşamın ve cezp edici medya yayınlarının saldırısı altında kalmıştır. Toplumu kenetleyen değerleri; örf, adet, gelenek,  görenek ve inanç birikimini küreselleşen dünya değerleriyle yargılamaya gün be gün hayatından çıkarmaya başlamıştır.

Küreselleşen yeni dünya düzeninde maddiyatçı ve çıkarcı ilişkilerin içinde kaybolan insan, stresli yoğun çalışma temposu ve hayat mücadelesi içinde ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken değerlerden arındırılmış yeni dünya düzenine göre, kitle iletişim araçlarının topluma enjekte ettiği biçimde karşılamaya çalışmaktadır.

Değişim ve gelişim elbette kaçınılmaz olacaktır. Ancak, sonuç her zaman böyle mi olacak? Sorusuna cevabımız elbette hayır olacaktır. İnsan her türlü toplumsal çevre ve doğa koşullarına uyum sağlayabilecek şekilde yaratılmıştır.  Ancak değişimin ani ve keskin bir şekilde yaşandığı toplumlarda bu değişimin hızına ayak uyduramayan ve çağın gelişmelerinden haberdar olmayan ve kendini geliştirmeyen, bilgi ve kültür düzeyi bakımından yoksun olan insanlar bu değişimin yükü altında kalıp kaybolacaktır.

İnsan yaşamını sürdürürken belli başlı ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Bu ihtiyaçları fizyolojik olduğu kadar duygusal ve manevi de olabilir. Sözgelimi açlık, susuzluk cinsellik gibi fizyolojik ihtiyaçlar ile sevgi, kardeşlik, dayanışma, aşk vs. gibi duygusal;  inanç gibi manevi ihtiyaçlar olabilir. Gelişen ve değişen yeni dünyada tv, internet, akılı telefon ve sosyal medya kanalları insanlar arasındaki ilişki ve iletişimi kolaylaştırmış, toplumun içinde herkesin gözü önünde yapmaktan imtina ettiği pek çok davranışı artık bu kanalların arkasından yapar hale gelmiş.

İşte tüm bu yukarıda saydığımız sebeplerden ötürü insanoğlu kendi nefsine yenik düşerek evlilik dışı çirkin ilişkiler yaşayarak hem kendi hem de çevresindeki pek çok kişinin hayatını karartmakta ve toplumun içinde de derin yaralar açmaktadır. Medyada sürekli haber olarak yer alan; evlilik dışı ilişkiler, tecavüz, taciz, istismar, aldatma ya da nikahsız aşk hayatı  sonrası ortaya çıkan korkunç tabloyu farklı bakış açılarıyla ele almak ve değerlendirmek yerinde olacaktır.  

Değerlerden uzak bir yaşam biçimi geliştiren bu tür insanlar salt cinsel dürtülerini tatmin etmek uğruna toplum ahlakına ya da inancımıza ters düşecek şekilde ilişkiler içine girmekte ve bu girdiği ilişkilerde pişmanlık duyduğunda bile bu işten yakasını kurtaramamaktadır. Sonuç olarak kendi ile beraber başkalarının da hayatının kaybolup kararmasına neden olmaktadır.

Değerlerden yoksun olma durumu sadece bilgi ve kültür düzeyi düşük bireyler arasında olan bir durum da değil üstelik. Hatırlarsanız bir üniversitesinin öğretim üyeleri  ile üniversitenin sekreteri arasındaki aşk üçgeni de cinayetle sonuçlanmıştı.

Başlangıçta yapılan küçük hatalardan dönülmediğinde içine düşülen durum geri dönülemez bir noktaya gelmektedir. Haberlerde sıkça yer verilen tecavüz, taciz, istismar, evlilik dışı ilişkiler ve sonrasında dünyaya gelen bebekler  ve bu bebeklerin terk edilmesi, satılması  ya da vahşice öldürülmesi şeklinde kaybolan hayatlar ile tecavüz sonrası öldürülerek, kimi zaman hunharca parçalanan cesetlerin suya atılması, toprağa gömülmesi  ya da ormanlık alanlara atılması suretiyle kaybolan hayatlar, son olarak nikahsız aşk hayatı yaşayan çiftlerin ayrılması, aldatması durumunda çiftlerden biri tarafından kıskaçlık, namus cinayeti ile öldürülmesi şeklinde kararan hayatların olmaması için değerlere ivedilikle dönülmesi dünyevi yaşam biçiminden uhrevi ve dünyevi yaşam dengesini kuracak bir toplum hayatına dönmemiz hepimiz için elzemdir.

Sonuç olarak bu çirkin ve yanlış ilişkilerin, suçların ve davranışlarının elbette çok boyutlu sonuçları olacaktır. Kimi zaman bir anlık hatanın geri dönülemez sonuçları;  dünyevi açıdan cinayet, suç, hapis cezası; dinsel açıdan günah ve cehennem azabı; toplumsal açıdan kınanma, dışlanma ve rezillik gibi çok boyutlu sonuçları ile kararan hayatlar olacaktır.