Geçtiğimiz yılın son aylarında yaşanan ekonomik kriz, doları 7 TL üzerine çıkarmış, paramız değer kaybetmiş, altın değerini uçurmuş, hayat pahalılığı artmış ve bütün bu olumsuzluklar başıboşluğu, düzensizliği de beraberinde getirmişti…

Olumsuzluklar zincirine hükümetin doğalgaz, elektrik, akaryakıt, gübre vs zamları eklenmişti…

Hayatın her alanında iğneden ipliğe her şeye zam yapılmış, 25 kuruşa satın alınan 500 gramlık pet hazır suları bile, 1 TL’ye yükseltilmişti…

Önüne gelen esnaf zam furyasına katılmış, yoksullar perişan olmuştu…

Fırsatçılar türemiş, marketler zam yarışına girmişti.

Alım gücü düşen toplumun tüm kesimleri (sade vatandaşlar, işçiler, memurlar, emekliler, işsizler), büyük sıkıntıdan kurtulmak için hükümetin açılımlarını beklemişti…

Amerika’nın kurduğu ekonomik baskı gerçeği de açıktı…

Tutuklu bulunan bir Rahip nedeniyle, ABD’nin dengesiz başkanı açıkça tehditler savuruyordu…

Neyse ki o süreç aşıldı, Altın değeri biraz düşerken, dolar 5 TL sınırlarına kadar indi,

dolar ve diğer yabancı para birimleri karşısındaki paramızın değer kaybı biraz olsun düzeldi.

Ancak yaşanan olumsuzlukların faturası yüksek enflasyon olarak karşımıza çıktı…

**

**

Tabi bu arada içimizdeki kötüler hiç boş durmadılar…

Çıkar ve menfaatleri için her çareye başvuran fırsatçılar, ekonomik krizin gerilemesine rağmen, temel gıda maddelerinin, sebze ve meyvelerin fiyatlarını uçurmaya devam ettiler…

Ülkeyi idare edenler yaptıkları zamları geri çekme ve daha sıkı bir denetim mekanizması oluşturma yerine, önce sert uyarılar, ardından ise ‘Tanzim-Satış’ hamlesine başvurdular…

Hükümetin daha önce kamuoyuna duyurduğu, ‘Enflasyonla Topyekün Mücadele’ kapsamında büyük şehirlerde tanzim-satış dönemi başlayacaktı…

Hafta başından beri Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı büyük kentlerde, vatandaşların toplu bulunduğu meydanlarda, noktalarda tanzim-satışlar start alırken, vatandaşlara daha ucuz sebze ve meyve satışı gerçekleştirildi…

Şu yazıyı kaleme aldığım sırada örneğin İstanbul’un 50 noktasında belediyeler eliyle tanzim-satışlar yapılıyordu…

Ankara, İstanbul ve bazı şehirlerdeki bu uygulama güzel de, hayat pahalılığı sadece o kentlerde mi var?

Bizim günahımız nedir ki domates 7, sivri biber 14, patlıcan 12 TL'den satılıyor?

Tanzim satışın yapıldığı kentlerde yarı yarıya inen fiyatlar tüketicilerimizi elbette mest ettirmiş, erişim imkanı olan yoksullarımıza büyük sevinç yaşattırmıştır…

Kamuoyuna, yaygın medyaya yansıyan bilgilere göre marketler de bu piyasa koşullarına ayak uydurmak için sebze ve meyve fiyatlarını indirmiştir…

**

**

Öte yandan birkaç gündür tanzim-satış noktalarının çevresinde oluşan ‘kuyrukları’(ucuz sebze ve meyve almak isteyen insanların oluşturduğu uzun kuyruklar) izliyoruz milletçe…

TANZİM-SATIŞ SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?..

‘Tanzim-Satış’ dönemi, sanırım geçici olacaktır.

Çünkü bunun sürdürülebilir bir durum olacağına inanmıyorum…

Toplumu rahatlatmak, yoksullarımıza rahat nefes aldırmak, aramızdaki fırsatçıların tekerine çomar sokmak en çok beni sevindirir. Sosyal medyadaki paylaşımımla devam edeyim: 70,80'li yılların kuyruklarının tanığıyım. Toplumun çok büyük umutlar bağladığı mevcut siyasi iktidarın kuyruklarına alışamam.

Çıkar ve menfaatlerini düşünerek hayat pahalılığını artıran aramızdaki kötülerle mücadele edilmesine eyvallah. Ancak bu tanzim satış çözüm mü, iyi düşünmeliyiz.

Belediyeler sayısız tanzim satış noktaları kuracaklar, kuruyorlar, görevliler görevlendiriyorlar. Bu görevliler nereden bulundu, eğitim durumları, deneyimleri nedir, sebze ve meyve satma geçmişleri var mı? Piyasa öyle kolay mı?

Bu konuda bir çalıştay düzenlenmedi, kimsenin görüşü alınmadı, artı ve eksiler tartışılmadı. Belediyeler zarar ederse, faturasını yine milletçe öderiz. Toplumumuz ucuz soğan ve biber vs kuyruğuna giriyorsa, oturup nerede yanlış yaptığımızı düşünmeliyiz. Çıkar ve menfaatperestlerle uğraşmak, onların tekerlerine çomak sokmak, yoksul halkımıza ucuz gıdalar sunmak hayırlı bir çalışmadır ama tanzim satışın çözüm olarak sunulması bana göre yanlıştır.