Yirmi birinci yüzyıla yelken açan dünyada insanlığı tehdit eden en önemli sorunların başında ‘enerji ve su sorunu’ gelmektedir. Birbirleriyle ilintili olan bu iki sorun nedeniyle bu yüzyılda devletler arasında savaşların yaşanacağı bile ileri sürülmektedir. ‘Su savaşları’ başlığıyla googlede bir arama yaptığınızda, özellikle Ortadoğu coğrafyası üzerine hayli yorumla karşılaşacaksınız.

Gerçekten de susuz bir yaşam düşünülemez. Dünya nüfusu her yıl bir milyar artıyor ve su en önemli gereksinim olarak insanlık ailesinin karşısına çıkıyor. Günümüzde Afrika’nın bazı ülkelerinde temiz içme suyu bulamadıkları için her gün onlarca çocuk hayatını kaybetmektedir.

Su kaynaklarımızı doğru kullanabilir ve temiz tutabilirsek, yakın gelecekte ülkemiz ve bölgemiz için çok büyük bir tehlike görmüyorum. Ancak su kaynaklarımızın kirlenmesi gerçeği ile karşı karşıyayız.

Bu yazımda Batman’ın temiz içilebilir su konusunda bir değerlendirme yapmak istiyorum.

En son verilere göre Batman kentinin içme suyu ihtiyacı 1.100 lt/sn olup, Batman Çayı kenarında yer alan ve çaydan beslenen 30 ila 40 metre derinlikleri bulunan su kuyularından sağlanmaktadır. Motopomplar aracılığıyla kuyulardan elde edilen içme suları, borularla Esentepe, Çamlıtepe ve diğer su depolarına aktarılmakta, burada klorlandıktan sonra kente verilmektedir.

Bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla halk sağlığının korunması için Belediye tarafından kente verilen içme suları düzenli olarak izlenmekte ve analizlere gönderilmektedir. Burada Halk Sağlığı Müdürlüğü de sorumlu tutulmaktadır.

Batman’ın muhtelif noktalarındaki musluklardan alınan su numuneleri, Belediye ve İl Sağlık-Halk Sağlığı Müdürlüğü tarafından periyodik olarak daha önce Diyarbakır DSİ Laboratuarlarına, son yıllarda ise en çok da Batman Çevre Gönüllüleri Derneği’nin baskılarıyla Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), TÜBİTAK ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Laboratuarlarına gönderilmekte ve oradan gelen sonuçlar izlenmektedir. Söz konusu merkezler akredite olmuş, yani güvenirlilikleri kabul edilmiş kurumlardır.

FENOL TEHDİDİ…

Batman içme suyu genel olarak temiz biliniyordu. Bir Çevreci olarak Batman çevresindeki su kaynaklarını tehdit eden petrol kirliliklerine iki binli yılların başında dikkat çektiğimde kimse uyarılarımı dikkate almamıştı. Ancak 2005 yılında alınan su numunelerinin analiz sonuçları temiz çıkmadı. İçme suyunda tespit edilen fenol ve yağ oranlarının, kabul edilen sınır değerleri aştığı tespit edildi.

O tarihten beri özellikle su kaynaklarımızı takip ediyorum, bilgi sahibiyim. Batman Valiliği, içme suyundaki fenol ve yağın sağlık üzerindeki etkileri hakkında Dicle Üniversitesi’ne 22/04/2005 tarih ve 2641 sayılı yazı yazarak bilgi istedi.

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanlığı, 12/05/2005 tarih ve 75 sayılı yazısıyla Batman Valiliğini bilgilendirdi. Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ersen İçlin imzalı yazı ekinde sunulan raporda, Batman içme suyundaki fenol ve mineral yağların sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine yer verildi.

Dicle Üniversitesi raporuna göre fenoller: Çok düşük konsantrasyonlarda bulunduklarında dahi suda tat ve koku problemi oluşturan, daha yüksek konsantrasyonlarda sudaki canlılara zehirli etki gösteren bir grup organik bileşiklerdir. Petrol rafinasyonu sonucu, deri, kağıt, tekstil, sabun, oyuncak, boya, reçine üretimi ve tarım endüstrisinde yan ürün olarak ve yaygın bir şekilde oluşabilir. Suda çözünen ve endüstriyel atık suda bulunan aromatik bileşiklerdendir. İnsan ve su yaşamı canlıları için zehirli etki taşır.

Klorlanan sularda klor ile reaksiyona girerek klorofenollerin oluşturulabileceğine işaret edilen 12 Mayıs 2005 tarihli Dicle Üniversitesi raporunda, şu ifadeler yer aldı: “Bu nedenle fenoller ve fenol bileşikleri, kanserojen potansiyelinin olduğu kabul edilen maddelerdir. Batman’da içme suyu olarak kullanılan kuyulardan alınan suların fenol düzeyinin izin verilen miktarın üzerinde olması yer altı sularının kirlendiğini göstermektedir. Oysa yer altı suları bugün ve gelecekte insanların sürekli kullanabileceği temiz su kaynaklarıdır. Dolayısıyla gelecek nesillere devredilecek olan bu mirasın korunması ve kirlenmesinin önlenmesi için acil önlemlerin alınması gerekmektedir.”

Dicle Üniversitesi’nin uyarılarına rağmen dönemin Batman Valiliği, Batman Belediyesi ve Batman İl Sağlık Müdürlüğü, temiz içme suyu için gereken tedbirleri almayacaktı. Batman İl Hıfzıssıhha Kurulu, halk sağlığından sorumlu kuruldur. Batman Vali Yardımcısı’nın kurul başkanı olduğu kurulda, Belediye, İl Sağlık, İl Bayındırlık ve İskan, İl Tarım, İl Milli Eğitim, İl Çevre ve Orman Müdürleri ile DSİ’nin yanı sıra bazı sağlık kuruluşları da temsil ediliyordu. Buna rağmen uyarılarıma rağmen ilgili kurumlar gereken tedbirleri almayacaklardı.

İçme suyundaki kirlilik önlenemeyince arttı. Valilik ve Belediye, Belediye ve Sağlık Müdürlüğü, Belediye ve Çevre Orman Bakanlığı arasında yapılan yazışmalar dışında ciddi kalıcı tedbirler alınmadığından kentin içme suyu kirlenmeye devam etti.

2007 yılından itibaren yükselen fenol değerleri, 2008 ve 2009 yılında tehlike yarattı…

SAĞLIK BAKANLIĞINDAN GELEN YAZI…

Batman Belediyesi, çevrecilerin yıllarca yaptığı uyarıların çok geç de olsa farkına varacak ve içme suyundaki kirliliğin, çevredeki petrol kuyularından kaynaklandığını resmen kabul edecekti. Dönemin Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan’ın imzasıyla, 14/07/2008 tarih ve 646 sayılı yazı ile Valiliğe şu bilgiler verilmişti; “Belediyemiz tarafından oluşturulan heyet tarafından belediyemize ait su kuyuları sahasından, Batman çayından, Batman barajından ve Zilek su kaynaklarından su numuneleri alınmış aynı yerden değişik laboratuarlarda çapraz analizler yaptırılmıştır. Bu analizler sonucunda Batman’daki tüm su kaynaklarının kirlendiği, kirliliğin kaynağının Şelmo petrol üretim ve depolama tesislerinden sızan ham petrolün neden olduğu, Şelmo sahasındaki toprağın kirlendiği, derelerin, Batman Barajı, Batman Çayı ve Belediyemize ait su kaynağını kirlettiği fotoğraflarıyla birlikte tespit edilmiştir. Konunun önemi nedeniyle yaşanan gelişmeler hakkında Çevre Bakanlığı’na bilgi sunulmuştur.”

Bu önemli bir tespitti. Ancak Şelmo petrol sahasındaki kirlilik için gereken önlemler zamanında alınmayacaktı.

Suların Diyarbakır DSİ yerine, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), TÜBİTAK ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Laboratuarlarına gönderilmesini istemiştik. Çevrecilerin baskısı sonucu su numuneleri belirtilen merkezlere gönderilince, gelen sonuçlar acı durumu ortaya koyacaktı.

Fenol değerlerinin insan sağlığını tehdit eder boyutlara çıkması üzerine, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Batman Valiliği’ni 26 Mart 2009 tarih ve 9505 sayılı yazısı ile uyardı. Bakan adına Genel Müdür Vekili Dr. Seraceddin  Çom imzasıyla Batman Valiliğine gönderilen söz konusu yazıda, kirlilik dikkate alınarak içme sularının yemekte dahi tüketilmemesi istendi.

Söz konusu yazıdan bir paragraf: “İlgili Belediye tarafından sağlanan şebeke suyunda gerekli arıtımın yapılarak, suyun fenol, yağ ve gres maddelerinden arındırılması, şebekeye olan sızmaların engellenmesi için gerekli önlemlerin alınması ve halka sağlıklı ve güvenli içme kullanma suyunun ulaştırılması, bu süreç içerisinde şebeke sularının içme ve yemek yapma amacıyla kullanılmaması yönünde halkın etkin şekilde uyarılması ve bilgilendirilmesi, kaynakta, depoda ve şebekenin uç noktalarında bahse konu parametrelerin aylık olarak izlenmesi hususlarında; bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim.”

Bu uyarıyı dikkate almayan dönemin Vali ve Belediye Başkanlarını eleştiren yorumlarıma bu köşenin arşivinden ulaşabilirsiniz.

Devamı yarın