CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Diyarbakır’da Dicle Toplumsal Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen “TİGRİS Diyalogları” toplantısına katıldı. Önemli fikir tartışmalarının yapıldığı bu toplantıların faydalı olduğunu öncelikle belirtmek gerekiyor. Ancak biz bu yazıda bu toplantıdan ziyade Sayın Kılıçdaroğlu’nun sitemlerini değerlendirmek istiyoruz.
 
 
Sayın Kılıçdaroğlu Kürtlerin neden AKP’ye oy verdiğini anlayamadığını belirtiyor ve yakınıyor. Partisinin eski CHP olmadığını belirterek;” Bizi hâlâ 1930’ların 40’ların CHP’si gibi düşünmeyin. Dünya değişiyor, kurumlar değişiyor; tabii ki biz de değişiyoruz” diyor. Diyor demesine de o zaman toplumun değişik kesimleri buna neden inanmıyor?
 
 
Hadi diyelim ki Kürtler kendilerini ve partilerini anlayamıyorlar o zaman ülkenin orta, kuzey ve Güney kesimleri neden kendisine oy vermiyor. Batının iç tarafları ile Marmara neden ona yeterli desteği vermiyor? Demek ki mesele söylendiği gibi basit ve anlamamaktan kaynaklı değil.
 
 
Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki ;”19 Mart 2013 Diyarbakır Cezaevi’ni en iyi Diyarbakırlılar bilir. Orayı müze yapmak istedik. Kanun teklifini verdik. Geçmişin acılarından ders alarak geleceği inşa etmek zorundayız. Erdoğan size geldi dedi ki ‘’Bu cezaevini yıkacağım, daha modern cezaevi yapacağım.’’ Özür dilerim ama Diyarbakırlılar da koşa koşa gidip AKP’ye oy verdiler. Hapishane vaat edip oy alan bir tek Erdoğan var. Ben bunu içime sindiremiyorum. Sorumlusu sokaktaki yurttaş değil, sorumlu bölgedeki aydınlar. Hiç bunun üzerinde durmadılar.”
 
 
Tamam. Suçlu bulundu. Suçlu bölgenin aydınları. İnsanda biraz olsun vicdan muhasebesi olur. Bu bölgenin daha doğrusu Kürt aydınlarının çektiğini bu ülkede kimse çekmemiştir. İki kelimeyi yan yana getirip Kürt meselesini dillendiren insanların neler çektiğini herkes iyi biliyor.
 
 
Türkiye’de AKP’nin alternatifsiz iktidar olmasının tek suçlusu varsa o da Kürt aydınları değil Cumhuriyet Halk Partisidir. Çünkü cumhuriyet Halk partisi Kürt sorunun çözümü konusunda ne ısrarcı olmuştur ne de bir sahiplenme göstermiştir. Defalarca sorunun gündeme taşınmasına rağmen sosyal demokrat bir çizgiye bile gelebilen bir CHP bulunamamıştır. Bir Kürt Genel Başkan yardımcısının bulunması ile Sosyal Demokrat olunsaydı o zaman AKP’nin şimdi Sosyalist olması gerekirdi!
 
 
CHP ulusalcılığa oynadığı için kaybetmektedir. Belki farkında değiller ama savundukları kişi ve fikirler sayesinde statükocu ulusalcı olarak kabul görmekteler. Eğer CHP gerçekten değişimden yana bir politika izleyecekse en başta bu imajını silmekle başlamalıdır. Muhafazakâr demokrat olduğunu iddia eden AKP gibi bir parti bile kişi hak ve özgürlükleri konusunda Sosyal Demokrat olması gereken bir partiden daha fazla özgürlükçü olduğunu iddia ediyor ve bu iddiasını sürdürüyorsa o zaman ana muhalefet partisinin aydınları suçlama yerine kendisine bakması gerekmiyor mu?
 
 
CHP’nin değişim gösterdiğini söylemek mümkün ama bu değişim ne yazık ki olumlu ve yeterli değil. Değişim eğer Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda MHP ile ittifak yapmak ise, değişim eğer Fethullah Gülen cemaati ile işbirliği yapmak ise, değişim eğer Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi ise, değişim eğer sol adına sağcılaşmak ise kusura bakmayın ama bu sosyal demokratlığa uyan bir değişim gibi görünmüyor.
 
 
Kürt meselesine ve çözüm sürecine gelirsek. İktidarda kim varsa elbette muhataptır ve çözüm kendisinden beklenir ancak eğer sosyal demokrat bir muhalefet varsa bu muhalefetten daha öncü adımlar beklenir. Mesele Diyarbakır cezaevinin müze olması ile bitmiyor. Bu konuda kampanyaların yapıldığını herkes biliyor. Mesele Diyarbakır cezaevinde Kürt tutsakların olmamasıdır. Mesele Hatip Dicle’ye de Engin Alana gösterilen duyarlılığın gösterilmesidir! Değişim içinde olduğunu söyleyen Sayın Genel Başkan Türkiye’deki siyasal tutukluların serbest kalması için bir genel Af teklifi verebilir mi? Sayın Genel Başkan bu güne kadar dil sürçmesi ile bile olsa bölgenin adını söyleyebiliyor mu? Sayın genel başkan bölgede neden sadece bazı korucu ailelerden oy aldığının sebebini araştırıyor mu?
 
 
Yok. Biz sizi savunduk siz koşa koşa gidip AKP’ye oy verdiniz diyor. Hadi biz cahildik(!) anlamadık peki Mersinde Belediyeyi de biz mi MHP’ye kaptırdık.
 
 
Demek mesele cahillikten aydın olmaktan değil gerçeklere sahip çıkıp çıkmamaktan kaynaklı. Düşüncelerin pratikteki yaşantısından kaynaklı. Eğer gerçekten bölge için doğru politikalar düşünüyorsanız. Kürtleri kâğıt üzerinde değil fiilen tanıyorsanız o zaman buyurun gelin kendinizi anlatın biz de size yardımcı olalım. Egede farklı başka yerde farkı olursanız inandırıcı olmazsınız.
 
 
Bu ülkede artık din ve bayrak gibi değerler üzerinden değil vatandaş ve özgürlükler üzerinden politika yapanlar kazanmalı. AKP gibi dini değerleri çıkarları için kullanmaktan çekinmeyen bir iktidar karşısında elde bayrakla vatanı yeniden fethetmeye çabalayan bir ana muhalefet arasında kalan vatandaştan işte böyle bir tercih çıkıyor Sayın Kılıçdaroğlu.