Ülke çok partili iktidar döneminden tek partili iktidar dönemine taşınınca herkes derin bir oh çekmişti. Tek partili iktidar tek liderli, tek kararlı, tek mercili olacağı için vatandaşların sorunlarının çok daha rahat çözümleneceği düşünülmekteydi.

Tek partili dönem ilk dönemde var olan sıkıntıların aşılması yolunda yarattığı rehavet ile geçti. Sayın Başbakanın birkaç girişimi ise geçiştirilerek kapatılmaya başlandı. Ancak sorunların çözümü zorlaştıkça politika sanatı ile uğraşanların da sinirleri gittikçe gerilmeye başlandı.

Yaptığı işin doğruluğuna inanan insanlar beklemedikleri bir tepkiyle karşılaşınca bazen kendileri de beklemedik tepkiler gösterebiliyorlar. Bu hem bizde hem de dünyanın diğer ülkelerinde böyledir. Farkı ise bizde süreklilik kazanırken diğer yerlerde aniden kesilip bir kenara atılmasıdır.

“ananı da al git” sözünden sonra siyasette ne kadar sinirli devam ettiğimizin bilmem farkında mısınız? Bu sözü başlangıç kabul edersek arkasından gelenlerin de ne kadar benzerlik arz ettiğini tespit edebiliriz.

Oysa siyaset sanatı sinirlilik yerine soğukkanlılığı, sağduyuyu, tahammülü, şefkati, merhameti ön plana alan bir yöntem benimser. Bu sanatı böyle algılayanlar uzun soluklu mücadelelerde daha başarılı olma fırsatı yakalarlar. Aksi halde Ülkelerin kabadayılık edası ile yönetilemeyeceğini herkes çok iyi bilir.

Son dönemde dönüp baktığımızda hem iktidar hem de muhalefet partilerinin siyasette benzeri son zamanlarda az görülen bir sinirlilik halinde olduklarını görmekteyiz. Bu sinirli üslup hem birbirlerine karşı kullandıkları dilde hem de diğer kesimler ile olan diyaloglarında kendisini göstermektedir.

İnsanların birbirilerine yaptıkları eleştirilerde doz aşılınca doğal olarak üslup da değişmekte, sertleşmekte içinden çıkılamaz bir hal almaktadır. Dünyada bu kadar bela varken ekonomi ve siyaset bu kadar sıkışıklık yaşarken içerde siyaset sanatı ile uğraşanların bu sinirlilik halleri kesinlikle yarar getirmez diye düşünmekteyiz.

Yapılması gerek hareket gelen eleştirilere karşı sağlam durarak gerekli yanıtları uygun bir dil ile vermektir. Bunun dışındaki üslup değişiklikleri ülkenin çıkarına değildir.

Ben asarım, sen kesersin, beriki doğrar mantığı doğru bir mantık olamaz. Siyasette asıl olan her şart altında soğukkanlı durarak sorunlara ve eleştirilere yanıt vermektir. Sabırla, metanetle eleştirileri göğüsleyip gereken cevabı vermektir. Unutmamak gerekir ki sinirlenen çabuk hata yapar, çabuk hata yapan çabuk kaybeder. Kaybetmek siyasetin mantığında perişanlıktır. Bu hesabı ve denklemi iyi kuramayanlar ellerindeki gücü sınırsız zannedenler tarihin raflarından gerekli dersleri çok çabuk bulabilirler. 

Şu gerçeği kabul etmek lazım evet bütün yönleri ile ele alındığında siyaset de bir sinir savaşıdır. Ancak siyasetteki sinir savaşı sinirlenmeyene kazandıran bir savaştır. Bu işte sinirlenmeyen, küplere binmeyen kazanır. Lafımız anlayana. Sinirsiz günler dileğiyle…