Şiddeti boşa çıkarmak için ne yapacağımızı düşünmemiz gerekiyor. Çünkü şiddet şiddeti doğuruyor ve sonuç istesek de istemesek de ölümcül oluyor.

Şiddetin durup dururken ortaya çıkmadığını bilmek ve kabul etmek gerekiyor. Genel olarak şiddet ya bir hak gaspının sağlanması veya bir hakkın alınması konusunda diyalog yollarının tıkanması sonucu başvurulan bir yöntemdir ve sonuç itibariyle varlığı kabul edilen veya edilmeyen sorunun çözümünün sağlanmasına yöneliktir.

Yani sorun ortaya çıktığında, muhatapları belirlendiğinde ve konuşulmaya başlandığında artık şiddetin yerini diyaloga bırakması gerekiyor.

Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada birinci dünya savaşından sonra yapılan paylaşımların adil olmadığı, halkları, aşiretleri, aileleri bölmek suretiyle yapı oluşturmaya çalıştığı açık. Bunu hem bu haritayı çizinler hem de bu haritadan etkilenenler kabul ediyor. Buna karşılık Kürtlerin yaşam alanlarını paylaşan ülkeler de sorunları kendi çıkarları ekseninde ya diğer ülkeye karşı yapıyı koz kullanarak veya şiddet sarmalına girerek ve yok sayarak korumaya çalışmışlardır.

İran, Suriye, Irak eksenindeki durum malum ancak bizdeki durum biraz farklılık arz ediyor.

Bu farklılık bütün yapıları ile tam olarak yerine oturmamış ise bile demokratik laik bir cumhuriyete sahip olmamızdır.

Bu durum sorunların demokratik bir şekilde çözülmesine imkan ve zemin hazırlıyor. Mantalite her ne kadar diğer ülkelerden farklılık göstermese de bu gerçeği kabul etmek gerekiyor.

Son döneme kadar yani 12 Eylül 1980 askere darbesine kadar yönetim sıkıntıları darbeler aracılığı ile aşılan bir ülke olduk. Ancak bu tarihten sonra durumlarda bir değişim oldu. Son askeri darbe öylesine bir şiddet politikası ile insanların üzerine yürüdü ki bu durum başta belirttiğimiz sonucu oluşturdu. Yani Şiddet şiddeti doğurdu.

Rejim ve sistemle sorunu olan hareketlerin bir bölümü ortadan kalktı, bir bölümü yurtdışına kaçtı ve bunun sonucunda kürt hareketi şiddet yöntemi olan silahlı mücadeleye başladı. PKK’nin ortaya çıkmasını sağlayan ve şiddet yöntemi olan silahlı mücadelesinin taban bulmasının nedeni 12 Eylül baskıları ve daha sonra PKK ile mücadele adı altında sürdürülen baskı politikalarının bir sonucudur.

Devlet şiddet ve baskı ile yok etme yöntemini seçti ve bütün baskı, gözaltı, tutuklama, sürgün ve öldürmelere rağmen sorunu bitiremediği gibi büyütmeyi başardı.

Sıkıyönetim, olağanüstü hal uygulamaları, silahlı muhalif güce karşı alternatif silahlı güç kullanma çalışmaları, yasaların askıya alınması gibi durumların tamamı denendi ancak sonuç ortada.

2002 yılından sonra yani AKP’nin kurulması ve ardından yaşanan gelişmelerden sonra yöntemde bir değişikliğe gidilmesi mantığı daha ağır bastı. Demokratikleşme ve özgürlüklerin genişletilmesi çalışmalarına yönelmeler oldu ve bu yöntemin daha sağlıklı olduğu da görüldü. Yılların birikimi olan korkulan devlet imajının yerine seven ve şefkat gösteren devlet imajı yaratılmaya başlandı. İşkenceye sıfır tolerans ile başlayan süreçten söz ediyoruz. Ardından bir sürü çabadan sonra sorunun diyalog yolu ile çözümü konusunda girişimler gerçekleştirildi. Oslo görüşmeleri ve İmralı görüşmeleri sorunun artık şiddet sarmalının dışında çözümlenmesi için atılan adımlar oldu.

Bu çalışmalardan sonra;

Sorunun varlığı ve ne olduğu

Çözüm yöntemi ve muhatapların kim olduğu

İzlenecek yol ve yöntemin nasıl olacağı

Halkın sorunun çözümünü benimsemesi için neler yapılacağı

Bölgede meselenin takibini sağlayacak kurumlaşmaların nasıl gerçekleştirileceği konularında adımlar atıldı ve kabul gördü.

Bu konuda da çağrılar yapıldı.

Lakin  son adımların atılması konusunda her iki tarafta da gevşemeler görüldü. PKK içindeki bazı kesimler biz eğer ülke dışına çıkacaksak bu mücadele neden verildi veya biz niye çıkıyoruz devlet çıksın diyenler olduğu gibi çıkma eğilimini doğru bulanlar da oldu. Buna karşın devlet içinde sorundan beslenen kesimlerin de aman işler yolunda gitmesin diye ellerini ovuşturması süreci tıkamaya götürdü.

Lakin Irak ve Suriye’deki gelişmeler sorunun yol haritasında değişikliğe neden oldu. Paralel ile ortaya çıkan sorunlar nedeniyle iktidar panikledi ve yanlışa yöneldi. Her yapılanın kar hanesine yazıldığı, kimsenin itiraz etmediği günlerden sorunların baş gösterdiği ve mırıldanmaların yükseldiği bir AKP gerçeği ortaya çıktı. Erdoğan’ın Köşke çıkması ile birlikte gidilen seçimlerin anketleri durumun vahametini ortaya koyunca durumlar değişti.

Şimdi sözüm ona devletin varlığını ve gücünü göstermek için operasyonlar başladı. Ancak her ne kadar bunun da etkisi varsa bile meselenin Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu pratikten ve AKP’nin kendini koruma içgüdüsünden kaynaklı bir sertlik politikası yürütüldüğü imajı daha kabul gören bir durum.

Kürt sorununda yeniden başa dönmenin bir anlamı yok. Şiddet uygulayarak ve şiddetle karşılık verilerek bir sonuca ulaşmanın imkânsız olduğunu görmemiz gerekiyor. Caddelere yollanan özel harekâtçıların vatandaşlara küfürler etmesi, şiddet uygulaması yöntemleri denenmiştir. Ev baskınları, tutuklamalar, öldürmeler biliniyor ancak bu yine korkulan devlet imajı yaratır ve sevilen devlet imajını yok eder. İyi yönetim ve iyi devlet her şeye rağmen kendini sevdiren yönetim ve devlettir şiddet uygulayarak başarı sağlayan tek bir devletin huzur bulduğunu gösterebilir misiniz? Buna karşılık şiddet yöntemi ve çatışmalarla sorununu çözen tek bir örgüt gösterebilir misiniz?

Kısacası halkın talebi sorunun şiddete başvurulmadan çözümünden yanadır. Kamu düzenini koruduğunu veya halkı koruduğunu söyleyen Şiddet yanlılarına duyurulur.