Bir Kurban Bayramına daha ulaştık milletçe. İnancımızda önemli bir yeri olan, barışın, sevginin, kardeşliğin, hoşgörünün vesilesi olarak bildiğimiz, adına ‘bayram’ dediğimiz sayılı günlere ulaştık.

Çok büyük acılar yaşasak da dini bayramlarımızda birbirimize karşı olan görevlerimizi yapacağız.

Bayramlar, sıla-i rahim için sayılı günlerdir. Akraba ve dost ziyaretlerini ihmal etmeyeceğiz.

Bu sevinçli günlerde yitirdiğimiz sevdiklerimizi topluca anma fırsatı yakalayacağız.

Dünya hayatının geçici olduğu gerçeğinin pratiğini yaşayacağız.

Neden?

Çünkü sayılı bayram günlerinde yitirdiklerimizin boşluğunu yaşayacağız.

Canımızdan çok sevdiğimiz analarımız, babalarımız, evlatlarımız ve kardeşimizden yitirdiklerimizin derin acısına şu sayılı günlerde daha bir vakıf olacak, onları hüzünle anacağız…

Dünyanın ne kadar fani ve boş olduğunu en sevinçli günümüzde acılarla yüzleşerek bir kere daha öğreneceğiz…

Rabbim bizlere sabır ve dayanma gücü versin.

Evet, bir bayrama daha ulaştık. En büyük duamız ve temennimiz huzurlu ve mutlu bir bayramdı. O hasıl olmuyor ne yazık ki…

Geçici dünya hayatından bir yılımız daha eksildi…

Keşke neşe ve sevinçle şu bayramı karşılasaydık…

Ne yazık ki yaşanan vahim olaylardan dolayı mutlu olamıyoruz milletçe.

Neşe ve sevincin bizden çok uzak olduğu gerçeğini söylememe bile gerek yoktur…

Yine buruk bir bayram kutlayacağız.

Çünkü bizi sevindirecek bir süreçten geçmiyoruz…

Bizi yıllarca sürecek korkunç bir iç savaşa sürükleyebilecek bir darbe girişimini atlattık.

Ağır bedeller ödeyerek kirli bir süreci milletçe önledik.

Ancak halkımıza huzurlu bir bayramı çok gören güçleri engelleyemedik…

Bayram yorumlarımızı erken yazmamız nedeniyle şu yazıyı bayrama bir haftadan fazla süre kalmış iken kaleme alıyorum.  Şu gün ve saat itibariyle medyaya baktığımda sadece ölüm haberlerinin birinci gündem olduğunu gözlemliyorum. Bugün 136 insanımızın  bölgemizdeki çatışmalarda hayatlarını kaybettiğinden söz ediliyordu. 104 militan, geri kalanlar ise asker, polis ve korucu…

Eğer yaşadığınız coğrafyada her gün kahredici bombalar, mayınlar, silahlar patlıyor, her gün gençlerin, çocukların cenazeleri kin ve nefretle toprağa veriliyorsa, mutlu olamazsınız.

Neşe ve sevinçle bayramı kutlayamazsınız…

Çok yıllar önce bayram günlerinde belleğimde iz bırakan acı bir olayı hatırlıyorum. Annesiyle cep telefonuyla görüşürken hayatını kaybeden bir asker vardı.

Onunla ilgili olarak bir bayram sonrasında bu köşede değerlendirme yapmıştım. Duygu dolu ifadelerle yaptığım değerlendirmemin özetini sunuyorum:

ANALAR AĞLAMASIN…

‘Jandarma er Oğuz Parparoğlu’nun, ölümünden birkaç dakika önce cep telefonuyla annesiyle görüşme yaptığı haberleri yüreğime adeta bir hançer gibi işledi…

Bir anne için bundan daha acı bir durum olamaz herhalde…

Oğlunun yaşamını yitirdiği bir çatışmanın, silah seslerinin canlı tanığı olmak…

Bedeninden bir parçanın kalp seslerinin nihayetini dinlemek…

Allah’ım sen sabır ver…

İşte bayramı zehir eden gelişme. Acı ve gözyaşı olmayan bayramları boşuna dilemiyoruz. Fidan gibi delikanlıların yitirilişini seyredip durmamamız gerektiği yolunda sayısız yazılar yazdığımı bilirsiniz.

Başka Oğuzların ölmemesi, anaların ağlamaması için toplumsal duyarlılık gerekiyor.

Millet olarak şunun bilincinde olmalıyız; Nice fidan gibi delikanlıları yitiriyoruz ki, medyaya haber bile olamıyorlar…

Annelerine, yıllar sonra, ‘oğlun çıkan bir çatışmada yaşamını yitirmiş’ deniliyor. Bu gerçeklere bölgemizde sıkça tanık olduğumu belirteyim. O nedenle sağduyu ile meseleleri analiz edip, ülkemizin doğusunda, batısında, kuzeyinde veya güneyinde hiçbir annenin ağlamaması için çaba göstermeliyiz.

Silahla, barutla, kan ve gözyaşıyla sorunlar çözümlenemez…

Patlayan her bomba, vızıldayan her mermi, can alan her patlayıcı, bu ülkenin geleceğini karartıyor…

Sadece bu kadar mı?

Hayır…

Patlayan her bomba, vızıldayan her mermi, can alan her patlayıcı, halkların arasında fitne ve fesat tohumlarının serpiştirilmesiyle sonuçlanıyor.

Herkesin öncelikle bu gerçeği görmesi gerekiyor. Bu vahim yanlışlar için herkes duyarlı olmak zorundadır…’

Evet, sevineceğimiz, neşe içerisinde kutlayacağımız bayramlar olmalı. Toplumumuzun böyle bayramlara ihtiyacı var. Böylesi bayramlar hepimizin hakkı.

Ülkemizde anaların ağlamaması için hamleler yapılmalıdır.

Toplumun huzurunu kaçıran, kaos yaratmak isteyen, bomba ve mayınlı tuzaklamalar yapanlarla mücadeleye kimsenin itirazı olamaz. Halkın huzuru için her türlü güvenlik tedbirlerine ‘evet’ diyorum.

Bu tedbirler alınırken, sorunların çözümüne de kafa yorulmalı, anaların ağlamaması için başka yol ve yöntemler denenmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanı, anaların ağlamaması için yıllarca bu toplumun karşısında çok çarpıcı beyanlarda bulunmuş, önemli hamleler yapmıştı. Güvenlik tedbirleri ihmal edilmeksizin o beyanlarını ve hamlelerini yeniden görmek istiyoruz.

Acı, kan, gözyaşı ve üzücü olayların yaşanmadığı bir bayram diliyorum.