30 Mart tarihinde bir mahalli seçim yaşayacağız. Bu seçim Türkiye için önümüzde yapılacak olan parlamento seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için referans veriler ortaya çıkaracak. Bu seçimde eğer iktidar belirgin bir oy kaybına uğrar ve muhalefettin de aynı ölçüde bir oy artışı söz konusu olursa yüksek olasılıkla ülke bir erken seçim sürecine sürüklenecektir.
Bu seçimin bir de bölgemiz için önemli bir anlamı var. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve sorunların yerinden çözümlenmesi olasılığının yükseleceği bir noktadan Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümü noktasında da siyasal muhataplık meselesinin çözümüne katkı sunan bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.
Daha açık bir ifade ile Barış ve Demokrasi partisinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde alacağı oy oranları aynı zamanda Kürtleri temsil etmesi noktasında bir mihenk taşı görevi görecektir.
Bu durum da doğaldır ki sorunun yerelden çözümü ve daha demokratik bir ortamda ülke sorunlarının çözümü konusunda siyasal mekanizmaya yardımcı olacaktır. Siyasal legal alan ne kadar güçlenir ve muhatap hale gelirse ilegalite ve silahlı çatışmalardan uzaklaşmak da o denli mümkün hale gelecektir. En azından umudumuz böyle.
Bu nedenle seçimi iki yönlü değerlendirmeye almak gerekiyor
Birincisi iktidar kendi iktidarını ve otoritesini korumak için kazanmayı hedefleyecek ve bunun için de elinden gelen bütün çabayı gösterecektir. Onun için önemli olan oy oranını belirgin bir şekilde korumaktır.
İkincisi ise bölgemizi yakından ilgilendiren durumdur ki bu da Barış ve Demokrasi Partisinin alacağı oy desteği ve oranıdır. Gerçi BDP bölgede kendi adıyla Türkiye genelinde HDP adıyla seçimlere girerken oyların iki partiye dağılmasından dolayı sınırlı bir artış oranı ile karşı karşıya kalacaktır ama bu durum sonuçları değiştirmeyecektir. Yani seçim sonuçlarının anlamı değişmeyecektir.
Hal böyle olunca bütün yanlışlığına rağmen kimse kusura bakmasın ama önümüzdeki seçimler bir hizmet yarışı seçimi olmayacaktır. İktidar iktidarını korumak için muhalefet iktidarı düşürmek için bölgemizde ise BDP siyasal muhataplığını pekiştirmek için yarışacaktır.
Yerel seçimlerde halka hizmetin ön planda olması gerekir fikrinin doğru bir fikir olduğunu ve olması gerekenin bu konu olduğunu biz de kabul ediyoruz. Ancak bu durum işlerin normal gittiği zamanlarda ve mekânlarda söz konusu olabilmektedir. Yaşadığımız dönemde bu fikrin doğru olmasına rağmen uygulanamayacağını çünkü daha büyük konularda yarışların sergilendiğini de görüp kabul etmek gerekiyor.
Kürtçe de böylesi durumlar için söylenen güzel bir söz var. Derler ki; “Aş çûye tu bi pey çekçekokê ketiyî” yani (Değirmen gitmiş sen ayar çubuğunun peşindesin).Memleketin geleceği söz konusu iken, Ortadoğu kan gölüne dönmüşken siz kalkıp ben daha iyi kaldırım yaparım hesabının derdine düşemezsin.
Bu seçimlerin ülkede siyasal istikrarın sürüp sürmeyeceği, ülke geleceğine baskı gruplarının mı yoksa halk iradesinin mi kontrolünde olacağı kararının verileceği bir atmosferde geçeceği kesin.
Bu nedenle yarışacak olan hizmet politikalarından ziyade siyasal politikalar ve tercihler olacaktır. Hal böyle olunca da kimin nasıl oy kullanacağı siyasal tercihlere göre belirlenecektir. Elbette halka hizmet zorunluluktur ve her kazanan Belediye Başkanı bunu yapmak zorundadır. Ancak Belediyecilik kağıt üzerinde yapılacak bir iş değil. Dünyanın en güzel projelerini getirip halka sunsanız bile eğer bunları uygulayacak ekibiniz ve imkânlarınız olmazsa sadece görsel bir şölen düzenlemiş olursunuz.
Bölgedeki adaylarımız iktidarın gücü ve halkın gücü kozlarını kullanacaklardır. Bu doğru ancak unutmayalım iktidar da kendini korumak için mücadele ediyor. Beklentileri doğru belirlersek yanılma payımız da düşük olur.