Ülkemizde özellikle son otuz yılda yapılan yerel ve genel seçimleri yakından takip eden, çeşitli boyutlarıyla analizler yapan, son yirmi sekiz yıldır ise elimde kalem, seçimlerin kirlilik ve savurganlık/israf boyutları üzerine makaleler yazan biriyim.

Ülkemizin ve toplumumuzun genel çıkarlarını savunuyorum. Yorumlarımı/makalelerimi okuyup da hak vermeyenlerin çıkacağına inanmıyorum.

24 Haziran 2018 seçimlerine kısa bir zaman süreci kalmışken, seçimlerin ‘savurganlık’ boyutuna dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bu köşede seçimin gürültü, görüntü ve çevre kirliliği boyutlarına dikkat çeken makalemle toplumun çıkarlarını savunmuştum. Seçimin savurganlık boyutu ile de tüyü bitmemiş yetimlerin, yoksulların ve mahrumların hukuklarını savunmaya çalışacağım.

Özellikle toplumsal bilinçlenmeye katkı sunma adına, geçmişte de ısrarla gündem oluşturmaya çalıştığım yazılarımdan derlemelerin de olacağı bu yazımın halkımız tarafından dikkate alınmasını dilerim.

Evet, geçmiş bütün genel ve yerel seçimlerden biliyoruz ki tüm partiler, sonradan toplumumuza faturası kesilecek ciddi savurganlıklara imza atmışlar. Devletin bütçesinden, hazineden, daha açıkçası tüm kamunun mallarından savurganlıklar yapılıyor.

SAVURGANLIKLARI SORGULAMALIYIZ…

Şu gerçeğin altını özenle çiziyorum; kitleleri etkileme ve seçmenlere şirin görünme adına seçimlerde yapılan bütün savurganlıkların faturasını milletçe ödüyoruz, ödemişiz ve görünen odur ki toplumsal bir bilinç oluşuncaya kadar da ödemeye devam edeceğiz...

Çok geniş halk kitlelerinin açlık ve yoksulluk sınırında olduğu bir ülkede milletin parasının cadde-sokaklara ve çöplere atılmasına itiraz etmeliyiz…

İtiraz etmeliyiz zira o parada tüyü bitmemiş yetim yığınlarının da hakkı var. Her seçimde çöpe atılan para ile yüzlerce yeni fabrika hizmete açılabilirken, kimsenin bu savurganlığa itiraz etmediklerini gözlemliyorum…

Hayır, hayır bu gidişata ‘dur’ denilmelidir. Toplumun dinamik gücü olan sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin seçim savurganlığına karşı topluma öncülük etmeleri ve seslerini yükseltmeleri gerektiğine inanıyorum…

Yerel ve genel seçimler için yapılan harcamaları sorgulamamız gerektiği gibi, hangi partiler ülke yönetiminde söz sahibi olurlarsa olsunlar, ayrım gözetmeksizin devlet ricalinin-üst düzey devlet yöneticilerinin bazı kentleri ziyaretlerinde yapılacak savurganlıkları da sorgulamalıyız.

Çocukluğumdan beri tanıklığını yaptığım kentimizden örnekler sunabileceğim savurganlıklar var. Bir Başbakan veyahut üst düzey yöneticiler, bir siyasi partinin genel başkanı kentimize gelecek diye günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı. Kentin pek çok yerini dolaştığımda, onların dev fotoğrafları/posterleri ile karşılaşırdım.

Yol boyunca yan yana yapılmış sayısız billboardlardaki büyük boy posterlerine baktığımda hep yapılan savurganlığı düşünürdüm…

‘Yazık değil mi harcanan paraya, yapılan savurganlığa’ diye düşünmeden edemezdim hep…

Vallahi hangi partinin genel başkanı, hangi hükümetin başbakanı olsa düşüncem değişmez, eleştiririm ve aynı duygulara kapılırım…

Ne hakla ve hangi mantıkla bu yanlışlara imza atılıyor?

Komşu illerde ve ülkenin diğer kentlerinde de durum değişmiyor. Batman için örnek vermek gerekirse, bulvarlarda, caddelerde asılan yüzlerce dev posterler, seçmenlerin bakış açılarını değiştirir mi?

Yüzlerce ve belki de binlerce X partisinin bayrakları ile cadde ve sokakları süslediğinizde, halkın o partiye olan güven ve sempatisi mi artıyor? Sanmıyorum.

Bu nasıl anlayış, bu nasıl halkı etkileme yöntemidir?

Eğer toplumu etkileme adına, örneğin projeleri tanıtan fotoğraf, afiş veya tanıtım malzemeleri olsa bir şey demeyecektim. Oysa başbakan veya parti genel başkanlarının posterleri ve partinin bayrakları için harcama yapılıyor.

Yazıktır, günahtır. Hangi parti, hangi lider, hangi yönetici olursa olsun onlar adına yapılan bu tür savurganlıklar yanlıştır…

Batman’da yıllardır toplum yararına faaliyet gösteren pek çok STK’da yönetici olarak (gönüllü) görev alıyorum. Kamuoyu duyarlılığı oluşturma adına bazen afiş veya benzeri materyaller hazırlamamız gerekirken, parasızlık nedeniyle bunu yapamıyorduk, yapamıyoruz. Şu halde yapılan savurganlıkları sorgulamalıyız.

Yıllardır bu köşede yapılan yanlışları eleştiriyorum. Yetkililerin ziyaretlerinin yanı sıra, seçim için yapılan harcamaları da sorguluyorum. Misal olarak bir seçim öncesinde partilerin yaptıkları harcamalara dikkat çekerken, şunları dile getirmiştim: ‘Seçime artık sayılı günler kaldı. Geriye sayım devam ederken partilerin seçim için yaptıkları harcamalar da tavan yaptı…

Batman’ın neredeyse bütün cadde ve sokaklarında siyasi partilerin bayrakları, afişleri, görsel materyalleri asılmış durumda…

Sadece Batman olsa çok önemsemeyeceğim. Ülke genelindeki bütün yerleşim yerlerini, yani seçimin yapılacağı il ve ilçeleri düşünün…

Partiler bu kadar yüklü miktarda paralar harcayarak reklamlarını yaparken hiç düşündük mü, bu değirmenin suları nereden geliyor? Ülkemizde açlık sınırında yaşam süren milyonlarca insan bulunurken, her gün trilyonlarca liranın bizi yönetmeye aday olanların reklamı için harcanmasının mantığını hiç sorguluyor muyuz? Sorgulamamız gerekmez mi?

Evet… Seçim çalışmaları için yapılan harcamalardan söz ediyordum. Hangi siyasi partiye bakarsanız bakınız, trilyonlarca liralık masraflar yaptıklarına tanık olacaksınız. Sahi değirmenin suyu nereden geliyor dersiniz? Devletin bütçesinden, yani yetimin, öksüzün, yoksulun payının olduğu hazineden bazı siyasi partilere trilyonlarca liralık seçim yardımının yapıldığını biliyoruz. Neden bunun hesabını sormuyoruz? Partilere seçim yardımı yapılmasına şiddetle karşıyım. Eğer bütçeden verilen yardım parasında benim payım varsa, hakkımı helal etmiyorum…

SEÇMENLER GERİ ZEKALI SAYILMIYORSA!..

Öte yandan parti ve aday tanıtımları, reklamları için yapılan büyük harcamaların, halkı enayi yerine koymak anlamına geldiğine inanıyorum.

Asılan dev fotoğraflar, afişler, bayrakların seçmenlerin düşüncelerini değiştirdiğine inanılıyor. Falanca partinin belediye başkan adaylarının dev fotoğrafları ve afişlerinin halkın düşüncesini değiştirdiği düşüncesi, bence halkı geri zekalı olarak saymaktan başka anlama gelmez…

Şu gerçeğe açıkça inanıyorum; eğer örneğin X partisi, Batman’da veya bölgede hiçbir adayının tek kare fotoğrafını çekip büyüterek etrafa asmazsa, tek bir sokağı parti bayrakları ile donatmazsa, yine de üç aşağı beş yukarı aynı oyu alacaktır. Çünkü seçmenler adayların kara kaş ve gözleri için oylarını kullanmıyorlar… Aynı şey diğer partiler için de geçerlidir. Seçmenlerin belki yüzde biri görsel harcamalardan etkilenerek oyunu kullanabilir.

Öte yandan partilerin bayrak ve afiş çalışmaları kin ve nefrete, gerilime, düşmanlığa, her an silahlı çatışmalara da neden oluyor. Partilerin bu anlamsız gövde gösterileri için benim saf seçmenlerim her gün bir yerleşim yerinde kapışırken, her yerde afiş ve bayraklar için kavgalar yaşanırken, neden bunu akıl melekesiyle düşünmeyiz?..

Madem durum budur, niçin bu kadar yüklü miktarda masraflar yapılıyor? Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkının da olduğu bütçeden niçin trilyonlarca lira seçim gösterişi için ayrılıyor?

Bu israfa kim dur diyecek?’

Bu eleştirileri yaparken, Gaziantep’teki örnek uygulamaya da dikkat çekmiştim. Orada tüm partilerin adayları bir araya gelerek hiçbir partinin bayrak ve benzeri materyalleri kentin muhtelif yerlerine asmama konusunda aldıkları ve uyguladıkları kararı köşeme taşımıştım.

Şu ifadelerim de bugün için geçerlidir: Ülkenin tüm vatandaşlarının karar alma konusunda olgun olduğuna, partilerin bayrak, afiş, reklamlarına değil, siyasi görüşüne ve dünyaya bakış açısına oy verdiğine inanıyorum. Şu halde milleti geri zekalı konumuna düşüren uygulamalara son verilmelidir. Milletin parasına yazık. Birileri Amerika veya batıdan başka ülkelerin seçim çalışmalarının da bu şekilde olduğu savunmasını yapmasın. İşte tam da buna şiddetle itiraz edeceğim. Çünkü Kapitalizmin çarkları böyle işliyor.

Sonuç olarak ülke genelinde artık bu gidişata ‘dur’ diyecek duyarlı insanların, gidişatı sorgulayacak politikacıların ortaya çıkmalarını diliyorum.