Valimiz Sayın Dr. Recep Kızılcık, eğitime klasik devlet adamı bakışından farklı olarak bakabilen bir bürokrat. Bunu geçen yıl öğretim yılı başında merkez ve ilçelerdeki tüm yönetici ve öğretmenlerle yaptığı toplantılar serisinden birkaçına katıldığım için rahatlıkla söyleyebilirim.

            Sayın Kızılcık, yönetici ve öğretmenlerin birer “eğitim lideri” olma özelliklerini ön plana çıkaran, onları toplumun rehberleri olarak gören bir anlayışa sahip. Bu görüşüne aynen katıldığımı beyan etmek isterim. Nedeni de, okuldaki öğretmen ve öğrencilerine iyi liderlik yapabilen yöneticilerin okullarının her alanda fark yarattıkları gerçeğidir. Kendini bir eğitim lideri olarak görüp çalışan yöneticilerin okulları, bulundukları mahallede birer “huzur ve başarı merkezi” iken, yöneticilik makamına hasbelkader veya siyaseten gelmiş olan yöneticilerin bulunduğu okullar ise, birer “sorunlar ve başarısızlık kaynağı” olan okullardır. Eğer okulları gezip görme ve karşılaştırma fırsatı bulursanız, bunun doğruluğunu da test etmiş olacaksınız.

            Sayın Kızılcık’ ın, 14 Ekim günü Milli Eğitim Yetkilileri ve okul yöneticileri ile yaptığı toplantıya maalesef toplantının başındaki gerginlik damgasını vurdu. Basınımız da bu yönü ön plana çıkarınca verilmek istenen mesajlar, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün projeleri ile eğitim sorunları arka planda kaldı. Peki Sayın Kızılcık bu tepkiyi vermekte haklı mıydı?

            Öncelikle zamanı önceden belirlenmiş bir toplantıya zamanında katılmak, toplantıya katılması gereken herkesin görevidir. Hastalık, kaza gibi önceden kestirilemeyen özürler dışında toplantıya geç katılmak, toplantıyı organize eden makama ve katılımcılara hakarettir. Devlet ve siyaset adamları her ne kadar bu kurala uymak isteseler de, çoğu kez kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerden ötürü bu kurala uymaları zor olmaktadır. Açılışlarda ve özellikle seçim dönemlerinde bu tür aksaklıklar maalesef olmaktadır.

            Ancak, sözünü ettiğimiz toplantıya Sayın Valimiz ve diğer yetkililer zamanında iştirak etmişlerdir. Buna rağmen toplantı mahalline lakaytsız girmek, elinde cep telefonu ile konuşarak yerine oturmaya çalışmak gerçekten bir eğitim liderine yakışmayacak davranışlardır. Büyüklere saygı göstermeyenlerin altı yaşındaki çocuklara saygı göstermeleri herhalde zor olsa gerek. Oysa eğitim çağındaki her çocuğun “sevilmekten çok saygı duyulmaya”  ihtiyacı vardır. Kendisine saygı duyularak yetişen çocuk, başkalarına değer vermeyi ve saygı duymayı da öğrenir.

            Sayın Kızılcık, eğitime ve eğitimcilere değer veren bir bürokrat. Sanırım olanlardan dolayı kendisi de üzülmüştür. Biz de keşke o güzel ortam bu şekilde üzücü bir olaya tanıklık etmeseydi , diye düşünüyoruz.

            Sayın Valimizin Batman’ın eğitim seviyesi ve kalitesini artırmaya yönelik çalışmaları gerçekten takdir edilmeli. Eğitim endişesini yüreğinde taşıyan, Batman’ın eğitimle kalkınabileceğine ve yaşanan olumsuzlukların eğitimle aşılabileceğine inanan bir insan olduğu içindir ki, eğitim yöneticilerinin de daha dikkatli ve sorumlu davranmaları konusunda sert uyarılar yapma ihtiyacı hissetmiştir. Bu konu açılmışken biraz da özeleştiri yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Acaba Sayın Valimizin taşıdığı endişeyi merkez birimdeki yöneticilerimiz dâhil olmak üzere kaç yöneticimiz taşıyor? Kaç yönetici çocukların iyi yetişmesi için gerekli ortamın sağlanmasında fedakârlık göstererek çalışıyor? Okulun bahçesi ve koridorları toz ve çöpten geçilemezken koltuğunda rahat oturan, teneffüslerde öğrencileri caddelerde gezinen, öğretmenleri derse on dakika geç girmeyi alışkanlık haline getirmiş yöneticilerin varlığını kim inkâr edebilir? Yöneticiliği başkalarına hükmetme aracı olarak gören, başında bulunduğu kurumu her gün saha çok başarısızlığa sevk eden yöneticilerin olduğu kurumdan nasıl başarı beklenebilir? Eğitim yöneticisinin ihmali yüzünden topluma zararlı duruma gelen bireylerin hesabını kim verecek? Peki, bu ihmallerin cezasını toplum olarak birlikte çekmiyor muyuz?

Eğitimde yönetim anlayışlarının her geçen gün yenilendiği günümüzde değişmemekte ısrar edenler toplumun gelecek nesillerine ihanet etmektedirler. Milletimizin, öncelikle kendisiyle sonra da çevresiyle barışık, çağı okuyabilen, topluma doğru yön verebilecek, fedakâr ve çalışkan eğitim liderlerine her gün olduğu gibi bugün de çok ihtiyacı vardır.