7 Haziranda gerçekleşen seçimde Türkiye siyasal tercihlerini sandığa yansıttı ancak sandığın ortaya çıkardığı meclisten bir hükümet çıkması engellendi. Görünürde her ne kadar siyasal partilerimizin anlaşamamaları sonucu koalisyon kurulmadığı söylenmiş olsa da gerçeklerin öyle olmadığını tek başına iktidardan vazgeçmeyen AKP’nin ve cumhurbaşkanının koalisyon kurmak istemedikleri bu nedenle de tekrar seçim yoluna gittiğini artık biliyoruz.

Bundan daha elim ve vahim olan durum ise 7 Haziran seçimlerinden sonra iktidar koltuğunu bırakmayan hükümetin ve siyasal partinin geçici hükümet adı altında yaptıkları ve aldıkları kararlarla ülkeyi bir çıkmazın içine sokma çabalarıdır. Çünkü tam da çözülme noktasına gelen birçok sorunda bulunulan noktadan çark edildi ve ülke bir gerginliğin içine girdi.

Önceki seçimde de belirtmiştik. Siyasilerin kullandıkları dil’e, takındıkları tavır ve üsluba dikkat etmeleri gerekiyor diye. Ancak ne yazık ki meydanda horozluk politikası ile oy toplamaya çalışan siyasilerimizin mahalledeki örnek alınmalarından haberleri yok. İşte o horozluk mantığıdır ki 6-7 -8 Eylül olaylarına zemin hazırlayan.6-7-8 Ekim olaylarından yakınanlar aynısını bir yıl sonra gerçekleştirme zemini hazırlamış olmadılar mı?

Bu yaklaşımlarla bütün bunların kolay aşılmayacağını elbette biliyoruz. Eski duruma gelmemiz için önce siyasilerimizin normale dönmesi gerekiyor.

Siyasiler anormal mi diye sorarsanız bize göre evet. Ülkede istikrar unsuru olarak görülen Adalet ve Kalkınma partisi ne yazık ki son süreçte izlediği gerginlik ve sertlik politikaları sayesinde ülkenin gerginlik yaratan partisine dönüşmüş vaziyette. Devletin bütün imkanlarını özellikle Kürtlere ve Kürt legal siyasal hareketine yönlendirerek kendini iktidar ülkeyi de eski sorunlu hale getirmeye çabalıyor görüntüsüne sahip.

VELEV Kİ İKTİDAR OLDUNUZ!

Şimdi yaşadıklarımıza bakıyoruz da neden bu hale geldiğimizi anlamaya çalışıyoruz. Ne oldu da yönetenler bu hale geldi. Bir iktidar meselesi bu kadar mı paylaşılmaz oluyor. Birileri istiyor diye kendimizi yok etmek zorunda mıyız?

7 Haziran sonuçlarından memnun olmayanlar 1 Kasımda seçime gitme kararı aldırdılar. Vatandaş mevcut duruma bakarak tekrar bir değerlendirme yapacak ve kararını verecek. Büyük olasılıkla da tekrar koalisyon kurun ve ülkeyi yönetin diyecek.

Lakin uygulamalarla vatandaşın tercih kararı değiştirilmeye çalışılıyor gibi bir hareketlilik var. Bu hareketliliklerden biri de sandıkların yerlerinin değiştirilmesidir. Özellikle bölgemizdeki bazı yerleşim yerlerinde sandıkların yerlerinin değiştirilmesiyle seçmenlerin sandıklara ulaşmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Görüntüde her ne kadar sandık güvenliği denilse de gerçekler öyle değil. Lokal bir iki mahalle ile bağlı kalınsa bunu anlamak mümkün ancak iller düzeyinde böyle bir tavır sonucun değiştirilmesine yönelik olarak algılanır. Bu durum artık haberlere de yansıdı. Taraf gazetesinin haberi şöyle;”Batman ve Silopi’de 19 mahallede sandık kurulmayacak

Cizre, Silvan, Bitlis ve Hakkâri’nin ardından Şırnak’ın Silopi ilçesi ve Batman’daki bazı mahallelerde de sandık kurulmayacağı belirtildi.

Silopi’de Barbaros, Başak, Cudi, Karşıyaka, Nuh, Şehit Harun ve Başverimli mahallelerinde toplam 26 bin 31 seçmenin oy kullanma yerleri ‘güvenlik’ gerekçesiyle değiştirildi.

Batman İl Seçim Kurulu da, merkeze bağlı 12 mahallede güvenlik gerekçesiyle sandıkları taşımak istedi. Batman İl Seçim Kurulu, merkeze bağlı, Petrol, Seyitler, Güneykent, Huzur, Yeşiltepe, 19 Mayıs, Çay, Cudi, Bayındırlık, Körük, Hilal ve Petrolkent mahallelerinden güvenlik gerekçesiyle sandıkların taşınması için YSK’ ya başvuru yaptı. Sandıkların taşınmak istediği 12 mahallede yaklaşık 50 bin seçmen bulunuyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bayram namazı sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada Cizre’deki bazı mahallelerde sandık kurulmamasına ilişkin “Seçim güvenliğini sağlamaya yönelik bir adımdır. Farklı il ve ilçelerden de gelebilir” ifadesini kullanmıştı.”

Batmanda sandık kurulmaması için belirtilen mahalleler kenar mahalleler ve geçen seçimlerde bu mahallelerde tek bir olay bile çıkmamış. İkinci bir gerçeklik ise bu mahallerde oyların büyük bölümünün HDP’ ye çıkmış olmasıdır. Bu durumda hangi güvenlik gerekçesi ile sandıklar taşınıyor. En fakir mahallerdeki seçmenlerin sandıklarını alıp adeta onlardan gizleyerek başka yere taşımak doğru bir yaklaşım mı? Çünkü bu insanların hem başka mahalleye gitme imkânları kısıtlı, hem çoğu diğer mahallerdeki sandık yerini bilmeyecek ve oylarını kullanamayacak. Burada bilinçli bir tercih yapıldığı da görülüyor. Mesela Yenişehir Mahallesi, Karşıyaka ve Hürriyet mahalleleri bu mahallelerden daha karışık bir durumda olduğu halde neden sandıkları taşınmak istenmiyor. Çünkü bu mahallelerde farklı sonuçlar çıkıyor da ondan.

Bu tavırlar belki oy kullanmak isteyen seçmene bir takım zorluklar çıkarabilir ancak sonuçları değiştirmez. Çünkü o seçmenlere bu kez inat olur ve mutlaka oyunu kullanmak ister. Ancak bu yanlış yaklaşım farklı algılara yol açar ve sisteme olan güveni sarsmaya yarar. Bizce bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Bireysel kanaatimize göre YSK böyle bir yanlışın altına imza atmaz. Çünkü bunun haksızlık olduğunu vicdanen de mantıken de görür ve karar verir.