Cumartesi gününü pazara bağlayan gecenin sabahında KCK’ya yönelik olarak yapıldığı belirtilen bir operasyon yapıldı. Operasyon Diyarbakır Merkezli Batman, Mardin ve Siirt illerini kapsayan bir operasyon oldu ve yüzlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların STK ve Siyasi parti yöneticileri veya üyesi olması dikkat çeken temel özellik oldu. Yapılan açıklamalarda KCK gizli yapılanmasından bahsediliyor. Alınan kişilerin ise legal alanda her gün toplum içinde olan ve görevlerini sıfatlarını kullanarak yapan kişiler olması ortaya çelişkili bir durum çıkarıyor. Örneğin; Hamza Ayiş Batman Belediye Başkan yardımcısı olarak yıllardır görev yapan saban akşam işe gidip gelen kamu görevlisi statüsünde görev icra edin biri. Sadece o değil Batmanda gözaltına alınan ve isimleri Batman BDP Milletvekili Ayla Akat tarafından açıklanan kişilerin tamamının legal alanda çalışan insanlar olması verilen tanımlama konusunda kafa karışıklığı yaratıyor.
Bu operasyon Batmanda yapılan 6. KCK operasyonu. 24 Aralık 2009 tarihinde yapılan operasyon ile aralarından Batman Belediye Başkanı Nejdet Atalay’ın da bulunduğu BDP’liler KCK-TM yapılanmasında yer aldıkları gerekçesi ile gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardı. Bu kişilerin tutukluluk halleri ve davaları halen Diyarbakır özel yetkili Ağır ceza Mahkemesinde sürmektedir.
O tarihten bu yana yapılan diğer operasyonlarla onlarca kişi gözaltına alındı ve tutuklandı. Ancak tutuklanmaların ve sorunların gerekçesi olan konularda ise bir ilerleme kaydedilmedi. Oslo sürecindeki görüşme konusundaki olumlu adım sorunun çözümüne evirilemedi ve tıkanma yaşandı. O gün bugün silahlı çatışma alanlarında oluk oluk kan akmakta sivil siyasi alanda ise operasyon üzerine operasyon düzenlenmektedir. Netice sıfıra sıfır elde var sıfır.
Bu sonuçlar bize göstermektedir ki bu operasyonlar kamuoyu tarafından artık açıklanan amaçların gereklerinin yerine getirilmesi olarak algılanmamaktadır. Kamuoyu bu operasyonları Kürt siyasetçilerine yönelik baskı olarak algılamakta ve bu yöntemle siyasetin illegalize edilmeye çalışıldığı ve legal siyaset yerine illegal siyaset yolunun gösterilmeye çalışıldığı şeklinde yorumlanmaktadır. Yani “dağda silahlı çatışma yerine düz ovada siyaset yapma” önerisinin yerini “Siyaset yapma yerine dağı gösterme” çalışmaları olarak algılanan bir operasyon süreci ile karşı karşıya bulunulmaktadır, denilebilir. Amaç bu değil ise bile algılananın bu olduğu açık olarak okunabiliyor.
Bu şekilde yapılan baskı ve operasyonlarla sonucu varmak mümkün mü derseniz cevap, her yapılan operasyondan sonra yeni bir operasyon yapa gereği ortaya çıktığına göre kocaman bir hayırdır. Bu operasyon sürecin daha da sertleşmesinden başka bir işe yaramamaktadır.
Silahlı çatışmaların sona erdirilmesi için yapılan çalışmalar sadece ülkemizde değil başka ülkelerde de yapılmaktadır. Gazeteci Tolga Tanış bu konu ile ilgili olarak yaptığı son çalışmasında Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri FARC ile Kolombiya hükümet temsilcileri arasında Oslo da başlayan ve Küba da devam eden görüşmelere değindi. 1964 tarihinde kurulan ve silahlı mücadele veren FARC gerillaları ile hükümet güçleri arasında bu güne kadar üç kez barış için görüşmeler yapılmış ancak çözüme ulaşılamamıştır. Üçüncü görüşme sağcı hükümet ile sürdürülmektedir. Norveç ve Küba’nın garantör ülke konumunda bulunduğu görüşmelerde Venezüella ve Şili gibi ülkeler de temsilci bulundurmaktadırlar. Üstelik bu görüşmeler silahlı operasyonların sürdürüldüğü bir dönemde gerçekleşiyor. Bu görüşmelerin olumlu sonuçlanması halinde Latin Amerika’daki son gerilla olarak adlandırılan FARC da silahlı mücadeleyi bırakmış olacak.
Yani istenildiğinde çatışmaların sona erdirilmesi için gerekli olan adımların atılabileceğine ilişkin elimizde onlarca örnek bulunmaktadır. Çözüme giden yolun siyasal algıdan ve sivil görüşmelerden geçtiği tüm dünya tarafından genel kabul görmektedir. Bizde ise yapılan operasyonlar nedeniyle sorunun siyasal algı ve sivil görüşmelerle çözülmek istenmediği algısı hâkim hale geliyor. Buna BDP Milletvekillerine yönelik dokunulmazlıkların kaldırılması, teşkilatlarında görev alan hemen hemen tüm yöneticilerin gözaltı ve tutuklamalara tabi tutulması etkili ve neden olmaktadır.
İnsan Hakları Haftasının kutlandığı bir dönemde yapılan operasyonların özgürlükler konusunda olumlu sonuç doğurmadığı açıktır. Dileriz operasyonlar artık biter ve gözaltına alınanlar serbest bırakılır.