Beli ki bir yerlerden içinde bulunduğumuz kazanın altına ateş odunları atılmaya başlanmış. Bu ateş yükselirse biz bu kazanda pişer, boğulur ve ölürüz. “Biz” kavramı ile somutlaştırmaya çalıştığımız bunca çabamız, emeğimiz, verilen bedeller, insanlığımız da beraber ölür. Yine istemediğimiz “benler” başlar. Yeniden “Bizleri” yakalamak için epey çaba göstermemiz gerekecek.

Dilimiz döndükçe, kalemimiz yazmayı becerdikçe biz kavramından, anlayışından, kucaklaşmasından dönmeyeceğiz ancak bu sadece bizim isteğimizle çözümlenecek bir durum değil.

Ortadoğunun kaynayan bir kazan olduğunu yazdık, söyledik.

Etrafımızın ateşten çembere döndüğünü hatırlattık, uyardık.

Ülkemizdeki çatışmasızlık ortamının bir yerleri rahatsız ettiğini her nefeste dile getirdik.

Hiç kimsenin kendi çıkarları, iktidarları, partileri, ideolojileri için bu ülke insanlarını çatıştırma ve çatışma ortamını sokmaya hakkının olmadığını söyledik, söylemeye devam edeceğiz.

Bunca yılın acısına rağmen birlikte yaşam ve ortaklaşma için yeşeren umutlarımızı söndürmek için harekete geçenler, bizi sevenler olamaz.

Evet, olumsuzluklar yaşıyoruz. İnkâr politikaları ve söylemleri ile karşılaşıyoruz. Savaş içindeyiz ve gerici çeteci anlayışların katliamlarına karşı direnmeye çalışan halkımızın acılarını her gün yaşıyor ve üzülüyoruz. Ancak çözümün ölümde olmadığını acı tecrübelerle biliyoruz.

Bu nedenle hep ölüme ve öldürmelere karşı yaşamı ve yaşatmayı öneriyoruz, savunuyoruz.

Bu nedenle herkese ve kesime öldürmeyin diyoruz.

Evet öldürmeyin.

İnsanlık için insanları koruyun ve öldürmeyin,

Doğayı koruyun ve öldürmeyin

Hayvanları koruyun ve öldürmeyin

Ekonomiyi

Sosyal hayatı

Kardeşliği

Birlikteliği

Kültürü ve kültürel varlıkları

Ve bunlar kadar önemli olan sevgiyi ve saygıyı öldürmeyin!

Son günlerde patlatılan bombalarla öldürülen gencecik insanlarımızın acılarını elbette biliyoruz ve yaşıyoruz. Bu öldürmelerin, bu vahşi katliamların hortlatılmasının amacının susmuş olun silahların yeniden kılıflarından çıkarılarak ölüm kusmalarını sağlamak olduğunu da biliyoruz.

Her defasında başka bir yaranın kaşınması ve toplumu karşı karşıya getirmenin yollarının denenmesi bundandır.

 Önce Kürtleri birbirleri ile çatıştırmak için silahları kullandılar acı faturaya rağmen bu proje gerçekleşmeyince kitlelerin içinde bombalar patlatılarak kitleler ve halklar kin ve nefret duyguları ile çatıştırılmak istendi ancak bundan da başarılı olunmadı. Son olarak suruçta olduğu gibi toplumsal katliam gerçekleştirildi ve ard arda gelen bu saldırılar karşısında gerilen sinirlerden yanlışlıklar doğduğunu görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.

Bu ülkede silahların tekrar devreye girmemesi için siyaset mekanizmasının bir an önce görevini yerine getirmesi gerekmektedir. Eğer bu ülkede silahlar tekrar patlarsa bunun sorumlusu görevlerini yerine getirmeyen siyasetçilerdir. Biz parlamentoya seçtiğimiz milletvekillerinden çözüm bekliyoruz. Ülke sorunlarını parlamentoda çözmelerini istiyoruz.

Eğer başka alternatifler düşünülseydi parlamentoya adam göndermenin de seçim yapmanın da bir anlamı olmazdı. Barış, demokrasi, özgürlük, eşitlik, insan haklarına saygı temelinde sorunları çözmek isteyen siyasal mekanizma varsa görevini yapmalıdır.

Kimsenin kendi iktidarını perçinleştirmek için bu halkı birbirine vurdurtmaya hakkı yoktur. Bu ülkenin ordusunun görevi insanlarını korumak ve kollamaktır. Hangi ırktan olurlarsa, hangi dinden olurlarsa olsunlar. Orduyu kendi dağlarında operasyonlara yönlendirmek yapılacak en büyük yanlıştır. İşi orduya havale etme yerine çözüm bulmak siyasetçilerin temel görevidir. Eğer beceremeyeceklerse o  zaman bir zahmet görevlerini bıraksınlar o zaman silahlı olanlar kendi çözümlerini bulurlar belki.

Ortamın gerginliğinden, siyasetçilerin süreci tıkamalarından görev çıkarıp saldırılar düzenlemek, evinde bulunan güvenlik güçlerinin kafalarına silah sıkmak da doğru bir yaklaşım olamaz. Eğer bu mesele asker ve polis vurmakla çözümlenecek bir mesele olsaydı çoktan çözümlenmiş olması gerekirdi. Eğer bu mesele dağlara operasyonlar düzenlemekle bitirilebilinseydi şimdi bitmiş olmalıydı. Ama çok iyi biliyoruz ki bu mesele öldürmekle çözümlenmiyor.

Çünkü ölüm ölümü getiriyor

Kan kanla temizlenmiyor.

Yine fakir fukaranın çocukları birbirlerini vuruyor ve çözümsüzlüğü dayatanlar durumdan nemalanıyor. Bu nedenle tekrarlıyoruz.

Öldürmeyin, öldürmek kötüdür ve kötülük doğurur.

Bütün gerginlikler ve olumsuzluklara rağmen öldürmeyin çünkü ölen beraberinde çok şeyi götürüyor.