Bu yıl 1 Mayıs Emek ve Dayanışma bayramı olaysız bir şekilde kutlandı. Son yıllarda yaklaştığında gerginliklere neden olan 1 Mayıs kutlamaları bu sene gerek emek kesiminin meseleye hassas yaklaşması, gerekse hükümet yetkililerinin temkinli yaklaşımı sayesinde herhangi bir olay yaşanmadan gerçekleşti.

Birkaç yerdeki münferit küçük olayları saymazsak bu yılki bayramın kıvamında bir anlayışla kutlandığını söylemek mümkün.

Bu durum elbette sevindirici bir durumdur. Yalnız bu yılkı bayram kutlamalarının bayram havasında gerçekleştirilemediğini de belirtmemiz gerekiyor. Bunun sebebi belli. Eğer üzüntülere neden olan ve bayrama gölge düşüren olaylar konusunda da bayram kutlamaları konusunda gösterilen iyi niyet ve sağduyulu yaklaşım sergilenebilinseydi bu gün hem ülkemizde ölüm haberleri yankılanmaz hem de bayramımızı mutluluk içinde kutlama imkânına sahip olurduk.

Bakın emek konfederasyonlarımızın durumuna. Lafa gelince birlik ve beraberlik konusunda mangalda kül bırakmayan emek örgütleri ne yazık ki daha birlikte bir bayram kutlaması gerçekleştirmekten bile aciz durumdadırlar.

Aralarından öylesine farklılıklar yaratmışlar ki sanki emeğin örgütleri değil de karşı karşıya mücadele eden yapılarmışlar gibi duruyorlar. Herkesin kendi rengi ve düşüncesi ile bir araya gelmesi bir güzellik olarak ortada dururken genel merkezler dahil kimse bunu becerme kabiliyetine sahip değil.

Durum böyle olunca da herkes türbinlere oynamayı tercih ediyor.

Mesel nedir derseniz bu konu açık. Herkes vatan, millet, Sakarya mantığına sığınarak günü geçiştirmeye çalışıyor.

Bakın DİSK, TÜRK İŞ, HAK İŞ, MEMUR SEN VE KESK’in durumuna. Bu konfederasyonlarımızın birlikte bir bayramı bile kutlayamamaları ne kadar acı bir durum değil mi? Oysa lafa gelince hepsi de birlik ve beraberlikten, ülkenin bütünlüğünden, emeğin ortak değerinden söz etmiyorlar mı? Madem öyle o zaman neden farklılıkları zenginlik olarak kabul edip beraber hareket edemiyorlar?

Kimi Çanakale’de

Kimi İstanbul’da

Kimi Kocaeli’nde

Kimi Maraş’ta

Kimi ülkenin başka vilayetinde bir araya gelerek bayramı kutlamayı tercih ediyor.

Oysa bulundukları bütün illerde bu emek örgütlerimiz bir araya gelerek bayramı aynı coşku ile birlikte kutlasalardı manzara daha güzel olmayacak mıydı?

Tabi fikirler ayrı

Zikirler ayrı

Yaklaşımlar ayrı

Niyetler ayrı olunca, bir araya gelmek de sanıldığı gibi kolay olmuyor.

Durumun hassasiyetine binaen böyle bir karar alındı yaklaşımları her alanda hâkim fikir oluyor.

Bu yıl 1 Mayıs kutlamaları için Taksim meydanında ısrar edilmeyince kıyamet kopmadı değil mi?

Emekçiler belirlenen başka bir alanda bayramlarını kutladılar ve sıkıntı çıkmadı. Demek yaklaşım doğru olduğunda sıkıntı çıkmıyor muş!

Olaya başka cepheden de bakmak gerekiyor. Nasıl ki emek örgütleri durumun hassasiyetine binaen doğru bir yaklaşım gösterip taksime gitmedilerse aslında hükümet de durumun hassasiyetini anlayarak 1 Mayıs kutlamaları için Taksim meydanına izin verseydi yine kıyamet kopmayacaktı.

İşin doğrusu şudur. Eğer bu ülkenin yurttaşları bayramlarını ve etkinliklerini bir alanda kutlamayı istiyorlarsa ve güvenliği tehlikeye düşürecek bir durum yoksa bunu izin vermek gerekiyor. Bu istekler sadece güvenlik tehdidi varsa uygun görülmeye bilinir. Bu gerekçenin de sağlam sebeplere dayanması gerekiyor.

Diğer bir husus konu ne olursa olsun yaklaşım inatlaşma üzerine değil çözüm bulma hususu üzerinde gerçekleşirse olumlu sonuç almak daha kolay olacaktır. Netice itibariyle bu ülke bu ülkede yaşayan bütün yurttaşlarındır ve gerekli hassasiyetlerin herkes tarafından gösterilmesi gerekmektedir.

Herkesin kendini eşit gördüğü

Herkesin kendini sahip gördüğü

Herkesin kendini mutlu gördüğü

Herkesin güvenliğinden emin olduğu bir ortam yaratırsak o zaman daha güçlü bir ülke olma yolunda başarı ile yürümek mümkün olabilir.

Sağcının solcusu ile selamlaşmadığı

Laik olanın dindarı ile uzlaşmadığı

Dindar olanın başkasını saymadığı

Farklı olanın kabul görmediği bir yaklaşım tarzı ile bu ülkeyi hangi başarıya taşıyacağız?

Özetle eğer yaşam felsefesini düşmanlık üzerine değil de dostluk üzerine kurarsak, nefret yerine sevgi üzerine oturtursak uzlaşmak da, paylaşmak da, mutlu yaşamak da mümkün.