Farkında mıyız?

Son dönemlerde gerek orta doğuda meydana gelen gelişmeler ve yaşanan savaşlar nedeniyle olsun, gerekse ülkemizdeki gelişmelerden kaynaklanan meseleler nedeniyle olsun, bir türlü normal yaşamın sorunlarını irdeleme olanaklarını yakalayamıyoruz.

Ülkemizin temel sorunları olan gelir dağılımındaki adaletsizlikleri konuşamıyoruz

Memleketin temel sorunu haline gelen işsizlik meselesini konuşamıyoruz

Vatandaşlarımıza sosyal yaşama adaptasyon konusunda yapılması gereken çalışmalarından söz edemiyoruz

Çocuklarımızın eğitim sorunlarından ve sınav streslerinden konuşamıyoruz

Komşumuzun aç veya tok olup olmadığından haberdar olamıyoruz

Yapılması gereken yatırımların belirlenmesi konusunda konuşamıyoruz

Var olan yatırımların tamamlanması ve yenilerinin yapılması konusunda konuşamıyoruz

Bütün bunları konuşamadığımız için ve sıkıntılarımızı içimize attığımız için stresli bireyler haline geldik.

Artık ne evimizde,

Ne işimizde,

Ne çarşıda,

Ne pazarda gülerek karşımızdaki insanların yüzüne bakamıyoruz.

Hep soluk yüzlü hep düşünceli insanlar haline geldik.

Caddede arabayla giden şoför dikkatini toplayamadığı için kaza yapıyor.

Yolda yürüyen vatandaş sorunları ile o kadar meşgul bir durumda ve dalgın ki yola çıktığında arabanın altında kalmak üzere olduğunun farkında değil.

Ortamın oluşturduğu stres nedeniyle herkes diğerinden şikâyetçi.

Toleransla davranmak, karşıdaki insanı dinlemek yerine hemen çıkışmayı ve kalp kırmayı kabullenmiş bir toplum haline geldik.

Oysa bu ülkenin insanları bizler, daha iki yıl öncesine kadar ne kadar da umutlu bir şekilde geleceğe bakmaya başlamıştık.

Ülkemize, bölgemize, ilimize yatarımlar yapılacak.

 İşsizlikler azalacak.

Siyasilerin anlaşmaları ile ülkenin siyasal sorunları parlamento çatısı altında çözümlenecek.

Yeni sivil bir anayasaya sahip olacaktık ve artık geçmişin derin yaralarını kapatıp mutlu ve huzurlu bireyler haline gelecektik.

Kim bilir belki yılda bir kez dahi olsa çocuklarımızla birlikte bir tatil yapma şansına bile sahip olabilecektik.

Oysa artık öyle değiliz mecburen katıldığımız düğünlerde bile oyun oynamayı vücudumuz ve beynimiz kabul etmiyor. Bir müzik dinlemeyi bile kaldıracak durumda değiliz. Çocukların güldüğünü gördüğümüz de bile imrenerek bakan ebeveynler haline geldik.

Hep düşünceli,

Hep kırgın,

Hep dalgın bir toplum haline geldik.

Elbette durup dururken bu hale gelmedik. Son dönemde ülkemizde yaşananlar canımızı acıtıyor. Her gün haber kanallarında insanların ölüm haberlerini dinlemek canımıza tak etti. Mutlu ve huzurlu bir yaşamın hayallerini bile kuramıyoruz.

Çoluk çocuğumuzla bir araya gelip hoş bir sohbet etmek bile hayal haline geldi. Eve bir çocuğumuz beş dakika geç gelse yerimizde oturamıyoruz. Hemen telefonlara sarılıp takibatlara başlıyoruz. Ebeveynlerin bu telaşını anlayamayan gençler bu durumu isyan ediyor. Beş dakikalık bir gecikmenin neden problem haline geldiğini anlayamıyorlar oysa anne ve babaların yürekleri bir dakikalık gecikmeyi bile kaldıracak gibi değil.

Stresten hastalanıyoruz.

Toplumda şeker hastalığı salgın hale geldi.

Kamuoyu tıbbi gerekçelere dayanmasa bile bu durumu yaşanan stresli yaşama bağlıyor.

Doğru veya yanlış bilmeyiz ama şurası bir gerçek ki artık mutlu olmayı unuttuk.

Oysa siyasiler bir anlaşsalar

Bir araya gelerek güzelce konuşsalar

Sorunlarımızı masa başında çözümleseler

Yeni bir anayasa etrafında kenetlenip ülke sorunlarını el ele vererek çözümleseler ne kadar güzel olurdu.

Belki o zaman bizlerde mutlu olmanın yollarlı ile tekrar tanışma fırsatı bulurduk. Bu ülkenin yurttaşlarına mutlu olmak hayal olmaktan çıkar gerçek haline gelirdi.

Bilmem çok şey mi istiyoruz?