Kürt açılımı konusunda girişimler sürüp çözüm yolunda görüşler alınırken MHP Genel Başkanı Sayın Bahçelinin çıkışlarını ve direncini anlamakta fazla güçlük çekmemekteyiz. Çünkü MHP ezelden beri milliyetçi bir anlayışla sorunlara yaklaşmakta ve tavrını da bu perspektifte sergilemektedir.

Oysa Cumhuriyetin kurucu partisi olan CHP yıllarca Türkiye’nin sosyal demokrasi anlayışını sergileyen bir parti olarak benimsenmiştir. Özellikle SHP çatısı altında siyaset yapılan dönemlerde sosyal demokratlığı ile övünen bir parti ile karşı karşıyaydık. Cumhuriyet Halk partisinin Türkiye sorunlarına bakış tarzı ne yazık ki Sayın Deniz Baykal’ın parti başkanlığına gelmesi ile değişmiş ve sertleşmiştir. Parti ülkede muhalefet olma rolünü kalıcı hale getirmiştir. Elbette bu gelişmede Kürt tabanın kaybedilmesinin önemli bir rolü bulunmasına karşılık asıl mesele doğru politikaların sergilenememesi ve çözüm yolunda diğer partilerin gerisinde kalınmasıdır.

Parti içerisindeki gruplaşma solun giderek kan kaybetmesine ve iktidara alternatif olamamasına neden olmuştur. Ne zaman parti içerisinde değişimden söz edilse değişim diyen kendisini kapının önünde bulmuştur. Kürtler dışarı, Demokratik solcular dışarı, Sarıgül’cüler dışarı derken partide kalanlar emir eri durumuna düşmüş görünmektedirler. Parti yönetimi izlediği politikalar neticesinde sosyalist enternasyonalden de atılmışlardır.

CHP mevcut durumu ile artık kimi temsil ettiğini bile izah edemeyecek duruma gelmiştir. Demokratikleşmenin ve özgürlük sloganının temsilciliğini ve Öncülüğünü yapması beklenen Cumhuriyet Halk partisi ne yazık ki sorunların çözümünden ziyade sorunların parçası olmakla itham edilir duruma gelmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi giderek oy kaybetmekte ve tabansız kalmaktadır. Bu soruna acilen el atmaları gerekmektedir.

Son olarak Kürt açılımı konusunda Milli Kimlik oturmuştur bunu tartıştırmayız diyen Sayın Baykal ve ekibinin durup geriye bakmalarında fayda vardır. Bakın SHP ve CHP 1990’lı yıllarda ve iki binli yılların başında yayınladıkları raporlarda nelere değinmişler;”1990 SHP Raporu

* Ülkenin belli coğrafyasındaki kimlik krizi kaygı verici boyuta ulaştı

* Bölge insanı yabancılaşma içine girdi

* Anadil yasağı ilkel bir politika, kaldırılmalı, tek parti döneminde bile uygulanmadı

* Koruculuk ve OHAL kaldırılmalı

* Bölge Kalkınma Planı hazırlanmalı

* Anadil öğrenimi güvence altına alınacak. Resmi dil Türkçe

* Bölge insanına potansiyel suçlu gözüyle bakılıyor

* Baskıcı uygulamalar yöre insanına köy boşalttırıyor

* Pek çok okul ve sağlık ocağı karakol yapıldı, bu yüzden eğitim ve sağlık hizmetleri aksadı

* Bölge’deki toprak dağılım adaletsizilği giderilmeli

* Değişik kültür ve diller devlet eliyle araştırılmalı

* Değişik kültür ve diller için araştırma birimleri ve enstitüler kurulmalı

* Kürtler kendilerini hayatın her alanında özgürce ifade edebilmeliler

1998 CHP Raporu

* Terör ve demokrasi sorunlarına çözüm getirilmemiş olması Türkiye’yi krize taşıdı

* Kürt sorunu etnik duyarlılıklara demokratik çözüm ile çözülür

* İsteyenlere ana dillerini, devlet denetimindeki özel kurslarda öğrenme olanağı sağlanacak

* Üniversitelerde enstitü kurulacak

* Köy koruculuğu kaldırılacak

* CHP, Kürt sorununun çözümlenmesine öncülük etmeyi sosyal demokrat kimliğinin ertelenemez bir temel sorumluluk alanı olarak görür

2002 CHP Raporu

* Devletin ırkı olmaz’ anlayışı temelinde tüm yurttaşlar, ’TC yurttaşlığı’ üst kimliğinde buluşacak

* Uluslararası sözleşmeler iç güvenlik uygulamalarına yansıtılacak

* Köye Dönüş Projesi başlatılacak

* ’Terörden’ mağdur olan köylülere tazminat ödenecek

* Bölgede çatışma dönemi bitti. İşsizlik ve yoksullukla mücadele dönemi başladı

* Diyarbakır’da olacak Ekonomik Kalkınma Kurumu aracılığıyla işsizlik azaltılacak

* Bölgesel kalkınmaya öncelik verilecek

2002 de TC yurttaşlığı üst kimliğinde buluşulacak diyenler bugün tartıştırmayız diyorlar. Buna karşılık muhafazakâr Başbakan Erdoğan’ım sözlerine bakalım; "Kız alıp veren, birbirine akraba olan Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkez’iyle birbirine düşman etmek mümkün müdür? Türkiye’nin zenginlik olarak gördüğümüz farklılıkları ayırmak kimin haddine? Kudüsü fethederek orayı barış şehrine çeviren ordunun neferleri biz değil miydik? Yemen’de, Çanakkale’de birlikte vatanı savunan, birlikte şehit olan biz değil miydik? Kurtuluş Savaşı’nın kahraman evlatları biz değil miydik? Cumhuriyet’i kuran biz değil miyiz? İstiklal Marşı’nı dinlerken hepimizin göğsü kabarmıyor mu? Yunus Emre Mevlana Karacaoğlan bu toprakların mayasını yoğururken, Munzur’un eteklerinde olanlar aynı topraklarda değil mi? Horon bizim, Zeybek bizim, Zılgıt bizim. Bizi birbirimizden ayırmak kimin haddine? Neşat Ertaş’ın Gönül Dağı’nı Şivan Perver’in Halepçesi’ni dinlerken duygulanmıyor musunuz? Fuzuli’nin dizeleri ile Ahmede Xani’nin dizeleri sizi hislendirmiyor mu? Bizi düşman eylemek kimin haddine. Türkiye’nin vatandaşlarını ayrı gayrı görmek kimin haddine? Türki, Kürdü, Lazı, Gürcü ve Çerkeziyle herkes bizim kardeşimizdir. Buna kimse gölge düşüremez"

Anayasada tanımlanan Milli Kimlik oturmuşsa sayın Baykal’a neden kırk bin insan öldü diye sorması geliyor insanın?