Meclis Başkanı Cemil Çiçek geçenlerde üzerinde değerlendirmelerde bulunmak ve uzlaşılmak üzere bir ulusal mutabakat metni yayınladı. Metindeki ulusal sözcüğünden de anlaşılacağı gibi metin hazırlanırken muhatap olarak kabul edilen kesim belirlenmiş bulunmakta. Ülkenin temel sorunlarından biri de şüphesiz olgulara yaratılmak istenin “ulus” kavramıdır. Bu kavramın doğru tanımlaması yapılmadığından bir sürü sıkıntı yaşanmaktadır.
Maddeler derinlikli incelendiğinde uzlaşmayı sağlama yerine bütünleşerek sorunu ve sorunun muhataplarını ortadan kaldırmaya yönelik bir metin olduğu görülmektedir. Öyle görülmektedir ki Sayın başkan iktidar ve ülkedeki milliyetçi muhafazakâr kesimin uygulamalarını yeterli görmemiş daha büyük bir güçle meseleye yüklenmeyi ön görmüştür. İlginç olan ise bu metnin hükümet tarafından bile tarz ve içerik olarak benimsenmemesidir.
Metin de sorunun kaynağı olan Kürt meselesinden tek bir kelime bile değinilmemiştir. Dolayısıyla böyle bir metnin kabul görmesi pek mümkün görünmemektedir. Meclis başkanından beklentiler doğal olarak taraf ve iktidar zihniyetinden uzak toplumsal gerçeklerle uyuşan önerilerle ortaya çıkıp halkın ve tüm kesimlerin üzerinde tartışacağı metinleri yayınlamalarıdır. Metin her ne kadar iyi niyetle hazırlanmış olsa bile bir generalin halktan ve siyasi partilerden beklentilerini ortaya koyan bir tarza bürünmüştür.
Ülkede hükümetin kabul etmek istemediği Kürt sorununun bu yaklaşım mantığı ile çözümlenmesinin gerçeklerle bağdaşmadığını belirtmek gerekir. Silah bırak, pişman ol gel evinde otur demekle bu iş çözümlenebilseydi bu güne kadar çıkarılan yasal sorunu ortadan kaldırmış olmalıydı. Demek ki bu yeterli değil. 
Ulusal uzlaşma metni daha vesayet anlayışını bile ortaya koyacak bir içerik taşımamaktadır. Avrupa Yerel Yönetimler sözleşmesinin çekincelenmiş halini benimseyen bir anlayışla uzlaşma yaratmak mümkün görünmüyor. 
Ancak konuyu başka bir açıdan değerlendirirsek bu metnin daha anlamlı olabilme olasılığı var. O da ülkede Kürt meselesinde mevcut yapıyı benimseyenlerin yapabilecekleri bir uzlaşı. Bu uzlaşı bu metinle sağlansa bile sorunu çözemeyecek daha çok sorun doğurmaya devam edecektir. Dolayısıyla meclis başkanının inisiyatif kullanarak bir mutabakat metni yayınlamış olması cesaret gösterisi olarak iyi bir çıkış olmuştur ancak meselenin çözümüne katkı sunmadığı açıktır. Aynı cesaretin maddelere ve açılıma katkı sunması durumunda daha faydalı olma olasılığı tartışılabilir düşüncesindeyiz.
Maddelere baktığımızda da mevcut uygulamalardan farklı bir anlayışın sergilenmediği açıktır. Örneğin;1- Şiddeti ve terörü benimseyen hiçbir anlayış veya hareket tarzı kabul edilemez. Bu nedenle, hangi maksatla olursa olsun, terör ve şiddet yöntemlerine başvurulmasını, bunun mazur gösterilmesini, desteklenmesini ve teşvik edilmesini reddediyoruz. Bu anlayışlaterör örgütlerine katılmış herkese, yasalar tanınan imkânlardan yararlanarak silahlarını bırakmaları çağrısında bulunuyoruz.
2- Terör devletin bekasını ve bireysel hak ve özgürlükleri tehdit eden ve toplumun tüm kesimlerinin katılacakları çok yönlü mücadeleyi gerekli kılan bir sorundur. Bu sorun sadece güvenlik tedbirleriyle çözülebilecek bir nitelik taşımamaktadır. Bu çerçevede, terörle mücadele hükümetin, TBMM'de yer alan veya TBMM'de temsil edilmeyen tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun her kesiminin ortak bir sorumluluk anlayışı çerçevesinde birlikte ve uyum içerisinde hareket etmelerini gerektiren bir görevdir.
3- Bu anlayış doğrultusunda terörle mücadele demokratik hukuk devletinin temel ilkeleri ve insan haklarına saygı sınırları çerçevesinde yürütülecek, bu temelde yaklaşım çerçevesinde benimsenecek tedbirler partiler üstü bir anlayış ve yaklaşımla ve her halükarda tüm siyasi mülahazaların dışında tutularak bu konudaki toplumsal dayanışmayı sergileyecek surette ele alınacak ve uygulanacaktır.
4- Her türlü terör eylemi ve şiddete karşı çıkılması hükümetin ve siyasi partilerin olduğu kadar tüm demokratik kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve bütün yurttaşların da görevidir. Bu çerçevede tüm sivil toplum kuruluşlarının ve bütün yurttaşların özellikle gençlerin ve kadınların terör eylemlerine ve terörizmin her türüne karşı duruşlarını toplumsal dayanışmayı ortaya koyacak mahiyetteki barışçı ve demokratik yöntemlerle sergilemeleri büyük önem taşımaktadır.
5- Terörle mücadele devletin, vatandaşının can ve mal güvenliği ile temel hak ve özgürlüklerinin korunması konusundaki anayasal görevi ve bu çerçevede ilgili yasaların güvenlik güçlerine verdiği yetki doğrultusunda kararlılıkla sürdürülmeye devam edilecektir. Bu bağlamda güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyacakları imkan ve yeteneklerin geliştirilmesi öncelikli öneme haizdir.
6- Daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha özgürlükçü bir devlet toplum ilişkisi tesisi için yurttaşlarımızın bireysel hak ve özgürlüklerini çoğulculuk anlayışı çerçevesinde ve daha geniş bir bakış açısıyla güvence altına alacak yeni bir anayasa toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve mutabakatı da sağlanmak suretiyle süratle hazırlanacaktır.
7- Güneydoğu Anadolu bölgesinin temel sorunlarından biri ekonomik kalkınmadır. Kalkınma hedefi bütüncül bir yaklaşımla ele alınacak bu doğrultuda toplumsal ve kültürel yaşamdan idari yapılanmaya, ekonomik kalkınmadan bölgesel gelişmeye kadar bir dizi, iktisadi ve kültürel tedbir etkin bir şekilde uygulamaya konulacaktır. Bu tedbirlerin uygulanmasında üniter ve ulus devlet yapısına, idarenin bütünlüğüne ve idari vesayet ilkelerine zarar vermeyecek şekilde, yerel yönetimlerin daha güçlü bir idari ve mali yapıya kavuşturulması yaklaşımı benimsenecektir.